HERON AÇIKLAMALARI ‘SAÇMALIK ABİDESİ' DEĞİL Mİ SN. VECDİ GÖNÜL
I. GİRİŞ
Temel'in oğlunun askerlik zamanı gelir. O sene çok fındık olur. Toplayacak insana ihtiyaç vardır. Temel
Askerlik Şubesine gider ve; "Komutan Bey, bu sene çok iş var, benim oğlanı seneye askere alsanız" der. Komutan da; "Haklı olabilirsin ama falan maddenin şu fıkrasına göre ... Binaalaneyh ... mamafih … 'den dolayı ... senin oğlan hemen askere alınacak" der. Komutanın söylediklerini anlamayan Temel, son cümle olan ‘senin oğlan hehemn askere alınacak' anlatımını iyi anlar. "Madem, benim oğlan askere gidecek, binaalaneyh de sensin, mamafih de sensin." Sanırım bu Neron
ihaneti ile ilgili de yüzlerce ‘…binaaaleneyh ve mamafih…' söz konusudur.
İsterseniz bu makalenin giriş b
ölümünü ve TSK'nın Heron Açıklaması bölümlerini okumadan aşağıda maddeler halinde yazdığımız 3. bölümden okumaya başlayabilirsiniz. Bu giriş bölüm kendimle ve çok sevdiğim, saygı duyduğum Sn. Vecdi
Gönül ile bir murakabe, bir yüzleşme, bir sesleniş
yazılımıdır...
18
Ağustos 2010 akşamı, saat 21,30 - 23,00 arasında SHaber TV'de program ortağım savcı Gültekin
Avcı ile birlikte yaptığımız ‘
Derin Bakış' da
Hasan Celal Güzel'i konuk ettik. Söz
heronlardan açılınca ve gelen yüzlerce e-
maillerde sorulan sorularda, ‘heron İhaneti' denilecek konularla ilgili değerlendirmeler seyredenlerden geliyordu. Elektronik postalarda heronlar bağlamında, hem Vecdi Gönül'den hem de
İlker Başbuğ'dan söz ediliyordu.
Doğrusunu söylemek gerekirse, hayatımın son 25 yıllık aşamasında adeta bir
baba / bir ağabey gibi, bildiğim ve bilmediğim pek çok konuda bana ve benim yetişmeme olumlu katkıları olan, bulunduğum şu anki konumumda, gerçekten de çok büyük olumlu katkıları olan Vecdi Gönül, 20 Ağustos 2010 günü öğleden sonra
telefon ile aradı ve ‘programı seyrettiğini' söyledi ve kendisi ile uzun uzun konuştuk.
Onu üzdüğüm ve kırdığım için şu an bile müteessirim. Onun devlet adamlığına ve daha önceki süreçlerde yaptığımız çok özel sohbetlerindeki samimiyetine ve
ülke sevgisine de hep saygı, ibret, özen ve imrenme ile baktım. Hatta onun devlet adamlığını bana çok uymasa da modellemeye de gayret ettim. Aşağıdaki paragraflarda maddeler halinde yazdığım heronlar ile ilgili değerlendirmelerim, benim için çok zor olsa da kaleme alıyorum. Biliyorum,
İlker Başbuğ sanki hiçbir şey yapmayacak ya da daha önceki olaylarda da olduğu gibi yapacakmış gibi davranarak, olayların üzerini örtecek. Ama Vecdi Gönül isterse, kesinlikle bir fark yaratabilir, pek çok olumlu adımı atabilir… Hem de kesinlikle…
Sn. Bakanım, bundan sonra
cumhurbaşkanı ve baş
bakan da ol(a)mayacağınıza göre, artık ‘yeter' deyip ne gerekiyorsa yapmalı ve size asker olması için teslim edilen, başına
kına yakılan gariban çocuklarını, size emanet ederek askere gönderen, sizin anneniz ve babanız gibi masum
Anadolu insanı olan
Kürt ve Türklerin, gönüllerini huzura erdirmeli değil misiniz efendim?.. Aksi halde, utanarak söylüyorum ama, ‘ben oğlumu, Rus,
İsrail,
Yunan vatandaşı yapmak pahasına bile olsa, askere göndermek istemiyorum' söylemini üzülerek ve kahrolarak diyorsam, acaba siz ne dersiniz?..
II. ÖNCE TSK'NIN YAPTIĞI AÇIKLAMANIN TAM METNİ
1. HAKKÂRİ ili, ÇUKURCA ilçesi HAN Tepedeki üs
bölgesine ve yakın
emniyet kuvvetine 19/20 Temmuz 2010 gecesi yapılan
terörist saldırısı ile ilgili olarak, medyada çeşitli haber, yorum ve görüntüler yer almaktadır.
2. Ölümle neticelenen her iç güvenlik olayında olduğu gibi bu olayla ilgili olarak da adli
soruşturma, ilgili
Cumhuriyet Savcılığı tarafından hemen başlatılmıştır. Ayrıca, olayın idari yönden de incelenmesi maksadıyla; Jandarma .Asayiş.Kor.Komutanlığınca, teşkil edilen idari soruşturma heyeti de olayın incelemesine başlamıştır. 30 Temmuz 2010 günü de Jandarma Asayiş
Kolordu Komutanı Askeri Savcılıktan olayın soruşturulmasını istemiştir.
3. Olayın ne şekilde cereyan ettiği tam olarak belirlenmeden kamuoyuna eksik ve yanlış bilgi vermemek ve yürütülmekte olan adli soruşturmalara müdahil ol
mamak amacıyla, en azından idari soruşturmanın neticesinin alınması ve değerlendirilmesi beklenmiştir.
