Kürt siyasetçi Miroğlu
BDP'nin
demokratik özerklik talebinin
Kürtler arasında tartışılmadığını söyledi: Kürtlerin şu an en büyük sorusu bu. Kürtleri bir gerilla
örgütü mü yönetecek?
Türkiye siyasi gündemi
referanduma, referandum da Kürt siyasetine kitlitlendi. Liderlerin meydanlar da en sık dile getirdikleri konu
Kürt sorunu ve çözümü. Referandumu boykot kararı alan BDP ise demokratik özerklik talebinde ısrarcı.
PKK eylemsizlik kararını 13 Eylül'e tarihleyerek siyasi
şantaj çabasında. Başbakan'ın 3 Eylül'de yapacağı
Diyarbakır mitingi ise
bölgede heyecan yarattı. Süreci, 12 Eylül'de 8 yıl Diyarbakır cezaevinde kalan, Musa Anter'i öldüren pusuda saldırıdan ağır yaralı kurtulan ama hem bu savaşın hem kurşunların sızısını yüreğinde taşıyan Kürt aydını
Orhan Miroğlu ile konuştuk. Geçen hafta çıkan Ölümden Kalıma Miroğlu'nun son kitabı
BDP ve PKK ısrarla demokratik özerklik talebinde bulunuyor. Bu talep ise Türkiye kamuoyunun geneli tarafından “Önce kendi kendilerini yönetecek, sonra
bağımsızlık isteyecek, nihai olarak da büyük
Kürdistan için biraraya gelecekler” şeklinde okunuyor.
Bu konuda hakikatleri anlatmak BDP'ye, Kürt aydınlarına ve Kürt siyasetçilerine düşüyor. Demokratik özerklik talebi bir kopma hazırlığı gibi gelebilir ama aslında bu
tartışma, siyasi şartların normalleştiği, insanların savaş şokundan kurtulduğu bir dönemde yürütülebilseydi, sadece güneydoğu değil diğer bölgeler için de
demokrasinin güçlenmesi için iyi bir formül olduğunu anlayabilirdik. Yanlış zamanda dile getirilmiş haklı bir talep bu.
• Aceleci davranıldı diyorsunuz?
Kürtlerin devletle ilişkilerinde hukuk talep etmeleri kadar
doğal bir şey yoktur. Fakat şu an bile yüreğimiz atıyor. Bayramdan sonra ne olacak, diye.
Savaş koşullarında insanlar kendi aralarında geçerli olacak hukuk sözleşmesini konuşma kabiliyetini pek gösteremezler. Gösteren olursa da bunun karşılığı olmaz.
PKK KÜRTLERE DE ZARAR VERİYOR
• Bugüne dek hep devletin yarattığı Kürt sorununu konuştuk, PKK'nın yarattığı Kürt sorununu hiç konuşmadık. Ürettiği şiddetin Kürtlere verdiği zararları...
Bu savaşın bitmemesi Kürtlere büyük zarar veriyor. Şu an PKK'nın
silah kullanması, Türk -Kürt ilişkilerini yaraladığı gibi Kürt
toplumuna da zarar veriyor. Çünkü PKK, bu değişim döneminde tarihin ona verdiği değişim yani transformasyon şansını, elinde silah olduğu müddetçe kullanamaz. Demokrasi ve şiddet birbirinden mutlaka ayrılması gereken şeyler.
•
Özerklik talebinde var bu sorun: Kürtler eli silahlı, o silahı kendilerine karşı da kullanan, muhalifini inkar,
imha eden bir örgütün yönetimine ne kadar razı olacak?
Demokratik özerklik projesini, hiç bir Kürt elinde silah olan bir örgütle tartışamaz. Demokratik özerklik sadece Türkiye toplumuyla, devletiyle yeni bir hukuk sözleşmesi anlamına gelmiyor, Kürt toplumunu da yönetme iddiasına geliyor. Peki, Kürt toplumunu nasıl yöneteceğiz, bir gerilla örgütüyle yönetebilir miyiz? Kürklerin asıl büyük sorunu budur.
• Kürt siyasetinin askeri kanat
vesayetinden kurtulup kurtulamayacağı sorunu?
Evet ama vesayet ordu için kullanılıyor. Burada bir ordu yok.
• Eli silahlı, gücünü bununla ortaya koyan ve koruyan bir örgüt var.
Ama savaşı durdurup barışı koruyacağım diyen bir örgüt bu. Türk ordusunda durum farklı.
