BİR: Öyle sert konuşuyordu ki... Birden kendimi "hazır ol" komutu almış gibi hissettim... "Dikkat" çekilmiş gibi oldum... Kendimi evimin balkonuna
bayrak asmaya kalkışırken yakaladım...
İKİ: Genelkurmay Başkanı ile
kuvvet komutanları, öyle bir sıralanmışlardı ki... "Darbe" günlerini anımsadım... Özellikle Hava
Kuvvetleri Komutanı'na bakarken, "Yanlışlıkla bir
darbe marbe vuku bulursa hepimiz hapı yutarız" diye düşündüm...
ÜÇ: Gözüm öyle korktu ki... Hemen Arif Nihat
Asya usulü "Bayraktepe
rüzgar bekliyor" başlıklı bir kahramanlık şiiri kaleme almaya başladım... "İyi ki
Taraf gazetesiyle bir akrabalığım yok" dedim...
DÖRT: Genelkurmay eleştirisi yapmanın neredeyse "milli
spor" haline geldiği yaramazlık dönemimizin sona erdiğini düşündüm... Öfkesinin büyüklüğüne bakınca, General Başbuğ'un bu zamana kadar nasıl
sabır gösterdiğini merak ettim...
BEŞ: Bir konuşmada "vurgu"nun ne kadar mühim olduğunu gördüm... "Hepinize teşekkür ediyorum" gibi bir nezaket cümlesinin,
İlker Başbuğ'un vurgusuyla ne derece korkutucu hale gelebileceğini gördüm... Titredim, hálá kendime gelemedim...
AHMET HAKAN COŞKUN/HÜRRİYET