4. İdari soruşturma ise ilgili
karargahlara, 9 Ağustos günü ulaşmıştır. İdari soruşturmanın değerlendirilmesi ile olayla ilgili diğer mevcut bilgi ve belgelere dayalı olarak yürütülmekte olan adli soruşturmalara da zarar vermemek kaydıyla, olayla ilgili açıklanabilecek hususlar aşağıdadır:
Saldırı Başlangıç Saati: 01.45
a. HAN Tepe üs bölgesi ve yakın emniyet kuvveti
mevzilerine yoğun terörist ateşi, 20 Temmuz gecesi saat 01.45'te altı değişik noktadan aynı anda başlamıştır. Olayı öğrenen ve o sırada DİYARBAKIR'da bulunan dönemin 2'nci
Ordu Komutanı da ( Jandarma Genel Komutanlığına atanan dönemin 2. Ordu Komutanı
Org. Necdet Özen) saat 02.00'den itibaren olayın takip, sevk ve idaresine müdahil olmuştur.
Heronlar Olay yerine 02.15'te intikal etti
b. Olay anında insansız
hava aracı, 40 km. kadar uzakta başka bir bölge üzerinde olduğundan derhal HAN Tepe bölgesine yönlendirilmiş, saat 02.15'te HAN Tepe üzerinde olmuş ve görüntü aktarmaya başlamıştır. Buradan açıkça anlaşılacağı üzere saldırı öncesi yaklaşan teröristlerin görüntülerinin aktarılmış olması söz konusu değildir.
İlk Görüntü 02.31
c.
Basına yansıyan
insansız hava aracı görüntülerinden, en
erken olanının zamanı ise 02.31'dir ve olayın başlangıcının yaklaşık 46 dakika sonrasına aittir.
Helikopterler Hava Muhalefetine Takıldı
ç. Olayın başlaması üzerine HAKKÂRİ'de konuşlu bulanan taarruz helikopterlerine emir verilmiş, helikopterler, zorunlu hazırlıklarını müteakip havalanmış, ancak Çığlı Suyu (ZAP) vadisindeki yoğun sis ve toz
bulutu nedeniyle güneye, ÇUKURCA bölgesine geçememiş, yarım saat süren denemeyi müteakip, HAKKÂRİ'ye dönmek zorunda kalmışlardır.
Helikopterler Saldırıdan 2 Saat 45 Dakika Sonra Ulaştı
d. Aynı helikopterler, hava şartlarının iyileşmesi üzerine, saat 04.30'da HAN Tepe üzerinde olmuş ve bölgeden uzaklaşmaya çalışan teröristleri ateş altına almışlardır.
e. Uzaklaşmaya çalışan teröristler, aynı zamanda topçu ve havanlarla da ateş altına alınmıştır.
f. Hava aydınlandıktan sonra, teröristlerin çevredeki hakim arazilerde mevzilendirdikleri DOÇKA
marka (Uçaksavar)
silahları, bölgedeki helikopter faaliyetlerini tahdit etmiş, helikopterlerin inememesi nedeniyle,
tahliyeler karayoluyla yapılmıştır.
g. DOÇKA mevzilerinin yerlerinin tespit edilmesi üzerine, bölgeye iki sorti
hava harekatı icra edilerek bu mevziler tahrip edilmiştir.
h. İnsansız hava aracı görüntülerinin hangi makamlar tarafından izleneceği 2'nci Ordu Komutanlığınca ve sadece ilgili birlikler dikkate alınarak belirlenmektedir. Otuz ayrı merkezden bu görüntülerin izlendiği iddiası maksatlı ve gerçek dışıdır.
i. Olayın cereyan şeklinden de görüleceği gibi, medyaya yansıyan görüntüler, çatışmanın başlamasından sonraki sürece aittir ve çatışma süresince de ilgili
komutanlıklar alınması gereken tedbirleri almış veya almaya çalışmışlardır.
5. Diğer olaylarda da olduğu gibi, bu olayda da gerekli görülen idari ve adli işlemler zamanında başlatılmıştır.
Türk Silahlı Kuvvetleri, soruşturma safhalarının
gizlilik sürecine azami şekilde özen ve dikkat göstermekte olup çok zorunlu durumlar dışında, soruşturma süreçlerinde açıklama yapmaktan kaçınmaktadır. Bu hassasiyete başka anlamlar yüklemek yersizdir ve yanlıştır…' şeklindedir.