Ordu varlığını devam ettirecek. ama elindeki silahı iç siyasette kendi halkına karşı kullanmayacak -ki maalesef kullandı. PKK açısından böyle bir durum söz konusu değil. PKK bir gerilla örgütü. Kendisini değiştirecek dönüştürecek. Silahtan arınacak. Murat
Karayılan ya da Zübeyir Aydar gelip Diyarbakır'da Urfa'da askeri
komutan olarak bulunacak değil bence. Herkesin kullandığı anayasal hakları kullanacak ve isterlerse siyaset yapabilecekler. Demokratik kanalları açın, bunları kullanayım, iç mekanizmalarımı değiştireyim, diyor PKK. KCK biraz böyle bir mekanizmaydı. Normal demokrasilerde önü açılırdı. Bu değil mi zaten amaç, dağa çıkışı engellemek, şehirde siyaset yapmasını sağlamak bu insanların.
HERKES ÖZERKLİK İSTEMİYOR
• PKK'nın silah bırakmasının şartları tartışılmalı elbette ama ne PKK, ne de BDP tüm Kürtlerin temsilcisi değil. Dolayısıyla tüm Kürtlerin siyasi statüsünü PKK ile tartışmak ve Kürtlerin geleceğini PKK'nın eline teslim etmek de haksızlık değil mi?
Öyle değil. Barış sürecind
e devlet kurumları PKK ile görüşmelerde, gelin bütün Kürtlerin kaderini görüşeyim, demeyecek. Hükümetlerin görüşeceği bir zemin var bugün, Mecliste bir grup, STK'lar, aydınlar var; canlı çoğulcu bir toplumdur Kürt toplumu. PKK böyle bir iddiaya, kibre kapılsa bile bunun karşılığı yok toplumda. PKK tüm Kürtleri temsil etmiyor ama bir kısmını da ediyor. Temsil ettiği oranda ne diyorsunuz bunu konuşmak lazım.
• PKK demokratik özerklik istiyor fakat yine de sormalıyız: tüm Kürtler istiyor mu?
Sanmıyorum. Kürt toplumu demokratik çoğulculuğa ve anlayışa açık bir toplum haline geldi. Ona askeri vesayetin sonucu bazı şeyleri de kabul ettiremezsiniz, kendisinden çıkmış bir örgüt bile olsa, herhangi bir silahlı bir grup da her şeyi kabul ettiremez. Dolayısıyla bunun önce Kürt toplumunda müzakere edilmesi lazım. Bunun için de geleceğimizi konuşacağımız insanın elinde silah olmadığını bileceğiz. Bu bakımdan Kürt toplumunda şu an demokratik özerklik sağlıklı şekilde tartışılamaz.
TÜRK ULUSAL KİBRİ BARIŞA ENGEL
•
Öcalan ile görüşülmesi mevzuundaki sert tutumun sebebi ne sizce?
Cumhuriyet fikriyle birlikte oluşmuş büyük ulus fikri.
Ulusal
kibir sözkonusu. Her şeyi büyük ulus fikriyle bağlantılı düşünürsen, savaştığın insanı bile, değil barışmaya, onu seninle savaşmaya bile layık görmezsin. Ama siyasi realite şu: Öcalan, PKK açısından aşılmış değil. PKK'yı destekleyen kitleler için çok güçlü bir fenomen. Sadece savaşın bitmesi açısından değil Kürt toplumunun, geçmişiyle yüzleşmesi ve kendine gelmesi açısından da önemli:
Tarih PKK'ya önemli bir şans veriyor, kendisini değiştirmesine dönüşmesine ilişkin bir şans bu.
BİRLİKTE AMA EŞİT YAŞAMA TALEBİ
• Kürt ulusal psikolojisine
öfke mi hakim? Gövdeden kopuş isteniyor mu?
Çatışmaların geçtiği, 17 bin 500 faili meçhulün işlendiği sınır bölgelerinde ulusal psikoloji içe kapanıktır. Daha kızgın, daha öfkelidir. Kürt toplumunda muazzam değişimler oldu. Batıda büyüyen yeni kuşağın meseleyle ilişkisi bölgedekilerle aynı değil. Ama ortak nokta şu: “Biz hak kullanmayı hak eden bir halkız. Haklarımızı artık elimizden almayın, bu ülkede sizinle birlikte yaşamak istiyoruz ama bir hukukumuz olsun, gelin konuşalım. Bunu sağlayan PKK, Öcalan ise, fazla haksızlık yapmayın. Çünkü onlar düşüncelerimizi ifade etti”.
‘
Boykot' yanlış. ‘
Hayır'
kaos, ‘Evet' barış getirir
• BDP “anayasa değişiklik paketinde Kürtleri ilgilendiren bir şey yok, o yüzden boykot ediyoruz” diyor. Bu bir imtiyaz talebi değil mi?
Burada imtiyaz talebi değil yanlış bir tespit var. Pakette bir şey yok o halde boykot, dediğinizde
HSYK ne olacak?
Yargıtay'ı
Danıştay'ı HSYK; HSYK'yı Yargıtay Danıştay belirliyor.
Ergenekon ve
JİTEM davalarında görev yapan hakim ve savcıları geri çekmek istiyor HSYK. Bu gerçekleşirse,
Cemal Temizöz, Mustafa Atak ile birlikte
tahliye olur. Bu Kürtleri nasıl ilgilendirmiyor? Sonra bu ülkede 10, 15 milyon engelli insan var.
Engellilere kadınlara pozitif ayrımcılık getiriyor değişiklik. Kürt toplumunun engellisi, kadını yok mu?
• AK Parti'nin Diyarbakır mitingi 3 Eylül'de. Bölge halkı heyecan içinde, beklenti büyük...
Başbakan'ın bu süreçte Diyarbakır'da yapacağı konuşma çok önemli. Heyecan 2005'teki gibi. AKP'li bir vekilin söylediği gibi bu beklenti, BDP'nin yarattığı bir zorlama değil halkın beklentisi. Her şeyi BDP'ye yükleyerek hata yapıyor AKP. BDP'nin beklentisi de doğal ama Diyarbakır'da yüzde 55 oyu var AKP'nin, Başbakanın söyleyecekleri kendi seçmenini güçlü kılabilir.
• Başbakan'ın ne demesi bekleniyor?
Farklı şeyler söyleyebileceğini zannetmem ama en önemlisini Van'da söyledi zaten. Açıkça yeni anayasa vaadinde bulundu. Ama öncelikle 2011 seçimlerini,
CHP-MHP koalisyonundan kurtarmak lazım.
• Referandumdan hayır çıkarsa?
Çok kaotik bir süreç başlayabilir.
• Evet çıkarsa?
Barışa büyük katkısı olur.
• PKK'nın referandum sonrası için
yol haritası ne sizce? Öcalan eylemsizlik kararını şiddet şantajına dönüştürerek “niye ayın 17'sine kadar sürsün ki, 13'te, 14'te de bitebilir” demişti.
Umarım böyle bir şey olmaz. Evet oyları belki PKK'yı bu tür tutumlardan alıkoyacaktır.
Öcalan'ın kaderi savaşta değil barışta, o da bunun farkında
• Öcalan'ın muhataplığı tartışılsa da örgüte, tabana ne kadar hakim olduğu da sorgulanıyor, kendini Kürt meselesinin önüne koydu diyenler çok?
Öcalan'ın kaderi şiddete, şiddetin artarak sürmesine değil bilakis, bu savaşın behemahal ortadan kalkması için koşulların oluşmasına bağlı. İkincisi Öcalan'ın tüm politikalarının sadece kendisi ve geleceğiyle ilgili olduğunu sanmıyorum. PKK realitesi şudur: PKK'yı çok geniş kesimler yıllarca destekledi, desteklerini, Türkiye'nin siyasi konjonktürü ne olursa olsun şu ana kadar sürdürdüler. Dolayısıyla PKK'nin kendisini destekleyen bu kitleye karşı çok ağır bir sorumluluğu var. Öcalan istese bile bundan kaçamaz. Bunu da görmemiz lazım. Bu insanlar 60'lı yaşlara geldiler. Hala dağdadırlar ama 3., 4. kuşak Kürtler de dağdadırlar. Dolayısıyla bu çok kolay bir mesele değil.
• Öcalan'ın kaderinin ne kadar farkında?
Ben Öcalan'ın bütün kararlarını Türkiye'nin siyasi konjonktürüne, gerçekliğine göre aldığını düşünüyorum. DTP kapatıldıktan sonra milletvekilleri Diyarbakır'a gittiler ve
Ankara'ya dönmeyeceğiz, dediler. Bu sine-i millet kararı, en azından DTP'nin temsil ettiği Kürtlerin siyasi sistemden kopuşu anlamına gelirdi. Çok tedirgin oldum. Fakat Öcalan, Ankara merkezli olması lazım dedi ve Diyarbakır'a dönen Kürt siyasetinin rotasını tuttu yeniden Ankara'ya çevirdi.
• Bu, sorunun çözümünün dağda değil Ankara'da olduğunu idrakin ifadesi midir?
Bu şunu gösteriyor: Sistemden kopan Kürt hareketi ne Öcalan'ın işine yarar, ne başkalarının. Kürtlerin yüzü İstanbul'a Ankara'ya dönüktür. Ankara'dan kopan Kürt hareketinin Ortadoğu'ya açık bir penceresi de yok. Türkiye Kürtleri istediği diye de bu kopma olmaz.
İran,
Suriye ve
Irak Kürtlerinin de buna
evet demesi lazım. Çünkü buradan kopan onlarla yaşayacaklar. Ama onların talebi AB üyesi bir ülkeye komşu olmaktır.