Çocukları 'dert' olur
İstanbul Büyükşehir Belediyesi
başkan adayı CHP'li
Kemal Kılıçdaroğlu, Başbakanın iki oğlunun Cihan Kamer'in çocukları ile ortaklığını ortaya çıkardı ve bu ortaklığın "ahlaka ya da yasalara uymayan bir ilişki olduğunu" ima ediyor.
Cumhurbaşkanımız
Abdullah Gül'ün
küçük oğlu Mehmet Emre'nin
babasının Suudi
Arabistan gezisine, iş adamları heyeti içinde katılması da önemli bir haber gibi duyuruldu.
Cumhurbaşkanı ya da başbakanların çocukları ile ilgili benim de, yirmi yıla yaklaşan iş yaşamımda bazı deneyimlerim oldu. İlk deneyimim, Turgut
Özal'ın büyük oğlu
Ahmet Özal ile ilgilidir. Sanırım 1992 ya da 1993 olmalı. Yani Turgut Bey başbakanlığının ardından Cumhurbaşkanı olmuştur. Turgut
beyin döneminde oğulları ve kızları ile ilgili dedikodular hiç bitmemişti. Ahmet Bey, dönemin güçlü adamıydı. Hatta şimdi adı
Star olan Türkiye'nin ilk özel televizyon kanalını
Uzanlar, Ahmet Özal ile ortak "Magic Box" adı ile kurmuşlardı.
O yıl ben Tekstil
İhracatçılar Birliğinde "yeni yetme" bir analist olarak çalışıyordum. Kota görüşmeleri için Brüksel'e giderdik. Ama hem THY'nin doğrudan uçuşu olmadığı için, hem de heyette yer alan "zengin"
tekstilciler o günkü THY'nin güvenlik ve
hizmet standartlarını beğenmedikleri için,
İsviçre havayolu Swissair ile Zurich aktarmalı uçardık.
İşte o yolculukların birinde, Zurich İstanbul uçuşunda, Ahmet Özal'ı First Class'da görmüştük (biz de business class uçuyorduk). Heyetteki zengin iş adamlarımızdan biri, "daha Türkiye'de first class'da uçacak iş adamı yokken Ahmet nasıl oluyor da first'te uçuyor" diye hayıflanmış ve bazı dedikodulara inandığını ima etmişti.
Ama hazıra dağ dayanmadı. Ahmet Özal bu zenginliği daha sonra sürdüremedi.
İkinci deneyimim, Tayyip bey ile ilgilidir. Yıl 1999 ya da 2000 olmalı. Tayyip bey o zaman hiçbir görevde değildi. Yani belediye başkanlığından ayrılmış; daha parti de kurmamıştı. Belki de o sırada hapiste idi.
İş için gittiğim Chicago'dan dönüyordum. Şirketim bana 2.400 dolar ödeyerek business class
bilet almıştı (THY uçağında). Aynı seferde
Emine Erdoğan ve oğlu (sanırım o zamanlar ABD'de okuyan Bilal olsa gerek), uçağın 1A ve 1B koltuklarında (business class) oturdular.
Yanımda olan iş adamı arkadaşım ile o anda hiçbir görevi olmayan Tayyip beyin, nasıl olup da bu kadar rahat para harcayabildiğini merak ettiğimi konuştuğumuzu anımsıyorum. Hatta o zamanlar Tayyip beyin çocuklarının yurtdışında bazı (özel)
işadamı bursları ile okudukları basında gündeme gelmişti.
Son deneyimim Abdullah Gül'ün büyük oğlu Ahmet
Münir ile ilgilidir. Ahmet Gül'ü tanımam. Ama ikimiz de (yıllar farkı ile) aynı lisede okuduk (Saint Joseph
Fransız Lisesinde). O nedenle "lise kardeşliğimiz" vardır. Aynı liseden
mezun olmuş bir kardeşimin yaptıklarını da olanak olursa mutlaka izlerim.
2007 yılında THY uçağı ile Londra'ya gidiyordum. Ben business class'ta (şirketimin satın aldığı bilet ile) uçuyordum. Uçağa en geç binenlerden biri idim. Uçağa binmeden geçilen son polis kontrolü sırasında önümdeki geç delikanlıyı tanıdığımı düşündüm; ama çıkaramadım (
Ankara aktarması ile o da son anda uçağa yetişmişti). Sonra
metal tarayıcıya koyunca
uçak biniş kartında adına baktım: Ahmet Gül yazıyordu. Yani
cumhurbaşkanının oğlu idi.
Ahmet Gül ayrıldıktan sonra polislere geçeni tanıyıp tanımadıklarını sordum. Ne tanıdılar ne de haberleri vardı. Onlara bilgi verilmemişti.
Ahmet'in uçakta nerede oturduğuna baktım. Business çlass'ta değildi; ekonomi sınıfı uçuyordu. Uçuş amiri hostesi çağırdım ve sordum. O da uçakta özel bir konuk (yani cumhurbaşkanının oğlunun) olduğunu bilmiyordu. Yani Ahmet kardeşim, olması gerektiği gibi, (cumhurbaşkanı oğlu olmasına karşın) sade bir
Türk vatandaşı olarak, uçağa binmiş ve işine gidiyordu. "Aferin sana Ahmet" dedim içimden.
Politikacı Abdullah Gül'ün politik görüşlerinin birçoğunu beğenmem; hatta o görüşlerin tersini düşünürüm. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, benim de başkanım olduğu için, tarafsızlığını koruduğu sürece, kendisine saygı duyarım. Ama baba olarak (ve tabi ki eşi Hayrunissa hanım ile birlikte) Abdullah beye oğlu Ahmet'e verdiği
terbiye nedeni ile hayranlık duydum.
ERTUĞ YAŞAR-REFERANS