III. TSK'NIN AÇIKLAMA(MA)LARINA KARŞI AÇIKLAMALAR
(N)(H)ERONLAR VE BİNLERCE NEDEN NEDEN NEDEN SORULARI
Güneydoğu'da gece isteseniz de bir başkasına
yardıma gidemezsiniz. Çünkü şöyle bir istihbarat gelir; şu
karakol basılacak denir. Ama tuzak kurulmuş ve
mayın döşenmiş olabilir. O yüzden Güneydoğu'da karakollar arasındaki mesafe ile tuzak ihtimalini de dikkate aldığınızda gece yardım etme ihtimali iyice azalır. Güneydoğu'da gece çatışmaya girerseniz kimse kimseye yardım edemez. O yüzden
Hantepe baskınına göz yumulduğunu,
baskına
subayların isteyerek sebebiyet verdiğini söylemek vicdansızlıktır. Olayların çarpıtılarak bu hale getirilmesi insafsızlıktır. Şimdi düşünün eğer siz Heronları düşürün Heronlar bize zarar veriyor diyecek kadar
PKK ile yakınsanız, sizin evveliyatınızda bir çok şey olması lazım. Bir anda sabah kalkıp yolda telefon açıp böyle bir şey diyemezsiniz. İkincisi Heronların karargâhı birden fazla yerde. Bu karargâhlarda onlarca insan çalışıyor. Sistemi aktive eden çalıştıran
teknik adamlar ayrı, kumanda edenler ayrı,
hedef belirleyiciler ayrı. Orada bir insanın tek başına yapacağı bir işlem yok. Heron komplike olarak bir karargah operasyonudur. Peki o telefon konuşması de planlı mıydı? Bence MİT'in dinleme yaptığını bilerek kasıtlı olarak konuşuldu. Kasıtlı hedef saptırması yapıldığı kanaatindeyim. Bu kadar komplike bir konuda tek bir kişinin telefon açmasıyla Heron düşürülemez. Bu sistemi bilmeyen, bu işi bilmeyen ama buralara leke atmak isteyen birilerinin işi olduğunu düşünüyorum. Fakat bu tür şeylere zamanında ve iyi
cevap verilemediği için
toplumda sanki doğruymuş gibi bir düşünce doğuyor. Böylece insanların
zihinleri, kafaları karıştırılıyor. Bu tür şeyler insanların kafalarını karıştıracak biçimde ve güveneceği hiç bir şey bırakmayacak şekilde yapılıyor. (
Hanefi Avcı)
Gerçekleri yalnızca çarpıtmıyor, bilinçli bir şekilde karartmaya da çalışıyorsun Hanefi Abi (
Önder Aytaç)
Eğer ‘heron'lar ‘insansız hava
araçları' ise, bazıları da bunlara,
Türkiye de yaşanan ‘
heron ihanetinden' sonra insansız ‘heva' araçları mı diye de sorarsa ne diyebiliriz? Hedonist ise “hazcı” demek. Yaşamın keyfiyetini değil, keyifli yaşamı düşünen, gerçek etik mutluluğun çok uzağında ve fakat “haz” bataklığında kulaç atan kimsedir hedonist. Biz buna da kısaca “hedon” diyelim. Neron'u ise zâten tanıyoru, şehri yakan psikopat hükümdar. İkisinin de ortak noktası “heva” peşinde koşarken “insan” olmaktan çıkmak ve insanları ve insanlığı yak(ıl)an birer “araç” haline getirmek. İşte bu nedenle de ‘zalimler için yaşasın
cehennem' diye haykırabiliyor insan. Çok
şükür “ölüm” den öte de bir köy yok! Cehennem de bir köy değil; Orası “neron”ların işsiz kalacağı, “hedon”ların ise odun olacağı bir yer değil mi?
TSK'nın açıklamasını okuduktan sonra, ‘…İlker Başbuğa devletimiz ‘
Şeref Madalyası' verecekmiş. Bence ‘Şeref Madalyası' verilecek birisi varsa oda Mehmet
Baransu'dur. .Askerlerinin göz göre göre ölümünü seyredenlere madalyası vereceğinize, bunları ortaya çıkarıp daha fazla şehidimizin olmamasını sağlayan ve hatta komutanlardan daha çok askerlerimizi koruyan
Mehmet Baransu'ya bu
ödül verilmeli … Şu an askerlerimizi komutanlardan daha çok sizin gibi gazeteciler koruyor. İşin gerçek yüzünü siz ortaya çıkartmasanız, şimdiki şehit sayısının en az 3-4 katı daha fazla şehit verirdik ve hükümet de çoktan düşmüş olurdu ve hatta bu gerekçeden dolayı
darbe de olurdu. Bu ülkenin gerçek kahramanları sizin gibi düşünen gazetecilerdir….' diyen İrfan Aslan böylesi bir e-mail ile düşüncelerini açıklıyor. Neden???
Yukarıdaki şekliyle TSK'nın yaptığı bu açıklama bağlamında düşüncelerini ifade eden
psikolog,
emekli albay, Prof. Dr.
