Günlerim sayılı
(Bu ciddi bir yazıdır.)
Vallah yalan söylemiyorum.Günlerim sayılı.Bi süre sonra bu dünyaya
veda edeceğim.
Ekmek çarpsın kendime acındırmak için demiyorum.
Ya da yazılarımı azıcık daha okuyun diye vicdan yapmıyorum.
Amma gerçek bu.
Kimi ‘acı gerçek’ diyor buna.
Kimi ‘
tatlı gerçek’
Kimi ‘vuslat anı’ diyor buna.
Kimi ‘herşeyin bittiği an’
Adamına göre değişiyor.
Beni sevenler üzülsün diye söylemiyorum.
Ya da beni sevmeyenler zil taksın diye.
Ama günlerim sayılı.
Hakikat bu.
Üstelik yeni bi durum da değil, doğduğumdan beri bu böyle.
Bir gün ‘Tekrar mülaki oluruz bezmi ezelde’ şarkısını söyleyip gideceğim.
Sayılı gün çabuk geçer derler ya.
Aynen öyle olacak.
Bu kesin.
Amma o günün ne zaman olacağını bilemiyorum.
***
Fekaaat...
Durun şaşırmayın.
Benim günlerim sayılı da, bu demek değil ki sizin günleriniz sayılı değil.
Sizin de günleriniz sayılı.
Siz de, küçüğünüz büyüğünüz bir gün bu dünyaya ‘ Baş baaaşşş!’ deyip el sallayacaksınız..
Siz de bir gün önce el üstünde taşınıp, sonra el üstünden atılacaksınız.
***
Eeee, madem günlerimiz sayılı.
O zaman nedir kardeşim bu MÜZMİN CİDDİYET?
Nedir bu ‘Büyük İskender’ gibi ölümsüzlük suyunu aramalar?
Ciddiyet, bu dünyaya kazık çakma gayretinin diğer bir adı değil midir?
‘Buyur dünya, her şeyimle seninim.’ demek değil midir?
‘Ruhuma da sahip olabilirsin bedenime de, dünyacım benim.’ demek değil midir?
O halde?
***
Veli bir zat ‘Bu dünyayla meşgul olun. Amma dünyanın sizi meşgul etmesine müsaade etmeyin.’ demişti.
Ciddiyet, dünyanın sizi meşgul etmesine müsaade etmek değil midir?
***
Kıymetli bir düşünür de diyor ki ‘Ciddiyet patalojiktir.’
Nasıl hoşuma gitti bu tesbit anlatamam.
Hemen, sevgili dostum Doç. Dr. Kemal Sayar’a yetiştirdim.
Onun da pek bir hoşuna gitti.
‘Olgun insanlar kendileriyle de hayatla da dalga geçebilen insanlardır.’ dedi.
Pek tabii ki sulu zırtlaklıktan bahsetmiyor.
Zekayı espiriyle harmanlayıp, insanın, özellikle de kendisiyle dalga geçebilmesinin bir erdem olduğunu dile getiriyor.
Şahsını çok ciddiye alan, aslında bir nevi ‘put’etmemiş midir kendisini kendisine?
***
Aslında çok daha vahim tesbitler var bu mevzuda.
‘Ciddiyet’in doruk noktası Faşizm’dir’ diyor kimileri.
‘Ciddiyet sığlığın tek sığınağıdır’ diyor başka birileri.
‘Ciddiyet acınası bir durumdur’ diyor bir diğerleri.
Günümüzün ‘mühim’ insanlarının dramıdır ciddiyet.
Tedavisi olmayan bir hastalıktır.
Müzmin ciddiyet illetine düçar olmuş insanlar hayatı hem kendilerine, hem çevrelerine zindan ederler.
***
Dünyanın gelmiş geçmiş bütün müstebitlerine bir bakın.
Çok ciddidirler.
Hepsi de asık suratlıdır.
Hepsinin de çatıktır kaşları.
Hepsinin de dudak çizgileri aşağıya sarkıktır.
Bunlar, sadece zulmettikleri zaman ‘Nıhahahahaha!’ diye anırırlar ki, o da eşeğe
hakarettir.
Gülmezler, gülemezler, gülümseyemezler, tebessüm edemezler.
Tahammül edemezler, hoş göremezler, sevmezler, sevemezler.
Bunlar ciddiyet’in en korktuğu şeylerdir.
‘Mühim bey’lerin birçoğu bu illete kapılmıştır.
Ve de maalesef saridir bu hastalık.
Bir anda sarar bünyeyi.
Bir anda sarar bütün bir toplumu.
Bir anda sarar bütün bir dünyayı.
***
Yeri gelmişken bir hikaye anlatayım.
‘Baba Erenler’ bir gün dalgın dalgın yolda yürürken, kazayla adamın birine çarpmış.
Hani böyle ‘mühim adam’lardan birine. Yani ‘Bay Ciddiyet’e.
Özür dilemesine bile fırsat kalmadan ‘Bay Ciddiyet’ açmış ağzını, yummuş gözünü.
Etmedik hakaret bırakmamış
yaşlı adama.
‘Baba Erenler’ dinlemiş sadece.
‘Bay ciddiyet’ ne gelmişini bırakmış, ne geçmişini.
Aşağılamış, horlamış.
‘Baba Erenler’ susmuş sadece.
‘Bay Ciddiyet’ geçip gidince, hadiseyi gören biri gelmiş yanına.
‘Yahu
baba. Adam sana neler söyledi, ne hakaretler etti ‘gık’ bile demedin. Hiç mi izzet-i nefsin yok?’
‘Baba Erenler’ cevaplamış;
‘Evladım, nefsimiz yok ki izzeti olsun.’
***
Mühim bey’ler nefislerine laf söyletmezler.
Sayılı günden korkarlar.
Hani en başta demiştim ya ‘Günlerim sayılı’ diye.
‘Bay Ciddiyet’ler duymak bile istemez bu lafı.
Ödü patlar eşşoğlubeşkulakların.
Üzgünüm ama, ‘Bay Ciddiyet’lerin de günleri sayılıdır.
Onlar sanır ki, sadece hastaların günleri sayılıdır.
Bilmezler ki, belki kendi günleri o hastadan daha az sayılıdır.
***
Abilerim, ablalarım...
Aman gözünüzü seveyim.
Sakın kanmayın bu ‘Bay Müzmin Ciddiyet’e.
Amman yakınında durmayın.
Dedim ya saridir, yani bulaşıcıdır.
Etrafınızda, kıyınızda, köşenizde görürseniz alın elinize değneği kovalayın.
Bakmayın efelendiğine, ciddiyet korkaktır.
Ölümden korkar.
Ammaaa... Ölümden de çok korktuğu şey gülmektir.
Kendisine gülünmesidir.
O yüzden gülün arkasından.
Tebessüm edin.
Defedin.
Çünki günlerimiz sayılı.
Not: Önceden söyledim bu ciddi bir yazıdır diye.
Haa, ‘Sen de bay ciddiyet’in feriştahı olmuşsun be birader’ derseniz, bir kahkaha da benim arkamdan patlatın
arkadaş. Belki
şifa olur, yarar.
HASAN KAÇAN/STAR