'O kadından nefret ediyorum'
The
Times gazetesinden Janice Turner, '
İslam ve Türkiye'deki Büyük Türban Savaşı' adlı incelemesini hazırlarken birçok kişiyle konuşmuş. ( 18 Temmuz )
Bunlardan biri Prof. Aysel
Ekşi.
Kimdir Aysel Ekşi? İngiliz gazeteci okurlarına onu şöyle anlatıyor: Çocuk ve genç psikiyatrı. 74 yaşında. International Hospital İstanbul'da çalışıyor. Eskiden İstanbul Üniversitesi'nde görev yapıyordu.
Ancak Aysel Hanımın bir özelliğini atlamış Turner: O aynı zamanda, Hürriyet gazetesinin başyazarı Oktay Ekşi'nin eşi.
Röportaj sırasında Aysel Ekşi'ye, o
akşam Cumhurbaşkanının eşi
Hayrünnisa Gül ile buluşacağını söylüyor Turner.
Bunun üzerine Aysel Hanım, hışımla masasına vurarak bağırıyor: " O kadından nefret ediyorum! "
(İngilizcesi: "When I say I will be taking tea with Mrs Gül that evening, Dr Eksi bangs her desk with passion and cries " I hate her !".)
Bir kişi, diğerinden kolay kolay nefret etmez. Çünkü 'nefret' ruhu 'kemiren', taşıması zor bir duygudur.
'Terzi kendi söküğünü dikemez' derler ama yine de bir psikiyatrdan bunu duymak garip gelebilir. " O anlamda söylememiştir " diye düşünebilirsiniz.
Ancak masaya da vurmasından anlıyoruz ki gelişigüzel kullanılmış, ağızdan kaçmış bir kelime değil bu. Gerçekten de Hayrünnisa Gül'den nefret ediyor Aysel Hanım. Hıncını masadan çıkartmaya çalışıyor.
Her şeye rağmen tuhaf!
Tuhaflık şurada: Sokaktaki bir vatandaş, Abdullah Gül'den nefret edebilir. Çünkü Gül bir siyasi aktör, bir karar verici. Dünden bugüne; yaptıkları ve yapmadıklarıyla nefret uyandırmış olabilir. Bu mümkün.
Peki ya Hayrünnisa Gül?
Bugüne kadar kimsenin tavuğuna kış dememiş bu hanımı sevmeyebilirsin. Hoşlanmayabilirsin. 'First Lady'liğe uygun bulmayabilirsin.
Hepsi tamam da, ondan nefret etmek için nasıl bir sebebi olabilir insanın? Hem de bir psikiyatrın?
Şaşırtıcı bir durum!
Ama biz bu durum karşısında hiç şaşırmıyoruz; değil mi arkadaşlar?
24
Şubat (2008) günü buradaki yazının başlığı neydi? Hatırlayalım: "Evet, nefret ediyorlar."
Niye yazılmıştı?
Çünkü Hürriyet'in yayın yönetmeni, "Laikler, dindarlardan nefret eder mi" diye sormuş ve etmediklerini öne sürmüştü. ( 23 Şubat )
Biz nefret ettiklerini biliyorduk elbette. Nedenini de anlattık. Yine de "Yok canım, niye etsinler" diyenler çıkmıştır.
Ama işte şubattan temmuza, sadece beş ay içinde, takke düştü, kel göründü:
Dindarlardan, türbanlılardan nefret ediyorlar ve bunu hiddetle ifade etmekten de çekinmiyorlar. (' Takkesi düşen laikçi': İmgenin komikliğine bakar mısınız?)
Bu durumda iki şık var: Ya yalan söylüyordu Hürriyet'in yayın yönetmeni ya da yakınlarının duygularını kavramaktan acizdi.
Oyum ilk şıkka: Herhalde bunca yıllık başyazarının eşini, sizden benden daha iyi tanıyordur; değil mi?
Bugünkü yazıyı da 24 Şubat'taki gibi bitirelim:
"Bir de 'Asıl liberaller, laiklerden nefret ediyor' diyorlar ki aymazlığın dik alasıdır. Liberal demokratlar, laikçilerden sadece
darbe çığırtkanlığı yaptıklarında nefret eder.
Bunun haricinde dalga geçerler."
Not: Acaba Prof. Aysel Ekşi, International Hospital'a başvuran türbanlı gençlerin ruhsal sorunlarıyla ilgileniyor mu? Yoksa hastayı görür görmez, "Türbanını çıkar da gel" mi diyor? (Masaya da vurarak!)
EMRE AKÖZ/SABAH