Nevzat Tarhan, Türkiye de hiç bir askeri
yetkilinin “hata yaptık” de(ye)mediğine dikkat çekmekte ve; ‘…hata yaptık demezler çünkü, otoriter, monist birden çok düşünceye tahammül edemeyen zihin yapısı kusurlu bir olayı hep kendisi dışında bir nedene bağlarlar. Duymadınız! Çünkü kendi mesleğine aşırı çoşku ile ve ölçüsüzce Harbiyeli tabiri ile “
ibadet aşkı ile” bağlıdırlar. Kendi
davasına bağlılığı o noktadadır ki bağnazlık sınırındadır. Bağnaz insan kendini
sorgulamayı aklının ucundan bile geçirmez. Duymadınız! Çünkü kendi değerlerine körü körüne bağlıdır bu nedenle eleştiriye tahammülsüzdür. Eleştireni resmi olarak çok duyduğumuz tanımla “maksatlı ve kötü niyetli” olarak tanımlar. Duymadınız! Çünkü askeri fanatizm dünyayı sadece kendi ölçüleri içinde algılar ve beğenmediği her şeyi değiştirmek ister. “Kahramanca ölür” ama değişmez. Çünkü kendi egosunu kutsallaştırmıştır. Duymadınız! Çünkü askeri fanatizmin en çok nefret ettiği kelime uzlaşmadır. Fanatik kişinin gözünde uzlaşma arayışı içinde olanlar “ihanet” içindedirler. Bu yüzden de ünlü sosyal psikolog Amos Oz “
hain” sözcüğünü, “değişmek istemeyenlerin değişenlere yakıştırdıkları bir sıfat” olarak tanımlıyor. Duymadınız! Çünkü empati yeteneği gelişmemiştir. İnsan kendisine benzediğini düşündüğü insana empati yapar. Hantepe'de savaşan çocuğu kendi çocuğu gibi görememektedir. Eğer kendi çocuğu gibi görse helikopterler ne yapıp edip o bölgeye iner ve teröristlerin canına okurdu. Bordo bereli askerleri hemen oraya sevk eder gereğini yapardı. Orada bir or
generalin oğlu askerlik yapsa aynı şeyler yaşanmazdı bence. Duymadınız! Çünkü askeri fanatizm toplum yanlısı bir anlayışa sahip değildir. Toplumu kültürsüz kalabalık olarak görür. Duymadınız! Çünkü kişisel gururu nedeniyle başarısız olmaktan korkmaktadır. Hata yaptığını
itiraf etmektense kahramanca ölmeyi
tercih eder. Duymadınız! Çünkü kendi eylemlerinin sorumluluğundan kaçar. Otorite figürü kutsaldır yani “
Genelkurmay cemaati”ni yeryüzü tanrısı gibi görür. “Asker hata yapmaz” öğretisi ile yetiştiği için hataları “olağan telefat,
iş kazası” diye küçümserler…' haklı ve acı değerlendirmelerinde bulunur.
Ele aldığımız konuyu maddeler halinde yazmak, sürekli konuya odaklanmak açısından daha yararlı olsa gerek. O nedenle biz de öyle yapalım dedik.
1. ‘Heron' ile ilgili ‘google'da yapılacak araştırmada 343,000,000 farklı web sayfasına ulaşılıyor. Vecdi Gönül ve TSK'nın yetkilileri bunlara hiç göz gezdirmezler. Acaba neden???
2. Heronlar
Kandil üzerinde son 3 yıldır neredeyse hiç uçmadı. Acaba neden???
3. Heronların parası bütünüyle İsrail'e ödenmesine rağmen, Heronların TSK tarafından teslim alınması 1 yıldan fazla bir süre geciktirilir. Acaba neden???
4. Heronlarla ilgili telefonda konuşan ve K1 olarak belirtilen subay, “
Problem şu, araç biliyorsunuz Batman'da konuşlandırıldı. Oradan o bölgeyi tarıyor ancak görüntü ve bilgiler çok net. Önce mümkünse kullanım dışı bırakmalıyız. Değilse, görüntü, bilgi koordinat vesair surette müdahale edilmeli anlaşıldı mı?.. Geçen olayda zayiat verilmiş, bundan dolayı ciddi bir baskı aldım. Sen bunu ilgilisi ile görüş ve konuştuğumuz çerçevede olsun tamam mı?” diyor ve bu konuşmayı yapan K1 ve K2'ye hiçbir şey yapılmıyor. Bir diğer anlatımla, Hantepe baskınında teröristlere sahip çıkıp “bizim adamlar” diye sahip çıkan ve zarar görmemeleri için “Gerekirse Heronları düşürün” diyen de
yabancı değil, ordumuzun subayları olup son
YAŞ kararları ile
terfi edenlerdir. Acaba neden???
5. MİT'in tespit ettiği belirtilen bir diğer telefon görüşmesinde de, suçüstü yakalandığı ortaya çıkan subayların, MİT'e ağır küfürler ettiği görülüyor. “MİT'ten o… çocukları her şeyi ortaya çıkarmışlar” diyen subay, “
Selçuk nasıl böyle açık verdi biraz dikkat etsin uyarın onu” ikazında bulunuyor. Ayrıca deşifre olan Selçuk isimli subayın kirli yapı tarafından göz önünde bulundurmamak için geçici görevle
yurt dışına gönderildiği de bu
kayıtta yer alıyor. Konuşmada “Bazı şeyleri örtbas ettik ama zor oldu… Generallerle görüştüm yüzde 95 yurt dışı işi tamam gibi fakat pi…lerin (MİT'i kastediyor) gönderdiği o bilgiler bizi çok sakıntıya soktu” gibi itiraf ve
hakaret dolu ifadeler geçiyor. Bu kişiler ve bunları koruyan kişiler ‘o… çocukları' ve ‘pi….' değillerse, bu kişilere karşı hukuk içerisinde elbette bir adım atmak gerekiyor ve atılmıyorsa... Acaba neden???
6. İhanet konuşmasını yaptığı belirtilen Yarbay Selami Selçuk Ç. İle ilgili teknik dinlemeye takılan telefon görüşmelerinde ‘şok' bilgiler ortaya çıkarken, Hava Pilot Yarbay Selami Selçuk Ç'nin
Harp Akademileri'nde görev yaparken
Karargah evleri soruşturması kapsamında MİT'in hazırladığı ‘gizli' belgelerin şahsi bilgisayarından çıkması söz konusu. Bunun üzerine Karargâh evleri soruşturması kapsamında 1 yıl Mamak Askeri
Cezaevi'nde
tutuklu kalan Yarbay Ç'nin, kirli yapı tarafından nasıl korunduğu da teknik takipte gün yüzüne çıkar.
