Deniz Ülke Arıboğan Akşam Gazetesin'de
Açılım ve 'Önleyici vuruş' başlıklı
analizinde son dönemde yaşananların
açılımla ilgisinin olup olmadığını sorguluyor
deniz_ulke_aribogan.jpg' align='right'/>
İşte Arıboğan'ın soruları ve cevapları
Peki, bütün bu olanların açılımla ne ilgisi var?
Her şey açılım yüzünden mi?
Açılım işleri eskisinden daha berbat hale mi getirdi?
Kısa bir analiz...
1- Açılımın
halka anlatılması ve yürütülmesi konusunda üslup hataları olsa da mantığı ve zamanlaması son derece doğruydu. Bugün ortaya çıkan
ayaklanma görüntüleri açılım politikası başlatılmadan gerçekleşseydi, hem uluslararası meşruiyeti daha yüksek hem de kitlesel tabanı daha yaygın olurdu. Uzunca bir süredir hazırlanan bir ayaklanma ortamının tabanı, -Amerikalıların pek bayıldığı terminolojiyle- önceden/önleyici (pre-emptive/preventive) vuruşla zayıflatıldı.
2- Açılım politikası,
isyan başlatma planları yapan radikal
Kürtçü grupların prematüre doğumuna yol açtı ve kamuoyu karşısındaki en kabul edilebilir tezlerini ellerinden aldı. Ana dillerini kullanamama,
Kürtçe TV izleyememe, Kürtçe adların kullanılmasının yasaklanması gibi birçok konu masaya yatırıldı ve geniş kesim bu konuyu tartışmaya başladı. Bu gelişme dünya kamuoyu tarafından da yakından izlenen bir ilerlemeydi. Şimdi ise ayaklanmanın gerekçesi 17 santimetrekareye sıkıştı ve Öcalan'ın odasının konforundan başka savunulacak bir durum kalmadı. Tezi olmayan hareketin anlamı da olmaz, sadece geçici müddetle şiddet kullanabilir. Bu da onlardan birisi haline geldi.
3- Sokaklarda başlayan hareket henüz kitlesel bir
destek bulmuş sayılmaz, lakin yanlış önlemler olayları genişletebilir. Sokakları karıştırıp, taş ve
molotofkokteyli atan grupların çocuk ve gençlerden oluştuğu göz ardı edilmemelidir.
Çocuklara yönelik
şefkat ve hoşgörü ile onları manipüle edenlere yönelik sertliğin birbirinin yerine geçmemesi çok önemlidir. Bu açıdan 'çocukları bırakın, arkasındakilere bakın' demek en uygunudur.
4- DTP'nin yarattığı gerginliğin geniş toplumsal zeminde de bir karşılığının olması kaçınılmazdır. Bugüne kadar hiçbir zaman
Müslüman kitleye yönelmeyen ve 'Türk milliyetçiliği' çerçevesinde şekillenen tepkinin ilk defa anti Kürt bir tavra dönüşmesi riski vardır. Bu noktada devletin sertleşmesi -Kürtçülere karşı-, halkın sertleşmesinin -Kürtlere karşı- önüne geçebilir. Halk yığınları tepki gösterirken seçici davranamazlar, oysa devletin böyle bir lüksü vardır. Çatışmayı organize eden, destekleyen, ondan beslenen siyasi figürlere karşı yasal ve sert tedbirler almak, bu noktadan sonra bir denge aracı olarak değerlendirilebilir. Bunu yaparken
açılımı kapatmamak, aksine tüm halkımızın daha özgür, mutlu ve kendilerini ifade hürriyetine sahip bireyler olabilmesi adına her yolu açmak gerekir. Bu denge çok önemlidir.
5- Çatışma ortamlarında polis güçlerinin güçlü, donanımlı ve bilinçli hareket etmeleri ve askerlerin bu görüntüye girmemeleri doğrudur. Dünya kamuoyu
sokak çatışmalarına aşinadır ama halkın karşısında asker görüntüsüne yakın durmaz. Görev polisin ve istihbaratındır.
6- Açılım DTP'ye ya da onu destekleyenlere değil,
Türkiye Cumhuriyeti'nin vatandaşlarına yöneliktir. Açılımı başlatanlar da, açılım bitmiştir diye ilan edenler de onlar olamazlar. Başlatmak da bitirmek de devletin yetkisindedir. (Açılım bitmiştir derken, sevincinden yüzünde güller açan Emine
Ayna hanıma ithaf olunur.
DENİZ ÜLKE ARIBOĞAN-
AKŞAM