Gülen, Türkiye'nin bir "Güneydoğu meselesi" olduğunu, ancak bu bölgeden büyük şehirlerin varoşlarına gelen insanlarda, Fransa'daki göçmenler gibi bir tavrın olmadığını anlattı.

Ancak Türkiye'de ırk ve mezhep farklarını, bu kesimleri birbirine karşı kışkırtmak için kullananlar olduğunu da vurgulayan Gülen, bunların "toplum içine gizlenmiş olduklarını" söyledi. Gülen, devletin dışında da böyle bir yapılanma olduğunu belirtirken, "Terörü çıkaran, bir yerde kargaşayı çıkaran, başkaldırmayı tetikleyen bunlar" dedi.

Türkiye'nin Fransa'dan ibret alması, istihbarat örgütlerinin daha bir hassasiyetle çalışması gereği üzerinde duran Gülen, bu yapılırken, "Bunların gelecekte tehlike arz etmeleri muhtemeldir. Şimdiden canlarına okuyalım" gibi vehimlerle hareket edilmemesi gerektiğini de vurguladı. "Kimin ne yediğini" bile bilen istihbarat örgütlerinin bu tip kışkırtıcıları da bildiğini, ancak bilmezden geldiğini belirten Gülen, onların görevini yapmaları halinde, olayların arkasındaki güçlerin de derin devlete ait şeylerin de anlaşılabileceğini söyledi.

Gülen meselelerin çözümü için, "İstihbarat iyi çalışsa, emniyet, jandarma, JİTEM, askeri istihbarat iyi çalışsa mutlaka kendilerine düşen şeyi yaparlar bunlar. Tetikte olurlarsa, valiler tetikte olurlarsa, emniyet teşkilatı tetikte olursa; vaktinde bu işi yapmak isteyen insanlar derdest edilir. Hele bir kaç tanesi konuşturulunca işin arkasındaki güçler de anlaşılır, derin devlete ait şeyler de anlaşılır. O zaman buna fırsat verilmeyebilir." ifadelerini kullandı.

Toplumun bir de sürü tarafının olduğunu ve olayların gelişiminde 'kitle psikolojisi' mantığı ile hareket ettiğine de değine Fethullah Gülen sözlerini şöyle sürdürdü: "Üç-beş tanesi sokğa dökülünce, öbürleri de hemen ne varmış diye arkasından gider. Dolayısıyla buna meydan vermemek için istihbarat örgütlerinin tetikte olması gerekir. Bana öyle geliyor ki, Emniyet, JİTEM ve Milli İstihbarat Teşkilatı istese Türkiye'de kuş uçurtmaz. Ben şahsen bir vatandaş olarak gönül koyuyorum vicdanımda. Eğer onlara sormadan bir kuş uçuyorsa vazifede kusur etmişlerdir. Onların durumlarını bir gözden geçirmek lazımdır. Çünkü başka noktalarda fevkalede hassasiyetlerini biliyorum ben. Falan öğle yemeğinde ne yedi, akşam ne yemeği hazırlanıyor, sabah kahvaltısında ne kullanacak ona kadar araştırma yapan insanlar Türkiye'de hercümerce sebebiyet verecek hadiseleri bilmiyorsa, ben ona bilemiyorlar demeyeceğim; teami yapıyorlar, görüyor, görmezlikten geliyorlar diyeceğim. İçimden öyle geçiyor ki dişlerini sıksalar fitneyi, fesadı yuvasında boğarlar, Allah'ın izni inayetiyle. Bizi alakadar eden de odur."