Deşifre olan Yarbay Ç'yi gözden uzak tutmak ve soruşturmadan kurtarmak için, önce geçici, sonra da sürekli yurt dışı görevi çıkarılıyor. Önce 5 aylığına geçici olarak İtalya'ya gönderilen Yarbay Ç,
Şubat 2008'de yurda dönüyor. Yarbay Ç., daha sonra üst düzey generallerin devreye girmesiyle de sürekli yurt dışı görevine gönderiliyor. Acaba neden???
7. İşte şok telefon kaydı denilen bir diğer konuşmada da; ‘…K1: Alo K2: Buyrun K1: Merhaba K2:
Fırat merhaba, K1: Önemli bir konu var da… K2: Ha
evet K1: Onu ancak siz çözebilirsiniz. K2: Nedir? K1: Bu sene terfi eden Mustafa İ. ile ilgili K2: Kim? K1: Mustafa İ. Hava Pilot
Tuğgeneral K2: Tamam tamam evet K1: Bu dostumuzla ciddi uğraşanlar var. K2: Yapma ya nasıl? K1: Mustafa'nın iki kere izinsiz yurtdışına çıkışı olmuş. K2: Gerçekten izinsiz mi çıkmış? K1: Maalesef K2: Benim bundan dolayı bildiğim şu anda
hapis yatanlar var ama… K1: İşte bunu kurcalıyorlar. Ne yapabiliriz? Bunun pasaport kayıtlarından silinmesi lazım. Ya da
Hava Kuvvetleri'nden izinli gösterilmesi lazım. Tamam mı, anlaşıldı mı? K2: Tamam K1: İkinci bir konu yine Mustafa İ. ile ilgili K2: Bir dakika yazıyorum. K1:
DHKP-C üyesi akrabası varmış, cezaevinde yatarken adresini Mustafa İ'nin lojmanı göstermiş. K2: Bu çok kötü. K1: Evet bu dostumuz geleceğin Hava Kuvvetleri Komutanı iş çok ciddi. Konuyu Genelkurmay Personel Başkanı Memişoğlu biliyor. O örtbas edildiğini düşünüyor ama konuyu kaşıyorlar. K2: Anlaşıldı tamam, tamam…' deniliyor ve bu adamlara hiçbir şey yapılmıyor. Acaba neden???Acaba neden???
8. İlker Başbuğ, görev alanına giren ya da girmeyen pek çok konuda, medyanın karşısına çıkıp, ‘ba-rı-na-maz' gibi anlatımlarda bulunurken, yumruğunu masaya vurarak bir açıklama yaparken, bu konuda ise yazılı açıklama ile konu geçiştirilir. Sözlü açıklamanın yapıldığı ve soru-cevaplı değerlendirmelerin olacağı bir
basın toplantısı yapılmaz. Acaba neden???
9.
Genelkurmay Başkanı'nın oğlu ile ilgili, “PKK'lı arkadaşı var” şeklinde medya da yer alan haberlere, hemen aynı gün gerekli açıklama yapılırken, kamuoyunca merakla beklenen Hantepe deki 7 şehit ana kuzusu
Mehmetçik ile ilgili açıklamayı ise meşum baskınından sonra tam bir ay bekledikten sonra yapar. Acaba neden???
10. ‘Saldırı ihtimali yok, Buradaki
güvenlik tedbirleri gereksiz' denilerek 50 kadar askerin bulunduğu alt ve üst mevziler baskından 2 hafta önce boşaltılır. Acaba neden???
11. Baskından iki gün önce resmi bir yazı ile emniyet tarafından muhtemel bir terörist baskının nereye yapılacağı konusunda uyarıldığı halde, hem asker sayısında azaltmaya gidilir, hem de gerekli olan hiçbir önlem alınmaz. Acaba neden???
12. Baskın yiyen karakolların neredeyse büyük bir çoğunluğunda, komutanların hep saldırı anlarında izinli olmasının açıklanabilir bir tesadüf olmadığı söylenir. Acaba neden???
13. Genelkurmayın yukarıdaki açıklamalarına göre; baskından 46 dakika sonrasının görüntülerinden söz edilir. Heronlar kesintisiz 24 saat iş takvimi olan araçlardır. Bir diğer anlatımla, bu araçlar seyyar radarlardır ve bu radarlar 7 / 24 hesabına göre çalışır. O zaman, bu görüntülerin silinmesinin gerekçesi bağımsız dış denetçilere verilirken oldukça zorlanılacaktır. Bir diğer söylemle, baskın öncesindeki ve sonrasındaki heronların aldığı görüntüler silinir. Acaba neden???
14. Olayda
ihmali olanların cezalandırılması ile ilgili adım atılmasının gerekliliğine rağmen, ‘heron' skandalının Mehmet Baransu imzasıyla ‘
Taraf' da haber yapılmasından sonra, olayın gerçek yüzünü bilen bütün TSK mensuplarının evlerine baskınlar düzenlenip, kendilerine, eşlerine ve çocuklarına sorgu yapılarak ‘kim sızdırdı' baskını yapılır. Acaba neden???
15. TSK'nın açıklamasında, “sis” bahane edilerek helikopterlerin çatışma alanına gidemediği söylenir. Bu tür hava koşulları, milyarlarca dolarlık bütçesi olan ve serbestçe silah ve teçhizat alımları yapan bir kurum için bu gerekçe alabildiğine çelişkili ve gerekçe sayılamayacak bir durumdur. Ayrıca, hem sis hem de toz
bulutu nasıl bir arada olur? Eğer olaylar öncesinde ve sıcak çarpışmanın yapılması sırasında, siz ve
toz bulutu varsa, olayın başlamasından yarım saat sonra bölgeye giden heronlar, yayınlanan o net görüntüleri nasıl alabilmektedir. Yine, ilk etapta sis ve toz bulutundan bölgeye gidemeyen helikopterlerin, saat 04.30'da bölgede olduğu açıklanır. O zaman, bu yoğun sis ve toz bulutu nasıl olur da iki saatte dağılır. Normalde sis sabah kalkar. Sis ve tozzzz muşşş. Tıpkı, önceden ‘
boru', ‘kağıt parçası' gibi gözümüzün içine baka baka söyledikleri gibi ve onlara eş değer sözlerle bu durum da söylenilmelidir. Sis ve toz bulutu gerekçesi nasıl söylenebilir? Eee o zaman nereden bulunacak her zaman gündüz, öğlen vakti, güneşli ve net görebilirlik şeklinde olan havayı. Bir Rus, İsrail, Yunan,
İran,
Irak,
Amerikan veya
Ermeni savaşı olsa ve düşman sisli havada saldırırsa ne yapılacak ki? ‘Bekle, güneşli havada ben sana gösteririm' mi diyeceksin ki? Sis, toz, boru, kağıt parçası denilerek, hala milleti saf yerine koymaya devam ederler. Acaba neden???
16. Havacı emekli asker Mustafa Hacımustafaoğulları: "Türk Silahlı Kuvvetleri'nin bünyesindeki hava araçları, her türlü hava koşullarında görev yapabilecek donanıma sahip. Açıklama inandırıcı değil. Araçlardaki teknik donanımlar, açıklamayı tekzip ediyor. Bizim helikopterler IFR (
pilotun kötü hava koşularında uçuş yapmasını sağlayan donanım) ile VFR (
doğal hava koşullarında uçuş sağlayan donanım) denilen sistemler bulunur. Bunlar hava koşullarına göre pilotun uçuş yapmasını sağlar. Bu ekipmanlarla hava araçları doğal havada uçuş yapılabildiği gibi; toz, bulut ve siste de uçuş yapabilecek olanakları sağlar. Bunun yanında, gece görüş dürbünleri de vardır. Tek eksik, onları kullanacak
beyin ve organizasyon. Bu yüzden de yapılan açıklamalar gerçeklerden çok uzaktır" değerlendirmesinde bulunur. Acaba neden???
17. Yine havacı emekli
Albay Abdurrahman Turan da: "Genelkurmay 'niyet hasıl olsun' diye sözde bir açıklama yapar. Kamuoyu gibi ben de tatmin olmadım. Teknolojinin hızla geliştiği bir dünyada, gece uçuşlarının yapılamaması imkansız. Teknolojinin had safhaya geldiği bir dönemde, 'sis vardı, toz bulutu engelledi' gibi açıklamalar gerçekçi değil. Helikopter uçamıyorsa bunun alternatifi var. Heronlar uçuyorsa o saatte, diğer araçlar da elbette uçar" şeklinde düşüncelerini ifade eder. Acaba neden???
18. Emekli Havacı
Binbaşı Gürcan Onat da: "Genelkurmay'ın 'sis vardı gidemedik' açıklaması tek kelimeyle ile bir zafiyettir. Yapılan açıklama, tatminden uzak bir açıklamadır. Bu tür yaklaşımlar, Silahlı Kuvvetlerin kamuoyu nezdindeki itibarını zedelemektedir. Heronlar uçuyor.
Film çeker gibi görüntüleri aktarıyor. Helikopterleri uçuramadıysanız, jetleri kaldırsaydınız. Onlar siste, gecede ve toz bulutunda da uçar" siteminde bulunur. Acaba neden???
19. Eğer birileri ‘TSK'nın bilgi notu' anlatımı altında; ‘PKK'ye duyuru: Lütfen sisli, toz bulutlu, yağmurlu, karda kışta, aşırı sıcakta, aşırı soğukta, maç saatlerinde, yıl başında, konserdeyken, düğündeyken, piknikteyken, golf oynarken, şarap içerken, camileri fişlerken saldırı düzenlemeyiniz... Kamuoyuna saygı ile duyurulur' ironik anlatımında bulunuyorsa acaba neden???
20. Heronların 46 dakika sonra bölgeye gittiklerini bir an için kabul edelim. Peki, bu küçücük
uçakcık çok net görüntüler alır ama her türlü donanıma sahip kobralar ve apaçiler bölgeye ulaşamazlar. Acaba neden???
21. Artık Anadolu insanı; ‘…Helal olsun açıklama geç de olsa TSK'dan geldi. Doçkalar oraya yerleştirilirken mutlaka sizler irtica avındaydınız. Çünkü bunlar daha
tehlikeliydi, değil mi? Milletle dalga geçmeyin artık. Deniz kuvvetlerindeki
fuhuş operasyonlarına bakılacak olursa, sözüm ona bizim askerimizin nelerle uğraştığını görülür…' diye düşünülüyorsa acaba neden???
22. Yapılan açıklamada, özelikle 2. Ordunun adının vurgulu bir şekilde geçmesinden hareketle, hala askeriyenin içinde YAŞ kararları sonrasındaki beklediği terfii alamayan Org. Aslan
Güner'in hala terfiler sonrasındaki yıpratma
kulisi midir diye de düşünülebilir. Genelkurmayın yaptığı ve kamuoyunu hiç tatmin etmeyen Heron açıklamasında, hükümetin son YAŞ toplantısında Genelkurmay Başkanı olmasının önünü açtığı Jandarma Genel Komutanlığı'na atanan orgeneral
Necdet Özel'in hedef alınması da gerçekten de dikkat çekicidir. Acaba neden???
