Cumhurbaşkanı Gül,
yasal olmayan izlemelere karşı hukukun gözden geçirimesini istiyor: Bireyin hukuku
özel hayat bir kez deşifre edilirse geriye bir şey kalmaz. Mahrem alan korunmalı.
Çankaya Köşkü'nün kapılarını
Radikal'e açan Cumhurbaşkanı
Abdullah Gül,
toplumun ciddi bir kesimi için endişe kaynağı olan yasa dışı
dinlemeler konusunda önemli mesajlar verdi. Bir suçun takibinde ‘güvenlik ve
özgürlükler sınırının iyi tespit edilmesi' gerektiğinin altını çizen Cumhurbaşkanı, ”Yasal olmayan izlemelere karşı hukuku gözden geçirmek gerekiyor” derken bir de uyarı yaptı: “Bireyin hukuku, özel hayat eğer bir kez deşifre edilirse, yıkılırsa, geriye bir şey kalmaz. Mahrem alanın korunması gerekiyor.”
Gül'ün Pembe Köşk'te ağırladığı Radikal Genel Yayın Yönetmeni
Eyüp Can ve Radikal
Ankara Temsilcisi Murat Yetkin'in sorularına verdiği yanıtlar şöyle:
Siz hiç dinlendiniz mi?
Bilmiyorum. Hiç bakmadım, ilgilenmedim.Yıllar içinde teknoloji gelişti, ama hukuku gelişmedi. Hukuk çok arkadan geldi. Özel televizyonlar da öyle olmadı mı
Türkiye'de? Önce
legal olmayan yayın başladı, hukuk arkadan geldi. Bu telekomünikasyon Türkiye'de bir zamanlar çok gerideydi. Türkiye sonra telekomünikasyonda çok süratli gelişti. Ama hukuku buna paralel gelişmedi, hatta arkadan bile gelmedi.
Sorun nerede sizce?
Birçok problemler aslında Türkiye'nin upgrade edilmemesinden (standartlarının yükseltilememesinden) kaynaklanıyor. Bunu kötü kullanmak da mümkün. Özellikle teknolojide insanların hem iyiliğe ulaşması mümkün, hem kötülüğe. Geçenlerde Bill
Clinton, Bilgi Üniversitesi'nde anlattı; internet üzerinden nasıl nükleer
silah yapılacağını bile öğreniyorsunuz,
Bu böyle oluyor diye biz bu büyük imkandan vaz mı geçeceğiz?
Hayır. O halde hukuku tekrar gözden geçirmek gerekiyor. ıllegal olan şeyler, asla tabii affedilmez.
Bu yüzyıl, bireyin öne çıktığı, bireyselliğin öne çıktığı yüzyıl. Dolayısıyla bireyin kendisine özel dünyası da olacak, mahremiyeti de olacak,
tercihleri de olacak… Bireyin bu kadar öne çıktığı bir yüzyılda, bireyin güvenliğinin de olması lazım. Kanuni takipleri ayrı tutmak lazım. Teknik
tedbiri sen ne kadar alırsan al, teknoloji sayesinde o yine aşılacak; o halde hukuki tedbir almak gerekir.
Onun dışında tabii şu da var: şimdi, bizim ceza yasamız değişti. Eskiden ceza yasamızda suçlar nasıl tespit ediliyordu? ıtiraf ettirerek. ıtiraf ettirmenin yolu vardı.
İşkence dahil...
İşte o da maalesef o yollardan biriydi. şimdi yeni ceza yasamıza göre, şimdi suçu ve suçluyu tespit etmek için zanlının önüne deliller konuyor. ‘Bak
arkadaş' deyince, o öyle
itiraf ediyor… Dolayısıyla bir güvenlik sorunun da ortaya çıkmaması gerekir.
Onun için, hukuki takipleri ayrı tutmamız lazım.
Tabii güvenlik ve özgürlükler sınırını iyi tespit ederek burada gitmek lazım. Eğer o hukuki olan takibi de yok edersek, o zaman suçların failleri ortaya çıkmaz, çıkmayınca da eski usüllere dönülmeye kalkılır.
Dolayısıyla dikkatli olmak gerekiyor. Bir taraftan bireyin özgürlüğünü korumak çok önemli. O nedenle yasal olmayan izlemelere karşı hukuku gözden geçirmek gerekiyor.
Toplumdaki dinlenme korkusu bu dönemde bir paranoya noktasına varacak şekilde büyüdü...
Bu korku ancakyasal olmayan dinlemelere cezaları artırarak önlenebilir.Açıkçası biraz şüyû vukûndan beter hale de geldi. Herkesin dinlenmesi gibi bir şey söz konusu olamaz doğrusu.
Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı yetkililerinin bize açıkladığına göre günde yaklaşık 70 bin kadar telefonun yasal dinlemesi yapılıyor. Bu ciddi bir rakam değil mi?
‘Ooo! 70 bin diye çok büyük de görülebilir. O zaman şunu hatırlatmak gerekiyor.
Ceza yasasında suçluların tesbiti artık işkenceyle döverek değil, önüne delilleri koyarak yapılıyor. Suçu önlemek için istihbari dinleme her yerde yapılıyor. Toplumdaki huzrsuzluğun nedeni, dinlemeden çok bunların davalara özel hayata da tacevüz ederek yansıması. Bu da insanları tedirgin ediyor...
Anlıyorum. ınsanlar her zaman resmi konuşmaz ki… Özel işlerini de herkes serbest konuşur. ınsanların özel hayatı, bireyin hukukuna giriyor bunlar da. Bireyin hukuku, özel hayat eğer bir kez deşifre edilirse, yıkılırsa, geriye bir şey kalmaz. Mahrem alanın korunması gerekiyor.Türkiye'nin bütün bu standartlarını gözden geçirip, çağa uygun hale getirmesi lazım.
(
İngiltere örneği)
Dinleme hakime verilip iddianameye yazılmıyor. Böylece kamuoyuna yansımıyor.
Avukata veriliyor mu?
Avukata da verilmiyor.
Bir çok şeyler biraz avukatlar vasıtasıyla da sızıyor.
Bir diğer konu siyasi gündemdeki gerginlik. Bunun ılımanlaşmasında yeni yasama yılının açılışındaki konuşmanız etkisi oldu. Kılıçdaroğlu ile aranızda da mesajların arasına gizlenmiş bir
diyalog var sanki?
Doğrusu hepimizin önyargısız konuşmamız lazım.
Konuşmanızla ilgili Kılıçdaroğlu da olumlu şeyler söyledi.
Söylemesi güzel oldu tabii ki…
Son olarak biraz da spora gelirsek Mesut Özil'in
Alman milli takamını tercih etmesini nasıl değerlendiriyorsunuz?
“Mesut Özil'e gösterilen tepkiyi anlayamıyorum doğrusu. Bir Türk genci orada işini en iyi şekilde yapıyor, Alman ve Türk toplumunun gözünde iyi örnek oluyor. Orada Türklerin algılanmasını, standardını yükseltiyor. Ben gurur duyuyorum.”
Başkan'ın Bütün Adamları
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün yakın çalışma ekibi aynı masanın etrafında (Gül'ün sağından itibaren sırayla): Zeynep Damla Gürel (
Avrupa Birliği Başdanışmanı) Mehmet Ferden Çarıkçı (
Dışişleri Başdanışmanı),
Ahmet Sever (
Basın Başdanışmanı) Sadık
Arslan (Dışişleri Danışmanı), Hüseyin
Avni Karslıoğlu (Özel Kalem Müdürü),
Ahmet Ertürk (
Ekonomi Başdanışmanı), Kemal İlter (Kurumsal İletişim Daire Başkanı)
Tek
resepsiyon kamuda başörtüsü için adım mı?
Başörtüsü konusunda ılımlı bir hava esmeye başladı. 29
Ekim resepsiyonunu da birleştirdiniz. Bu yıl eşli olarak tek resepsiyon yapacaksınız. Bir gelişme bekliyor musunuz?
Türkiye'nin bu kadar önemli aktörelerinin bu kadar geniş bir şekilde ortak bir anlayış içinde olduğunu ilk defa görüyorum. Bu çok önemli. Ben bu işi de sadece bireyin özgürlük sınırları içinde tutuyorum. Böyle bir yere oturtmak lazım.
Kamu hizmeti alma-verme tartışmaları var. Siz ne diyorsunuz?
Ben sadece üniversiteyle ilgili olarak konuşuyorum. Bütün siyasi partilerin, gazetelerde, televizyonlarda önemli görüş sahiplerinin şimdi bu zeminde geniş bir anlayış ortaya çıkardığını görüyorum. Bu çok sevindirici bir şey.
‘Diyarbakır'dan yükselen karşı sesler çok önemliydi'
Kürt sorununda hükümet beklentilerin fazla yükselmemesini istiyor ama toplum da bir şeyler bekliyor. Orada da konuyu ilk gündeme getiren kişi olarak gözler size çevriliyor. Bir şeyler olacak mı?
Temel meselelerimizi kendimiz halletmemiz lazım. Kendimiz derken iktidarı, muhalefeti, basını hep beraber kast ediyorum. Bazan temel konularda işin çözümünü kolaylaştırıcı rol oynar basın. Bazan da olacak işleri
esir alır, yaptırtmaz açıkçası.
Türkiye için, üç dört temel mesele vardır. Biri de işte bu. Bu konuda artık herkesin katkı yapması gerekiyor. şimdi toplumda yeni bir anlayış var. Basında da buna duyarlı olanlar var, dikkat çeken
sivil inisiyatifler de var.
Dikkatinizi hangileri çekiyor?
Mesela, Diyarbakır'dan yükselen karşı sesler (Sivil toplum temsilcilerinin
PKK saldırılarını kınaması) çok önemliydi. Odaların, baroların söyledikleri çok cesaret isteyen işler. Yakından takip ettim onları. Çünkü iş adamları elleri taşın altında olan insanlar; Türkiye'nin her tarafı onların.
Bu iklim değişikliğine siz de saptadınız 1 Ekim konuşmanızda…
Meclis'te herşey konuşuluyor aslında. şimdi hepimizin terörün mazur gösterilmeyeceği çok sağlam bir duruşu ortaya koymalıyız. Bu konuyu artık Türkiye'nin gündeminden çıkartmamız lazım.
Başbakan, ıçişleri, Dışişleri Bakanları temaslarda bulunuyor. Neler oluyor?
Devletin, hükümetin herkesin büyük gayretleri var. Önümüzdek iki engeli kaldırmamız lazım: Birincisi, terörü gündemimizden çıkartmamız lazım, sonra da vicdanlara ters gelen konuları… Bunları büyük bir özgüven içinde standartlarımızı yükselterek yapmamız lazım.
RADİKAL