Hasan Celal Güzel'den Demirel analizi

9.Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel'in Fikret Bila'ya verdiği röportaja Hasan Celal Güzel'den farklı bir tepki geldi.

Hasan Celal Güzel'den Demirel analizi

Radikal Gazetesi'ndeki köşesinde Demirel'i eleştiren Hasan Celal Güzel röportajda 'millî irade'nin üstünde 'resmî irade' vardır anlayışı hissedildiğini söyledi. İşte Hasan Celal Güzel'in Demirel analizi Değerli gazeteci Fikret Bila'nın Demirel ile röportajını esefle okudum. ABD belgelerine göre 1969'daki darbe iddiası hakkında görüşlerini anlatan Demirel, özetle şunu söylüyor. 'Esas olan demokrasiyi kurtarmak ve parlamentoyu açık tutmaktır.' Demirel'in bu mantığı, aklıma çok bilinen bir fıkrayı getirdi. Hani, açık denizde yol alan bir geminin kaptanı, yolculardan bir kadınla birlikte olmak istemiş; kadın kabul etmeyince gemiyi batırmakla tehdit etmiş; sonunda kadın hâtıra defterine 'Gemiyi batmaktan kurtardım' diye yazmış ya... Demirel'inki de aynı hesap. Üstâd, her defasında kendini feda edip gemiyi kurtarmıştır vesselâm!.. Demirel: 'Demokrasilerde çoğunluk bende, millî iradeyi temsil ediyorum, her istediğimi yaparım, olmaz' buyurmuş. Sakın bunu, azınlıkta olanların da hakkını korumak ve hukukun üstünlüğünü savunmak için söylediğini zannetmeyiniz. Demek istiyor ki, 'millî irade'nin üstünde de 'resmî irade' vardır. Bu irade ise silah gücüyle sağlanır. Aynen Yunus 'un dediği gibi: 'Süleyman kuş dilin bilür dediler Süleyman var Süleyman'dan içerû' İşte Demirel'in millî irade ve demokrasi anlayışı bundan ibarettir. Demokrasi edebiyatı yaparak milletin oylarını toparlayacaksın; sonra zoru görünce bırakıp kaçacaksın. Öyle ya, 'Bir Devlet var Devletten içerû...' *** Aslında, Demokratların siyasî mirasına tepeden paraşütle konarak onların siyasî haklarını vermemek, Demirel'in çok işine gelmiştir. Zira, Demokratlar siyasî haklarına kavuşmuş olsaydı, Demirel'in kadrosu ikinci plâna düşecek ve iktidar üzerindeki mutlak hâkimiyeti kırılmış olacaktı. Siyasî yasakların 27 Mayıs'tan sonra tam 13 yıl devam etmesinin ardında bu siyasî oportünizm yatar. Lâkin, Demirel'in bu oportünizmi ve resmî iradeye ubûdiyeti, 1973 Seçimleri'nde partisini parçalanmaktan kurtaramamıştır. Bu arada, 1969'da 'verip kurtulurken', 1971'de şapkasını alıp gitmesine de mâni olamamıştır. 12 Eylül'de 'siyasî yasaklı' durumuna düşen de bizzat kendisi olmuştur. Bu defa, 13 sene beklenilmeden 4 sene sonra merhum Özal 1987'de siyasî yasakların kaldırılması için, ne yazık ki bütün itirazlarıma rağmen, referanduma gitmiş ve o esnada DYP temsilcisi Mehmet Dülger ile beraber hazırladığımız af kanununu kabul etmemiştir. Sebebini sorduğumda, beni çok üzen ve düşündüren şu cevabı vermişti: 'Demirel Demokratların yasağını kaldırmamak için 13 yıl direndi. Ne diye siyasî rakibimize kendi elimizle imkân verelim?' Ne yazık ki, Türkiye siyasetindeki oportünizm, Özal gibi ileri görüşlü bir devlet adamını dahi kötü etkileyebilmişti. *** Demirel'i, gerçekten demokrasi savunucusu sanıp 12 Eylül Dönemi'nde militarizme karşı yanında olmuştum. Meğer demokrasi ve millî irade mücadelesi değil, kendi iktidarının ve menfaatlerinin mücadelesini veriyormuş. Özal'ın 'ikinci adamlık' teklifini kabul etmeyip, Demirel 'in kurdurduğu BTP'nin (Büyük Türkiye Partisi) organizasyonuyla meşgul olmuştum. Bir sabah Cindoruk, Demirel'in listesini getirdiğinde, 12 Eylül Cuntası'na karşı kurulan antimilitarist BTP'nin kurucular kurulunda, 1'i albay, 13'ü general 14 emekli subayın ve Demirel'in her fırsatta yerin dibine batırdığı Danışma Meclisi üyelerinden mebzul miktarda kişinin bulunduğunu görmüş, kurucu üyelikten çekilmiştim. Demirel'in gerçek hüviyeti, 28 Şubat Darbesi'nde Cumhurbaşkanı iken ortaya çıktı. Bu defa, şapkasını alıp gitmemek için başına asker şapkası geçirdi ve bunun adını da 'demokrasiyi kurtarma' olarak koydu. *** Şimdi genç nesillere sesleniyorum: Sizler de Demirel gibi, '28 Şubat bin yıl devam edecek' diyerek cuntacıya hulûs çakmaya devam ederseniz, Türkiye'de bu 'mahcur demokrasi' anlayışından kurtulamayız. Eğer, korkmadan, şahsî çıkarlarınızı düşünmeden, oportünist ve popülist politika yerine, ilkeli ve dürüst siyaset anlayışını oturtursanız, o zaman Türkiye'nin ve bu büyük milletin önü açılacaktır. Sayın Demirel'e gelince, ona gene Yunus ile seslenmek istiyorum: 'Tecellîden nasib erdi kimine Kiminin maksudu bundan içerû' HASAN CELAL GÜZEL- RADİKAL
<< Önceki Haber Hasan Celal Güzel'den Demirel analizi Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER