Cumhurbaşkanı Abdullah
Gül, 1915 olaylarının "
Ermeni soykırımı" olarak tanınmasına ilişkin karar tasarısının
ABD Temsilciler Meclisi Dış İlişkiler Komitesi'ndeki oylamasının hemen öncesinde ABD Başkanı
Barack Obama ile yaptığı
telefon görüşmesini hatırlatarak, "Bir kez konuştuk. Bundan sonra daha konuşmam. Bu konuda söyleyeceğimizi söyledik, yapacağımızı yaptık. Bundan sonrası onlara kalmış bir şey." dedi.
Demokratik
Kongo Cumhuriyeti ve Kamerun'u kapsayan
Afrika seyahati dönüşünde uçakta gazetecilerin sorularını cevaplandıran Gül,
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın
Türkiye'de kaçak olarak çalışan
Ermenistan vatandaşları ile ilgili açıklamalarının da 'farklı anlaşıldığını' söyledi. Gül, "Türk halkında
yabancı düşmanlığı,
ırkçılık yoktur." dedi. Cumhurbaşkanı
Abdullah Gül, demokratik açılımdan 1915 olaylarına kadar bir dizi konuda yöneltilen soruları şöyle cevaplandırdı:
Ermeni meselesi için ABD Başkanı Obama'yla tekrar konuşacak mısınız ?
Bir kez konuştuk. Bundan sonra daha konuşmam. Çok detaylı konuştuk, anlattık; biliyorlar. Bu konuda söyleyeceğimizi söyledik, Yapacağımızı yaptık. Sonrası onlara kalmış bir şey.
Başbakan Erdoğan'ın "Biz de ülkemizde kaçak bulunan 100 bin Ermeni'yi sınır dışı ederiz." açıklamalarını nasıl değerlendiriyorsunuz? Gidiş yolunda 'şimdi sessiz diplomasi dönemi' demiştiniz.
Sayın Başbakan, aslında Türkiye'nin yaptığı pozitif bir şeyin ortaya çıkması açısından söylemiştir. Ayrıca sayının 100 bin olmadığı kanaatindeyim. Bu kişiler Türkiye'de çalışıyor, kazançlarını elde ediyor, ailelerine
yardım ediyorlar. Türkiye'nin kin gütmediğimizi, düşmanlık yapmadığımızı gösterme açısından söylediği kanaatindeyim. İnsani meselelerle siyasi konuları ayırt etmek lazım. Kaldı ki kendisinin insani konulara hassasiyetini, ilgisini biliyorum. Türkiye'de bu bile oluyor diye bunu öne çıkartan, önyargısı olmadığını ortaya koyan bir açıklamalar. Bazen insan söylerken ufak ufak söz dağarcığından çıkıyor. Bazen ifadeler farklı anlaşılabilir. Türk halkında yabancı düşmanlığı ve ırkçılık yoktur. Biz hep söylüyoruz. ABD ayrı,
diaspora ayrı,
Kafkasya'nın sorunları ayrıdır. Kafkasya İstikrar İşbirliği Platformu'nu takip etmek gerekli. Statüko kimsenin çıkarına değildir. O yüzden sessiz çalışmak lazım dedim. Minsk Grubu'nun çalışmaları görünür hale geldi. Onlarca senedir ilk kez başkanlar üst seviyeye taşıdılar. Kafkasya'da sorunların çözümünde (
Rusya Devlet Başkanı)
Medvedev,
teşvik edici, ısrar edici bir rol oynuyor. Bu çok önemli.
Ortadoğu bugünlerde çok hareketli. İsrail'in politikaları tartışma çıkarıyor. Nasıl bir değerlendirmeniz olur?
Televizyonlarda da izliyorsunuz,
Amerika ile İsrail'in arasını bulmak gerekli aslında. Kudüs'te takip ettikleri politika herkesi çok rahatsız ediyor. ABD gibi yeri geldiğinde İsrail için her şeyi veto eden, her şeyi yapan bir ülkeyi bile rahatsız edecek duruma geldiyse üzerinde düşünmek lazım.
Türkiye'nin AB üyelik sürecine çok önem veriyordunuz. Ama sanki heyecan kayboldu. AB gündemden düştü mü?
Avrupa Birliği ile ilgili belli dönemler vardır. Bu noktalarda tabii ki daha hareketli oluyordu. Biri 2004 yılıydı. Tam üyelik müzakereleri için tarih tespiti yapılacaktı. Ondan önce
Kopenhag zirvesi çok önemliydi. Türkiye için randevu verilmesiydi. O tarih çıkmadı. Orada 'mümkün olan en kısa sürede' diye karar çıktı. 2004'te o karar alındı. 2005'te müzakerelere başlanılması kararı çıktı. Çok önemliydi. Ondan sonra rutine girdi. Tarama ve fasıllar artık işin rutiniydi. Şimdi yeni fasılların açılması sürecindeyiz. Siyaseten Türkiye'ye engel çıkartan ülkeler olduğu gibi çok hızlı gitmemizden rahatsız olup endişe edenler de oldu. AB'yi tedirgin etmemek için ağırdan aldığımız da doğru. Meclis'te de söyledim. Biz kendi üstümüze düşeni yapacağız. Onlar fasılları açar, açmaz ayrı konu. Kendi standartlarımızı yükselteceğiz. O standartları yakalayınca fasılları açıp kapamak beş dakikalık iş. Beş dakikada tarama, beş dakikada fasılları açar kaparız. Önemli olan o noktaya gelmek.
Norveç bugün katılmak istese bir günde bitirir süreci. Türkiye'nin cazibesi AB'nin siyasetini değiştirecektir. Biz ayrıcalık istemiyoruz. Bu süreçte Türkiye'nin kısa vadeli çıkarlarını zedeleyecek konuları da en sona bırakırız.
'Demokratik açılım'dan çok umutluydunuz. 'Tarihi fırsat 'demiştiniz. Ama sanki askıya alındı, gelişmeler durdu gibi.
Türkiye bütün bu meselelerini halledecek, çözecek olgunluğa ulaştı. Çözüm usulü bazen zaman alıyor. Bunlar zor meseleler. Bunlar ayak bağı meseleler. Türkiye daha güçlü olacak. Türkiye artık kendini Avrupa ile mukayese ediyor. Türkiye'nin orta gelirli ülkeler barajına takılıp kalmayıp başka bir aşamaya geçmesi lazım. Bunun yolu
demokratikleşmeden geçer. Demokratik standartları yükseltmekle olur.
İlk günlerdeki heyecan kayboluyor mu ?
Yok yok... O günlerden bugüne bir bakın. Bugün Türkiye'nin bütün bu konularda, özgürlükler ve demokratikleşme standartlarını yükselteceğine inanıyorum. Bakın ilk kez Nevruz'la ilgili ilk kez
tebrik mesajları yolladık. Bugüne kadar Nevruz'u kutlayan ülkeler bize yollardı. Biz ilk kez Nevruz'u idrak eden ülkelere tebrik mesajları yolladık.
ZAMAN