23. Açıklamada, dönemin Malatya'daki 2. Ordu Komutanı olan Özel'i adres gösteren; “Hantepe üs bölgesi ve yakın emniyet kuvveti mevzilerine yoğun terörist ateşi, 20 Temmuz gecesi saat 01.45'te altı değişik noktadan aynı anda başlamıştır. Olayı öğrenen ve o sırada Diyarbakır'da bulunan dönemin 2. Ordu Komutanı da saat 02.00'den itibaren olayın takip, sevk ve idaresine müdahil olmuştur” değerlendirmesi yapılır. 2. Ordu Komutanı Necdet Özel, krize neden olan son YAŞ sonrasında, hükümetin tercihi olarak Jandarma Genel Komutanlığına atanır. Bu atama, Necdet Özel'in,
Işık Koşaner sonrasındaki genelkurmay başkanlığına ilerleyecek kapının aralanmasıdır. TSK'nın açıklaması bağlamında bu konuyu irdelendiğinde; isim vermeden dönemin 2. Ordu Komutanı Org. Özel'in, terörist ateşi sırasında Diyarbakır'da olduğu vurgulanır. Bu açıklama TSK'nın geçmişte yaptığı kendi açıklamaları ile de çelişmektedir. Çünkü bu tür açıklamalarda, ordu komutanları ya da herhangi bir komutanın ön plana çıkarılması gibi bir durum söz konusu değildir. Halbuki bu son açıklamada, 2. Ordu Komutanlığı ve dolayısıyla da Org. Özel hedef gösterilmekte ve sanki Hantepe baskınında, eğer bir sorumluluk ve beceriksizlik varsa, Org. Özel de bu sorumlulardan ve beceriksizlerden birisidir gibi garabet bir açıklama yapılmaktadır. Acaba neden???
24. Yine aynı açıklamada, sıra 2. Ordu'ya gelene kadar ki, aradaki tüm makamların zikredilmemiş / belirtilmemiş ve hatta göz ardı edilmiş olması da diğer bir yaman çelişkidir. Bilindiği gibi, bölgede Hantepe gibi yüzlerce nokta ve karakolun varlığı söz konusudur. Buralarda da mevzi, pusu, sızma ve
taciz mahiyetinde, 2. Ordu Komutanı'na kadar gelen süreçte ciddi bir sevk ve idare sorunu var mıdır şeklinde de düşünülebilir. Acaba neden???
25. Genelkurmay açıklamasında., bir yandan isim vermeden de olsa 2. Ordu Komutanı olumsuzlama anlamında zikredilirken, Hantepe Karakolu'nun da bağlı olduğu
Hakkari 3. Taktik Tümen Komutanı
Tümgeneral Gürbüz Kaya'nın adı ve olaydaki olası zafiyeti ile ilgili iddialardan ise hiç söz edilmemektedir. Bilindiği gibi, Tümgeneral Kaya,
Balyoz sanıkları arasında yer aldığı için hükümetin müdahalesiyle bu seneki YAŞ toplantısında terfi alamaz. Kaya, daha sonradan mahkemenin 102 Balyoz sanığı hakkındaki yakalama kararını iptal etmesiyle, tenzili rütbeye uğrasa da bir başka göreve atanır. Acaba neden???
26. TSK'nın ileri sürdüğü bütün gerekçeler, verilen eğitimlerinde fiyasko ile sonuçlandığının ve hiç işe yaramadığının, en hafifinden de doğru eğitim verilmediğinin acı bir itirafıdır. Her yıl Konya'da
Anadolu Kartalı tatbikatları çerçevesinde müttefik ülkelerle yapılan savaş oyunları sonrasında basın toplantılarında, TSK'nın başarılardan söz ederken, gerçek savaş durumunda ise bu tatbikatlar uygulanamadığı için TSK adeta dökülmektedir. Acaba neden???
27.
Yunanistan, askerin ağırlığını koyduğu Milli
Güvenlik Siyaset Belgeleri'nde hep birincil öncelikli dış tehdit olarak görülmesi nedeniyle, konvansiyonel savaş amaçlı tanklar ve
denizaltılar satın alınır. PKK ile mücadele konusunda da, sürekli saldırı helikopteri ve
insansız hava araçlarının eksikliği giderilmeye çalışılır. Şimdi olan olaylara baktığımızda, TSK'nın, 26 yıldır PKK ile süren savaşta, silahlar konusunda hiç de isabetli davranmadığı ispatlanmaktadır. Acaba neden???
28. Hantepe de baskın anını görüntüleyen heron kayıtlarının, Genelkurmayla birlikte ve hatta aynı zamanda PKK'ya da ulaştığı iddia ediliri. Burada şehit olanların yakınlarının verdiği bilgiye göre; ‘heronların aldığı görüntülerin kendilerine iletildiğini ancak saldırının söylenenin tam tersi istikametinden yapıldığı' söylenmektedir. Şehitlerin silah arkadaşı olan kişi, şehit ailesine olay gecesini şöyle anlatır; "Heronların görüntüleri bizimle birlikte aynı zamanda PKK'ya da gidiyor. Bize söylenen, teröristlerin kuzeyden geleceği yönündeydi. Biz de pozisyonumuzu ona göre aldık. Ancak saldırı tam tersi istikametten, güneyden yapıldı. Yani bilgiler bize yanlış PKK'lılara ise doğru veriliyor" demektedir. Acaba neden???
