Güvenlik müsteşarlığı, EMASYA'nın valileri ve ‘kozmik büro'nun milletvekilleri
Emniyet ve Jandarma da olan güvenlikle ilgili onlarca birimin dışında,
İçişleri Bakanlığına bağlı
Araştırma ve Etütler Merkezi (AREM), Genelkurmay'dan ç(ı)akma Toplumsal İlişkiler Daire Başkanlığı (TİDB) ve Kaçakçılık
İstihbarat Harekât Bilgi Toplama Daire Başkanlığı (KİHBİ) birimleri var. İçişlerinde zaten ayni konulara kafa yoran ve birbirinin tekrarı niteliğinde, pek çok sağlıksız kurumsal yapılar söz konusu.
Ulusal Yargı Ağı Projesi'nin (
UYAP) şu anda düzenli olan çalışmasının biraz daha genişletilmesi durumunda, içişlerinde AREM, TİDB, KİHBİ de çalışan binlerce kişinin
iş yükü bütünüyle sıfırlanmış olacak.
Polis ve Jandarma'nın bağlanması şekliyle güvenlik konseptinde yeni ve köklü bir adım atılmıyorsa, yeni kurulan
Güvenlik Müsteşarlığı'nın yalnızca istişari mahiyette görev yapacak olması ile
Hacı Müdür buraya müsteşar ya da yardımcısı olarak atanacaksa –ki ilgili
kanun teklifinde müsteşarlığın neleri yapmayacağı öncelikle sayılarak, sanki bir ayıp örtülmek isteniyor- yeni ve ölü bir kurumun doğumu söz konusu. Bu ölü kurumu tırsık
siviller doldur(a)
masa da, EMASYA protokolünü bile kendi lehine çeviren
Org. Çetin Doğan gibi
darbeci kişilerin, kesinlikle doldurup
Anadolu insanının aleyhine işleteceğinden kimsenin şüphesi olmasın. Buna çanak tuta(n)cak onlarca EMASYA'nın derin valisi ve İçişleri Bakanlığı üst düzey bürokratı da söz konusu. İsterseniz ‘
Balyoz' planındaki ismen ortak hareket edildiği yazılan 28 Şubat'ın mülkiye bürokratlarına ve şimdiki valilere topluca bir göz gezdirin. Bakan Atalay'ın EMASYA valilerine ve bürokratlarına ne görevler verip/vermediğini de ‘iddia kuponu' gibi bire bir çentikleyin.
Güvenlik Müsteşarlığı'nın
Demokratik Açılım ile hiçbir alakası yok. Radikal'den Murat Yetkin'in de ifade ettiği gibi, “Güvenlik Müsteşarlığını ölü bir şekilde kurmak” yerine, EMASYA protokolünü Baş
bakan'ın direktifi sonrasında çok gecikmiş bir şekilde kaldırmanızdaki gibi; Güvenlik Soruşturması ve Arşiv Araştırması Kanunu, TSK İç Hizmet Kanunu ve Yönetmeliği, TSK Personel Kanunu,
Askerî Şûra Kanunu, Jandarma Teşkilat Kanunu, MGK Sekreterliği Kanunu, Tek, sivil ve bağımsız yargı sistematiği,
Anayasa Mahkemesi'nin askerî vesayeti kalıcılaştırma(ma)sı ile ilgili adımları ve
Harp Okullarında ve Harp Akademilerinde okutulan derslerin müfredatlarını da artık gecikmeden eminim gerçekleştireceksiniz.
Başbakan Erdoğan'ın bunları çok istemesine rağmen, ‘İktidar olup muktedir ol(a)mayan' İçişleri'nizden dolayı, eğer bunları yap(a)mayacaksanız, biz de; Ahmet Kaya'nın ‘bu ne yaman çelişki anne' şarkısını mı söylemeliyiz?
Başbakan valilerle yaptığı toplantıda; “Devlet-millet kaynaşmasının tesisinde valilerimiz en
kilit noktada bulunuyorlar.
Millet devlet için değil devlet millet için vardır. Bizim devlet geleneğimiz ‘İnsanı yaşat ki devlet yaşasın' felsefesi üzerine bina edilmiştir. Vatandaşından ürken, korkan, vatandaşına güven duymayan anlayış çağ dışıdır” derken, EMASYA'nın derin valisi olmamalarının gerekliliğine
parmak basmaktadır. Bütün yakılanlara rağmen ‘kozmik oda'dan
politika(cı)lara baktığımızda;
1. Geniş katılımlı bir
koalisyon hükümetinin alt yapısı için karargâh,
Demirel, sağcı ve solcu milliyetçi partiler ve masonlar birlikte hareket ediyorlar. MİT de işin içinde, bu
senaryoya
yabancı değil.
2. Taşeron
PKK, Türk
Hizbullah,
Tahşiye, Türk
İntikam Tugayı, Hizbul
Tahrir, Dev-Sol gibi örgütler eylemleriyle, çakma STK'lar da mitingleriyle bu yeni oluşuma güç verecekler.
3. AKP'nin ve kabinenin içindeki, Başbakan ve
açılımlarını sürekli demoralize eden, 60 kadar ‘kozmik oda' siyasetçisi de bu projenin içinde.
4. Gülenci'den, Nakşîlere, İskenderpaşa'dan, Nurculara, Süleymancılardan Alperenlere, Aczmendilerden çakma şeyhlere kadar, pek çok yapının içindeki derinin uzantısı yapılar da olayların içine sokulacaklar gibi.
5. Muhteris EMASYA valileri ve bürokratları da kurgulanan koalisyonun yetkilileri ile şimdiden dirsek temasındalar.
6. Derin-gayrı milli cephe, 2010 içinde bütün dinamikleri ile ‘asimetrik
psikolojik savaş'ın gereklerini yerine getirecek.
7. Yargının ‘tay'lı olanları da zaten genellikle kaosun ortakları.
8. Yeni bir
kapatma davası daha geliyor. AK Parti'yi kapatmanın ötesinde, ülkeyi belirsizlik ortamına sokmak arzulanıyor. Cumhurbaşkanı, Başbakan ve eşleri arasındaki her farklı ses, dışarıda çatırdama başladı şeklinde yansıtılıyor. Referandum yolu bile neredeyse tıkandı tıkanacak.
9. Doç.
Osman Can'ın madara ettiği 367 Sabihler de yeni yeni hukuk(suz)luk içtihatları geliştirebilirler.
10. AKP temkinli olmalı ve ihtilaflarını ertelemeli. Parti kapatılsa da “durmak yok yola devam” demeli. Anadolu insanı, böylesi bir mağduriyette, anayasayı bile tek başına değiştirebilecek bir destekle onları yeniden
iktidara taşıyacaktır.
11. Kapatma davası ile kurgulanan senaryo başlayacak. Hevaller ve bütün çakma örgütler devreye girerek suikastlar ve kanlı eylemler yaptırılacak. Balyoz'da görüldüğü gibi, içlerine sokulan adamlar sayesinde tarikatlar ve cemaatler de karışıklığa ortak edilecek. Kanaat önderleri ve bazı eski siyasi liderler suikastlara maruz kalabilir.
Önder Aytaç - TARAF