Ulus’taki
bombalı katliamın üzerinden 3 gün geçti. Şimdi, olup bitenleri sağduyuyla değerlendirme zamanı. Büyük devletler öfkeyle hareket edemez. Vatandaşlarımız da infiale kapılmamalıdır. Gelin, olup bitenleri birlikte anlamaya çalışalım. Kritik soru: Neden
Ankara? Neden şimdi?
Ulus’taki
patlamaya benzer yakın tarihteki en ciddi
eylem, geçen yıl eylül ayında
Diyarbakır’da yaşanan katliamdır. Bağlar beldesinde bir
otobüs durağında patlayan bomba, 7’si çocuk 10 kişinin ölümüne yol açmış, 15 çocuk da yaralanmıştı.
İlk sızan bilgiler, eylemin TİT tarafından yapıldığı yönündeydi. Hatta, olaydan 6 gün önce kurulan bir internet sitesinde eylemin TİT tarafından yapıldığı duyuruldu. Ancak, resmi olarak eylemin
PKK tarafından yapıldığı açıklandı.
Diyarbakır emniyetinin olay yerinde yaptığı incelemede
telsiz,
kilit, termos ve A-4
patlayıcı parçaları elde ettiği, telsizlerin
Aselsan üretimi
Kobra marka olduğu, bomba düzeneğinin PKK tarafından askerlere yönelik üç ayrı saldırıda kullanıldığını anlatıldı.
PKK ise eylemi üstlenmedi. Merak edenler için hatırlatalım; Şu ana kadar bu eylemle ilgili zanlı sıfatıyla mahkemeye sevk edilmiş bir kişi yoktur. Yakın tarihteki
faili meçhul en büyük eylemdir.
Erbil ve
Mahmur’a misilleme mi?
Diyarbakır’da bu
facia yaşanırken,
Kuzey Irak’ta da eylemlerde hissedilir artışlar gözlenmeye başlandı. Özellikle Ensar El
İslam ve Ensar El Sünnet örgütlerinin imzasını taşıyan...
Bunlar,
peşmergelerle yıllardır çatışırken, mümkün olduğunca ABD ve PKK’dan uzak duruyorlardı. 2001 sonunda KYB kontrolündeki bir köye yapılan saldırıda 42 peşmerge kurşuna dizilmiş, 1
Şubat 2004’de Erbil’deki
intihar saldırısında 109 kişi ölmüştü.
Ne olduysa oldu, 2006 yılından sonra bu örgütlerin eylem konsepti değişmeye başladı. Eylem sahası,
Talabani güçlerinden
Barzani ve PKK’ya kaymaya başladı.
Derken 9
Mayıs’ta Erbil’de 800 kilogramlık TNT ile
bombalı saldırı düzenlendi. 19 kişi öldü ve olay yerinde dev bir
çukur açıldı. 13 Mayıs’ta Mahmur’da büyük bir patlama oldu. KDP bürosu yakınlarındaki patlamada 10 kişi öldü, 60 kişi yaralandı.
Kuzey Irak modeli
Eylemlerle ilgili bu örgütler suçlandı. Ancak Irak’ta dillendirilen bir başka
senaryo vardı. Senaristler,
Türkiye’nin bu örgütleri
taşeron olarak kullandığı iddiasını yaymaya başladılar. Belki de bilinçli olarak böyle bir senaryo uygulamaya sokuldu. Amaç, Türkiye’yi bu bataklığa çekmekti.
İddia sahipleri diyorlar ki; Bu projenin sahipleri ABD ve
İsrail. Talabani ile Barzani de oyunun birer parçası. Amaçları, Türkiye’yi Irak’a çekmek.
Savaş ortamında, tıpkı, Irak’ı 36. paralelden böldükleri gibi Türkiye’yi de bölmek.
İzin
Karayılan’dan çıktı
Aynı tarihlerde, aynı coğrafyada başka bir gelişme vardı. Bu ay başında DTP Genel Başkanı
Ahmet Türk, yardımcıları
Aysel Tuğluk ve
Sırrı Sakık, Kuzey Irak’taki Dokan kasabasında Irak Devlet Başkanı
Celal Talabani ile görüştüler.
DTP heyetinin burada başka ziyaretleri de vardı.
İstihbarat raporlarına göre; DTP yönetimi, PKK’nın yeni liderleri
Murat Karayılan ve
Cemil Bayık’la da biraraya gelip
seçim stratejisi belirlediler.
Öyle ki, Abdullah
Öcalan’ın
İmralı’dan DTP’ye ‘bağımsız
adaylarla seçime girmeyin’ mesajına rağmen Karayılan ve Bayık’ın desteği üzerine
bağımsız aday projesini açıkladıkları öne sürülüyor. DTP’nin seçimlere bağımsız adaylarla girme kararını açıklaması da 9 mayıs günü, Irak ziyaretinden sonradır.
Hedef
Kızılay metrosuydu
Türkiye, bu gelişmeleri yakından izliyordu. MGK’ya sunulan istihbarat raporlarında da Irak’tan Türkiye’ye yönelik
canlı bomba ve patlayıcı transferine ilişkin önemli bulgular vardı. Erbil’e misilleme olarak Türkiye’nin kalbinden, yani Ankara’dan, Mahmur’a karşılık
İstanbul,
İzmir veya
Mersin’den vurulması senaryosu, istihbarat kayıtlarında vardı.
Ayrıca İstanbul ve
Konya’da yakalanan
teröristlerden çok önemli istihbari bilgilere ulaşılmıştı. Ankara’da eylem bilgisi, uzun süredir takip altındaydı. Nitekim, Ulus’taki eylemi gerçekleştiren teröristler izleniyordu. Teröristler gün boyunca takip edildi. Asıl
hedefleri
Genelkurmay Başkanı
Büyükanıt değil Kızılay metrosuydu.
Kızılay bölgesinde takip edildiklerini farkeden eylemciler panikle Ulus’a yönelip Anafartalar çarşısına dalmak istediler. O anda büyük patlama gerçekleşti. Patlamanın çarşı içinde değil kapı önünde gerçekleşmesi, daha büyük bir faciayı önledi. Uzmanlar, A-4’ün çarşı içinde patlaması durumunda binanın çökebileceğini söylüyorlar.
Şimdi iki soruya
yanıt aranıyor: Yakalanmak üzere olan terörist panikle bombayı mı patlattı? Yoksa birlikte olduğu arkadaşı uzaktan kumandayla kendisini feda mı etti? Bu arada dikkati çeken başka nokta, ölenler arasında bir İçişleri mensubunun olması. Bu isim, takipteki güvenlik görevlilerinden biri miydi?
SAMİL TAYYAR- STAR GAZETESİ