Bu bilgiler, Başbakan Yardımcısı Arınç’ın Tahşiyecilerin başında bulunan Mehmet Doğan’ı arayarak, ‘Şikayetiniz var mı?’ diye sorduklarını ve operasyonun bundan sonra başladığını itiraf eden açıklamalarını daha da ileri taşıdı. Geçen hafta ortaya çıkan polis fezlekesindeki iddialar, hükümet yanlısı Sabah Gazetesi tarafından 8 ay önce, neredeyse birebir yayımlanmış. 2 ay sonra 16 Mayıs’ta da Emniyet’e mail ihbarı ile taşınmış. İhbarı yapan, Tahşiye soruşturmasında tutuklanan Mehmet Nuri Turan. Turan’ın yazdıkları, gazetedeki haberi tekrar eden cümlelerden oluşuyor.
Fezlekedeki bilgilere göre 6 ay boyunca hiçbir işlem yapılmıyor. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı, 16 Ekim’de soruşturma talimatı veriyor. Savcılığın 12 Aralık’ta Dumanlı ve Karaca’ya verdiği “Hakkınızda soruşturma yoktur” bilgisinin de yalan olduğu ortaya çıkıyor.
Sabah’ın özel istihbarat birimince hazırlanan 23 Mart 2014 tarihli haberde şu iddialar yer alıyor: “Gülen’in açıklamalarının hemen ardından Bugün Gazetesi yazarı Nuh Gönültaş ve sonra da Samanyolu TV’nin Tek Türkiye adlı dizisinde Tahşiyeciler hedef gösterildi. Gruba yönelik kara propaganda sürecinin ardından İstanbul Emniyeti, Mehmet Doğan başta olmak üzere Tahşiyeciler Grubu’nun önde gelenlerini teknik takibe aldı. Tahşiyecilere 21 Ocak 2010’da operasyon yapıldı.” Bu haberden 2 ay sonra yani 16 Mayıs 2014’te Tahşiye örgütünden Mehmet Nuri Turan’ın emniyete gönderdiği ihbarda şunlar yazılıyor: “Ben TAHŞİYE yayınevinin sahibi idim. Sayın Fethullah Gülen 6 Nisan 2009 tarihinde www.herkul.org adlı sitede irtica paranoyası adıyla yaptığı konuşmada yayınevinin El-Kaide' class='textetiket' title='El Kaide haberleri'>El Kaide ile ilişikmiş gibi bir konuşma yaptı. Bundan sonra bütün medya bu konuşmayı verdi ve 11 Nisan 2009 tarihinde İstanbul Emniyeti’ne isimsiz ve imzasız bir ihbar mektubu gönderilmiş ve soruşturma da bunun üzerine başlatılmış.”
Görüldüğü gibi Sabah’ın haberindeki kurgu doğrudan Emniyet’e taşınıyor. 6 ay boyunca hiçbir işlem yapılmıyor. Emniyet fezlekesinde yer alan bilgiye göre, İstanbul cumhuriyet Başsavcılığı, 16 Ekim’de, 2014/133596 sayılı soruşturma talimatı veriyor. Sabah’ın haberinden tam 8 ay sonra resmi işlem başlatılıyor. Yani, 14 Aralık 2014 tarihli medyaya darbe operasyonuna dayanak teşkil eden suçlamalar, önce gazetede haber yapılıyor, şikâyet kılıfıyla Emniyet’e bildiriliyor ve savcılık aşamasıyla kurgu tamamlanıyor.
Fezleke, başsavcıyı yalanladı
Bir başka önemli gerçek ise ‘gazeteciler gözaltına alınacak’ iddiası ile devletin resmi kurumlarının verdiği bilgilerin yalan olduğunun ortaya çıkması. Bilindiği üzere Zaman Gazetesi Genel Yayın Müdürü Ekrem Dumanlı ve Samanyolu Yayın Grubu Başkanı Hidayet Karaca, sosyal medyada çıkan haberlerin ardından İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’na müracaat ederek haklarında soruşturma olup olmadığını sordu. Gazetecilerin ve avukatların müracaatı üzerine Başsavcı Hadi Salihoğlu, şifahi olarak soruşturma olmadığını söyledi. Başsavcı Vekili Orhan Kapıcı ise 12 Aralık 2014 Cuma 16.30 itibarıyla ‘UYAP’ta hakkınızda soruşturma yoktur’ şeklinde yazılı bildirimde bulundu. Buna karşın polis fezlekesinde başta Dumanlı ve Karaca olmak üzere medyaya darbe operasyonunda gözaltına alınan isimlere ilişkin soruşturmanın 16 Ekim’de 2014/133596 sayısı verilerek başlatıldığını gösteriyor. Bu bilgi, Dumanlı ve Karaca’nın başsavcılığa başvurduğu tarihte “haklarındaki soruşturmaların şüphelilere bildirilmesi zorunlu” olmasına rağmen dosyanın gizlendiğini ortaya koyuyor. Ekim ayında başlatıldığı polis fezlekesine yazılmasına karşın, Başsavcılık’ın yanıltıcı bilgi vermesi aleni bir şekilde kanunun amir hükmüne aykırı hareket edildiği anlamına geliyor. Üstelik iki gün sonra 14 Aralık Pazar sabahı 07.00’de Zaman Gazetesi’ne arama ve gözaltı talimatıyla baskına gelen polislerin elindeki evraklarda ise soruşturmanın 13 Aralık 2014 tarihinde başlatıldığı ibaresi yer alıyor. Dolayısıyla soruşturmanın bir günde operasyona dönüşmesi bile yapılan kumpası deşifre ediyor.
BÜYÜTMEK İÇİN RESİMLERE TIKLAYINIZ
ZAMAN