29. Emekli
Koramiral Atilla Kıyat yaptığı açıklamalar, tam da bu bağlamda her şeyi net bir şekilde açıklıyor gibidir. Kıyat'a göre; "1990'la 2000 yılları arasında yapılanlar, bir devlet politikası olmasına rağmen, bölgede ülkesine karşı kin kusan bir neslin yetişmesine sebep olur. Hukuk dışı uygulamalar olur. Bugün
Ergenekon'da
faili meçhul cinayetlerden dolayı suçlanan ve içeride olan kimseler vardır. Ama ben devamlı söylüyorum. Bu arkadaşlar o zaman (şimdi albay bunlar)
üsteğmendi, yüzbaşıydı. Şimdi diyorlar ki 'Sen Cizre'deyken muhtarı öldürdün' ya da Muhtarla beraber oldun filancayı öldürdün.' Sene kaç? 1994, 1995... Şimdi ben de diyorum ki, lütfen 93'ün, 94'ün, 95'in, 96'nın, 97'nin başbakanları, cumhurbaşkanları, genelkurmay başkanları,
OHAL valileri... Yatağınızda nasıl rahat uyursunuz! Lütfen çıkıp açıklayın, bu yıllarda işlenen faili meçhuller,
terörle mücadele için devlet politikası mıydı ve bu çocuklar devlet politikasını mı uyguladılar? '
Hayır böyle bir devlet politikası yok' diyorsanız, söyleyin. Hayır söylemiyorlar. Ben o zaman devlet politikası olduğunu düşünüyorum. O zaman, maalesef ülkeyi idare edenler, faili meçhulleri de, terörizme önlem olarak gördüklerini düşünüyorum. Çünkü bir üsteğmen, 'Ben Hasan'la Mehmet'i bir halledeyim de bu terörizmi bitireyim' diyemez. Birileri emir verdi" anlatımını yapar. İşte bu anlatılanlar bağlamında konuya baktığımızda, bu milletin büyük bir kısmı, TSK'nın terörü neden bitir(e)mediğini çok daha iyi anlayabilir. Acaba neden???
30. İşte o zaman heronlardan dolayı, ‘PKK'nin çok zayiat verdiğini' söylediği iddia edilen subayların, soruşturmaların selameti açısından görevden el çektirilmesi gerekirken, aynı kişiler bir de terfi ettiriliyorsa ne olur? O mevzide PKK'nin, kedinin fareyle oynadığı gibi oynayıp, yavaş yavaş öldürdüğü çaresiz gariban ana kuzusu Mehmetçiklerin yerinde, kendi oğulları olsaydı acaba gene ekranlarının başında oturup olanları seyrederler miydi?' diye soranların sayısı her gün artıyorsa ve
Sabri Uzun; ‘hırsız evin içindeyse yapacak bir şey yok' anlatımında bulunuyorsa acaba neden???
31. Prof.
Ahmet Turan Alkan da alabildiğine ironik ve bir o kadar da içi yanmış bir Anadolu insanı olarak heron ihaneti ile ilgili duygularını kaleme dökerken; ‘…Heron'un gözlerine bak komutan; keramet sahipleri gibi cübbenin yenleri içinden garip sûretler gösteriyor bize. İçimize kezzap damlıyor, çocuklarımız ikiye bölünmüş, ölümüne askercilik oynuyorlar, sen bakıyorsun, sadece bakıyorsun, hep bakıyorsun! Seyrediyor musun sahi,
kaçırma bakışlarını; Heron'un gözlerine bak! Boşver önündeki terfi dosyalarını; Heron'un gözlerine bakamıyorsan kapat gözlerini, kendi içine dön; rûhunun içine bak, kendi derinliğine gömül, vicdanını fiskele... Say ki tâ be kıyâmet terfî ettin, terfî ettirdin, asker kişi dosyalarını masana yığıp "Bunların kaderi ve hayatı benim elimde" diye gururlandırdın. En zengin, en güçlü, en cabbar sen ol.
Hükümetler titresin beş yıldızlı apoletlerinin önünde. Karargâhına iliştirilmiş yarı
muvazzaf gazeteciler, alnının her kırışığından farklı tehdit mesajları okusunlar; keyiflen şöyle, rahatla ama dalıp gitme sakın...
Uzun yol şoförlerinin ara sıra başına geldiği gibi bakar görmezlerden olma; çimdikle kendini. Bak, yaşta kuruları ıslatmayım derken neler olmuş neler?.. Askerlerini, çocuklarını öldürüyorlar komutan; bana bakma, Heron'un gözlerine bak, göreceksin! Heron alımının ihâleye çıktığı güne lânet okumak neye yarar? Heron'un vicdanı, aklı, kibri, inisiyatifi yok komutan; görmüyor, gösteriyor; hissetmiyor hissettiriyor bu kalpsiz müşir iğnesi!
Biri bizi gözetliyor evi gibi seyrediyoruz demişti vaktiyle birisi -kimdi o sahi!- Meğer doğruymuş be, BBG evi gibi seyretmişsiniz olup biteni yahu. Biz de seyrediyoruz şimdi internet sitelerinde. Sizin gibi derin bir vukuf fakat buzdan bir vicdanla değil ama, tâbir caizse kurbanın bıçağa baktığı gibi bakıyoruz; canımız acıyor, boğazımız düğüml