Güneydoğu'ya harcanan emek

Eski Genelkurmay başkanlarının Milliyet Gazetesi'nden Fikret Bila'ya Güneydoğu ve Kürt meselesi konusundaki değerlendirmelerini dönüp dönüp okumakta yarar var.

Güneydoğu'ya harcanan emek

Neredeyse hepsi; önümüzdeki dönemde yürütülecek yeni bir Güneydoğu politikasının bir gereği mi yoksa vicdani bir itiraf mı bilinmez ama içlerini dökmeleri ilginçti. Ardından devletin partisi CHP'nin Genel Başkanı Deniz Baykal da yepyeni bir Kürt açılımı yaptı. Kuzey Irak'taki öğrencilerin Türkiye'de okutulması dâhil birçok projeyi gündeme getirdi. Bütün bu süreçlerden de anlaşılacağı gibi Güneydoğu'nun kangrene dönüşmesinde Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin çok tarihî hatalarının olduğu muhakkak. Meselelere yanlış teşhisler ve yanlış tedavi medotları her gün onlarca fidanımızın toprağa düşmesine neden oldu. Bilindiği gibi bugün Güneydoğu Anadolu olarak adlandırılan bu bölge, 640 yılında Hazreti Ömer'in emri ile İslam topraklarına katıldı. Diyarbakır'a ilk giren komutan Halid bin Velid idi. Diyarbakır, Halid bin Velid'in oğlu Süleyman dâhil kırk şehit sahabeyi ağırlıyor. Aynı şey bölgenin diğer şehirleri, kasabaları için de geçerli. Zaman içinde özellikle Emevi zulmünden kaçan ehl-i beytten, sahabe neslinden pek çok aile bu bölgeye göç etti. Hâlâ kullanılan Seydaoğlu, Ensarî, Geylânî gibi soyadları da bunun bir göstergesi. Siirt'in köklü aileleri arasında Hazreti Ömer soyundan gelen Ömerîleri, Halid bin Velid soyundan gelen Halidîleri saymak mümkün. Peygamber duasına mazhar olmuş Ammar bin Yasir ailesi gibi pek çok sahabe evladı halen bölgede hayatını sürdürüyor. Tasavvufun pek çok kıymetli siması bu bölgede yetişti. Siirt'in Tillo ilçesinde sahabenin soyundan binlerce veli, evliya kabri var. Tillo'da İsmail Fakirullah Hazretleri'nin ayakucunda, müridi Erzurumlu İbrahim Hakkı Hazretleri yatıyor. Osmanlı bu aileleri ve âlimleri özellikle korudu kolladı. Onlara yurtluk, ocaklık namıyla maaşlar bağlandı. Ehl-i beytten olanların kayıtları tutuldu, soylarının şerefine zarar gelmeden yaşamaları sağlandı. Bu insanlar da toplumun manevi önderi oldular. 20. asırda bile medeniyetin ulaştırılmasında güçlük çekilen bölgelere açılan dergâhlar, medreseler bölge insanının eğitiminde çok önemli roller oynadılar. Daha sonraki dönemlerde bu manevî önderler özellikle milli şef ve askeri darbeler döneminde gördükleri baskılar nedeniyle kenara çekilmek zorunda kaldılar. Bölge insanı kendilerine insana saygıyı, tevekkülü, hakkı, adaleti öğretecek rehberlerden mahrum kaldı. Yakın zamana kadar Boğaziçi gibi ODTÜ gibi üniversiteler ya da çağdaş kolejler açılamayan bölgede maddi eğitimden mahrum kalan gençler manevi eğitim de göremeyince tamamen boşlukta kaldılar. Toplumun temellerini tutacak bir çimento kalmayınca terör başladı. Bugün teröre bulaşan Güneydoğu gençlerinin en büyük sorunu inançsızlık. Hatırlayacaksınız yakın zamanda terör örgütü mensupları arasında yapılan bir ankette bu tespiti doğrulayan sonuçlar çıkmıştı. Fethullah Gülen Hocaefendi geçen yıl Kurban Bayramı'nda yakınlarına, dostlarına, nazının geçtiklerine, internet aracılığıyla kurbanlarını Güneydoğu'ya göndermeleri tavsiyesinde bulunmuştu. Bu tavsiye ile yüz binlerce kurban Güneydoğu'daki ihtiyaç sahiplerine ulaştırıldı. Amerika, Fransa, Almanya, bazı AB üyeleri, Barzani, Talabani, PKK hepsi de Kürtlerin sırtından politika yapıp onları alabildiğince kullanmanın hesaplarını yaparken sadece bir kesim karşılıksız emek harcıyor. Oraya okullar açıyor, yardımlar ulaştırıyor, o karmakarışık coğrafyada her kesimin üzerinde uzlaştığı güven adası halinde duruyor. Baykal'ın son açıklamaları ve askerlerin özeleştirileri ışığında bazı önyargılardan sıyrılmamız gerektiğine inanıyorum. Bölgedeki cehaletle savaş kazanılmadan -daha doğrusu kalpler kazanılmadan- Kürt sorununun tamamen çözüme kavuşması pek mümkün görünmüyor çünkü... MEHMET KAMIŞ- ZAMAN
<< Önceki Haber Güneydoğu'ya harcanan emek Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER