Gülaltay,
Ergenekon operasyonlarını da "
Küresel örgütün Türkiye'deki eski bağlantılarını
tasfiye ediliyor." diye tanımladı. Gülaltay, yapılan operasyonlara istihbarat çevrelerinde "Bit silkeleme operasyonu" denildiğini anlattı.
Ergenekon
terör örgütü davasının 33. duruşması
İstanbul 13. Ağır
Ceza Mahkemesi'nde yapılıyor.
Akın Birdal suikast hükümlüsü ve Türk
İntikam Tugayı olarak bilinen TİT'in lideri olduğu iddia edilen
Semih Tufan Gülaltay savunmasını yaptı. Ergenekon
terör örgütü üyeliğiyle suçlanan tutuksuz
sanık Gülaltay, Ergenekon operasyonları ile ilgili "Küresel örgütün Türkiye'deki eski bağlantıları tasfiye ediliyor. Buna istihbarat çevrelerinde 'bit silkeleme operasyonu' denir.
Deşifre olanlar tasfiye edilir. Örgütün üstüne gidiliyor gibi yapılır. Sulandırma yoluna gidilir. Dosya kapatılır yargı ve kamuoyu tatmin edilmiş olur. Bu öyle bir operasyondur." şeklinde konuştu. Savcılık makamının profesyonelce yönlendirildiğini ileri süren Gülaltay, "Bu tahkikat genişlemelidir. Bu örgütün siyasi ve
bürokrasi bağlantıları da buraya getirilmelidir. " diye konuştu.
Türkiye'de bir örgüt olduğunu ve 170 yıllık bu örgütün Tanzimat Fermanının açıklanmasından sonra kurulduğunu, devletin istihbaratına, her yerine nüfuz etmiş örgütün "ulusal" değil "küresel örgüt" olduğunu savundu.
Ulusal Birlik Platformu'nun İstanbul'daki merkezinde
Atatürkçü Düşünce Derneği(ADD) Başkanı Şener
Eruygur ile toplantı yaptıklarını anlatan
Semih Tufan Gülaltay, kendisinin platformun İstanbul merkezini, Eruygur'un ise
Ankara merkezini yürüttüğünü anlattı. Gülaltay, bu sırada cumhuriyet mitinglerinin de hazırlıklarının başladığını dile getirdi.
ADD Başkanı
Şener Eruygur ile platformun İstanbul Karaköy'deki genel merkezinde bir
takım toplantılar yaptıklarını belirten Gülaltay, "Ben İstanbul'daki merkezi Şener Paşa da Ankara'daki merkezi yürütecekti. O sırada
Cumhuriyet mitinglerinin çalışmaları da başladı.
Ulusal Birlik Platformunu önce 52
dernek ve vakıfla kurduk. Kısa sürede bu dernek ve vakıfların sayısı 80'e yükseldi." dedi.
Kendisinin
Ergenekon davasına,
Muzaffer Tekin ve
Mete Yalazangil üzerinden bağlandığını söyleyen Gülaltay, "Bunlar 10 yıl önce yanıma gelmiş. Bu davada başka kimseyi tanımıyorum. Ben burada alınacağım, bu çirkin bir tertip. Artık pandoranın kutusu açıldı. Bu tertip yarın size, savcılara yapılacak. " diye konuştu.
"EYMÜR'ÜN İSTEĞİYLE BAĞLANDIM"
Tutuklandığında ilk olarak
Tekirdağ F
tipi cezaevindeki oda kartına "TİT" yazıldığını, daha sonra da Ergenekon'un
mafya kanadı olarak
mahkeme huzuruna çıktığını belirten Gülaltay, Eregenekon'a
Mehmet Eymür'ün isteği ve çalışmaları sonucu dahil edildiğini savundu. 1996 yılında Eymür'ün kendisini çağırması üzerine Ankara'da MİT'teki görüşme odasında 4,5 saat toplantı yaptıklarını anlattı. Eymür'ün bu toplantıda kendisinden
yurt dışındaki, Suriye'deki
PKK kampları konusunda
yardım istediğini, bunun dışında daha sonra da bazı görüşmeleri sonucunda da "Doğu Anadolu'da sınır ilinde yurt dışından gelmiş zevatla ilgili operasyon yapmak için beni ekiple göndermiştir. Bu da MİT'in arşivinde vardır. Sorulsun." dedi.
"Mehmet Eymür, Kontterör'de görev yaparken
doğudaki devletçi ailelerle tanışırdı. Bizi de bir
arkadaş tanıştırdı." diyen Gülaltay, Eymür'ün niçin Ergnekon davasına müdahil olduğunu, bu olayı yönlendirmeye çalıştığını isim, yer ve zaman belirterek anlatacağını kaydetti. Eymür'ün yardımcısı Duran Fırat'ın Ankara Beyler Lokantasında kendisini "
Yeşil" olarak bilinen Mahmut
Yıldırım ile tanıştırdığını, Yeşil'in bu sırada eski bir
ülkücü olarak bilindiğini ve siyasilerle görüştüğünü, aranan bir kişi de olmadığını anlattı. Duran Fırat'ın daha sonra İstanbul'a gelerek Altunizade'de bulunan ve
kimya işiyle uğraşan bir holdingin
haraç amacıyla sıkıştırıldığını anlattığını aktardı. MİT tarafından korunan bu holdingin haraç olayının çözümü konusundaki isteği 'holdingin devletle alakası olmadığını, Eymür'le parasal bağlantısı bulunduğunu" anlayınca geri çevirdiğini belirtti. Bu noktadan sonra Eymür'ün kendisine karşı tavrının değiştiğini ifade eden Gülaltay, "Eymür'le kan davamız böyle başladı." dedi. Gülaltay, bu olayın daha gerisinde de Küçükyalı Ülkü Ocağı'nda görevli olan ve MİT operasyon dairesi adına Avrupa'da çalışan Osman Nuri Van isimli arkadaşının Dusun Karataş'ı yakalamaya gittiği Belçika'da 1998 yılında öldürülmesi ve MİT'in onun cenazesine sahip çıkmaması olduğu kaydetti. Gülaltay, arkadaşı Osman Nuri Van'ı, Eymür'ün cezaevinden kaçırttığı "Tonton" lakaplı birine öldürttüğünü ileri sürdü.
(CİHAN)