Alkışlar, komutanlarımıza..
Gerekçeleri ne idi?..
“Aman
disiplin bozulmasın!”
Ondan öncesinde de,
Albay DursunÇiçek, irtica ile ilgili andıçlar hazırlamıştı..
Onun da hedefi, YAŞ kararı ile atılan iki
subay örneğinde olduğu gibi; yine irtica idi..
Generaliyle, albayıyla, “
İrticaya karşı teyakkuz halinde” idik..
Ama yine baskını başka yerden yedik.
Dün
Tokat-Reşadiye'de, 7 askerimizi birden şehid verdik.
Şu ayrıntıya bakın ki; irticaya karşı uyanık olmamız için, andıçlar hazırlayan, hatta hükümeti devirmek için suçlar işleyip, birilerinin üzerine yıkılması gerektiğine dair yazılar hazırlayan albayımızın ilçesi, Tokat/Reşadiye!
Şimdi insan acaba diyor!
Acaba birileri, birilerine bir
mesaj mı veriyor?..
Eğer mesaj veriliyor ise, o mesajın konusu ne? Hedefi ne?
Bir başka soru: TSK şimdi ne yapacak?
Açılım bundan sonra ne olacak?
DTP'nin sonu ne olacak?
Son saldırının, tüm bu aktüel gelişmelerle bağlantısı ne oranda?
Evet, sorular üst üste..
En önemli soru da şu: “Sınırdaki saldırıları bir şekilde izah ediyorduk.
Ama sınırdan kilometrelerce uzaktaki bir ilçede yaşanan bu saldırının failleri niye hemen yakalanamıyor?”
Genelkurmay'ın yaptığı açıklama şöyle: “Olayın meydana geldiği
bölgeye ilave kuvvetler sevkedilmiş olup, operasyonlara devam edilmektedir.”
Biz bu açıklamayı, kaç yüz defa okuduk? Kaç yüz defa dinledik...
Sonra devamı geldi mi?
Hayır.
Unuttuk. Unutturulduk..
Hakkari'de saldırı olduğunda, hemen cevabı yapıştırıyorlar: “Bölge insanı onlarla yakın ilişki içinde. Köylerden
yardım alıyorlar, izlerini kaybettiriyorlar.”
Peki, Tokat'ta nasıl oluyor bu saldırı?
Tokat'taki
yerli insanlardan da mı yardım alıyorlar?
Söyleyin beyler...
Yoksa, tüm teşhisleriniz, tüm tesbitleriniz palavra mı?
Olayın arkasında derin güçler mi var?
Olayın çözümü çok basit..
Uçağımız var mı? Var!
Helikopterimiz var mı? Var!
Uydumuz var mı? Var!..
Radarımız var mı? Var!..
Tankımız da var, topumuz da..
Peki
teröristler vurup, nasıl kaçabiliyorlar?!
Yok sismiş, yok bilmem ne imiş! Sis bize var da, teröriste yok mu?
Sis bizi ne kadar engelliyorsa, onları da o kadar engellemiyor mu?
Bırakın artık bu bahaneleri.. Bu işten kim sorumlu ise, çıkıp izah etsin bu olayları..
Binbaşı ise binbaşı. Albay ise albay..
Tuğgeneral ise tuğgeneral..
Kim sorumlu ise, hangi rütbeye kadar geliyorsa sorumluluk, “Benim hatam.Gerekli tedbiri alamadık” desin ve
istifa etsin..
Kimse bu olayları,
açılım üzerinden yorumlamaya da kalkmasın.
Açılım ile bu olayların doğru yönde değil, tam ters yönde ilgisi var!
Bu olayların faili, sadece terör
örgütü ise, gerekçe niye açılım olsun ki?..
Açılım olmasaydı, bu saldırıyı yapamayacak durumda olan örgüt, açılım teşebbüsü ile ne kazandı ki; saldırı yapabilecek konuma gelsin?
“Açılım yapıyorsunuz. Biz açılım istemiyoruz.Alın size saldırı” mı diyor
terör örgütü? Böyle bir şey; ancak şu ihtimalde mümkün olabilir: “Terör örgütünün
derin devlet ile birlikteliğinde!”
İşte bu ihtimalde, örgüt demiş oluyor ki, “Biz derin devlet yapılanmamıza devam edeceğiz.Açılım ile falan, bu yapılanmayı sona erdiremezsiniz!”
Başka ne mânâsı olabilir bu saldırıların?..
ALİ KARAHASANOĞLU-VAKİT