O yıllarda
Ordu Gazeteciler Cemiyeti'nin de başkanı olan Engin, hiç düşünmeden 'hayır' oyunun rengini bastıklarını, isteseler bile bir
gazetecinin o dönemin şartları içinde böyle bir şey yapmasına ihtimal vermediğini söyledi.
Karadeniz 52 Gazetesi'nin sahibi olan Tuncer Engin o yılların bambaşka şartları olduğunu belirterek, "O yıllarda tabi
baskı kalitesi bugünkü gibi gelişmemişti. Elimizde sahilden gece çekilmiş bir Ordu resmi vardı. Bu resim üzerine bir haber hazırladık. İlk önce haberin resmini
siyah kullanarak bastık iyi görünmedi, sonra kahverengi kullandık yine iyi görünmedi. Bunun üzerine
mavi kullanarak resmi bastık. O zaman güzel göründü. Biz de ö dönemin şartları içinde renkli gazete bastık diye seviniyoruz. Ertesi gün gazete dağıtıldı. Biz de genel yayın yönetmenimiz, haber müdürümüz ile
Erol Ataşan ve Uğur Gürsoy ile yemeğe gittik. Biraz sonra bir polis geldi, Erol Ataşan'ı dışarı çağırdı. O gidip gelmeyince peşinden Uğur Gürsoy gitti. O da gelmeyince ben de gittim. Bize emniyete gitmemiz gerektiği söylendi." dedi.
Emniyete hep birlikte gittiklerini aktaran Engin, "Emniyete gittik ama neden gittiğimizi bilmiyoruz. Orada siyasi şubede gazeteci olduğumuz için daha önceden tanıdığımız şube müdürü ile konuşuyoruz ama niye oradayız hala bilmiyoruz. Bu arada saat ilerlemeye başladı gece 12.00 olunca tabi bizi evden aradılar. O zaman şube müdürü 'bir ifadeleri var verip gelecekler' dedi. O zaman biz neden emniyete getirildiğimizi öğrendik. O zaman 12
Eylül'den sonra 7
Kasım 1982'de yapılan
referandum da '
evet' oyunun rengi beyaz hayır oyunun rengi ise mavi idi. Biz mavi basınca bir şikâyet olmuş. Halkı hayır demeyi
teşvik ediyor diye. Oysa bizim aklımızın ucundan bile geçmedi böyle bir şey. Zaten geçse de yapamazdık. O dönemin şartları içinde 'hayır' diyecek bir gazete olacağını sanmıyorum ben. Daha sonra öğrendik ki bizim orada verdiğimiz ifade Erzincan'da
mahkeme edilmiş ve
beraat etmiş. Eğer biz Erzincan'a götürülse idik en az 6 ay gelemezdik. Bir kere sıra gelip de hakim karşısına çıkana kadar geçerdi o süre." diye konuştu.
12 Eylül İhtilali'nden bir hafta önce
Genelkurmay Başkanı Kenan
Evren ve diğer kuvvet komutanlarının Ordu'ya geldiğini ve onları Ordu
Gazeteciler Cemiyeti Başkanı olduğu için de takip ettiğini aktaran Engin, "Bir hafta sonra ihtilal oldu. Bütün
dernek ve
sendika başkanlarını aldılar. Beni de cemiyet başkanı olduğum için aldılar. Ben de bir hafta Halk Eğitim Merkezi'nde sıraların üzerinde yatarak bekledim. Daha sonra hâkim karşısına çıktım ve 'serbest' diyerek beni bıraktı. Eğer bırakmasa ve Erzincan'a gönderse o zaman ne zaman geri gelebilirdik gelebilir miydik belli olmazdı. O dönem bu kadar yüksek 'evet' çıkmasında bu şartların da etkisi vardı. Böyle şeyler yaşandı. " diye konuştu.
CHP delegesi de olan Engin, bugünkü şartların daha farklı olduğunu, insanların daha rahat bir ortamda
sandık başına gideceklerini sözlerine ekledi.
Bugün yayın hayatına devam etmeyen gazetenin o sayısı bir kaç kez sel geçirdiği için Engin'in elinde bulunmuyor ancak bastıkları resmi acı bir hatıra anısı olarak saklıyor.