İşte Kerim Balcı'nın dikkat çeken o yazısı:
Fatih Vural’ın Bugün Gazetesi’nde yayımlanan Ali Coşkun röportajını coşku ve hüzün karışık bir hissiyatla okudum.
Fatih’in başarılı gazeteciliği coşkulandırdı beni. Röportajı kendim yapmış olsam bu kadar sevinemezdim. Öte yandan saçları ağarmış sanayi ve ticaret eski bakanının her hassas soruya “Benim içim de yanıyor, bazı olaylarda! Kalkıp da o konularda doğrudan bir taraf gibi konuşmanın faydası yok.” serzenişi ile cevap vermesi karşısında içim burkuldu. Kur’an’ın “Allah’tan korkarcasına, hatta ondan daha çok insanlardan korkarlar” diye bahsettiği insanları düşünüp ah ettim! Doğrudur Sayın Bakan’ım; sizin taraf gibi konuşmanızın Bank Asya’ya, Hizmet’e, Hocaefendi’ye faydası olmaz. Ama size çok faydası olurdu!
Ali Coşkun, yine hakikati telaffuz etmiş. Allah razı olsun. Bir de korkularından hakikati dahi telaffuz edemeyenler var. Eskiden ‘off-the-record’ (yayınlanmamak kaydıyla) konuşurken PKK’yı levm eden, Kürtlerin başındaki en büyük belanın PKK belası olduğunu söyleyen, ‘on-the-record’a (yayınlanmak üzere) geçince söylem değiştiren Kürt siyasetçiler vardı. Şimdi TÜSİAD off-the-record, TOBB off-the-record, Diyanet off-the-record, üniversiteler off-the-record, cemaatler off-the-record… Off-the-record insanlar ülkesi oldu ülkem… Kimse sözünün arkasında duramıyor. Herkesin içi kanıyor; ama ağzını açma cesareti gösterebilen yok. Herkes gidişattan rahatsız; ama herkes üç maymunu oynuyor: “Görmedim, duymadım, demedim!”
Biz bu mücadeleyi tek başımıza da veririz. Neticesi mutlak yenilgi de olsa o bizi ilgilendirmez. Müslüman’ız, Müslüman olmanın gereğini; demokratız, demokrat olmanın gereğini; insanız insan olmanın gereğini yerine getiriyoruz. Bu zorunluluk ilişkisini tersinden okuyup, “Madem öyle olmanın gereğini yerine getirmiyorsunuz, e o zaman öyle değilsiniz.” de demiyoruz. Hazreti Allah, lütuf ve kerem buyurup, memleketimizin bu badireyi atlatmasını sağlarsa, dönüp, “Dün biz hapishanelere atılırken, teröristlikle, casuslukla, haşhaşilikle, hainlikle itham edilirken siz neredeydiniz? Şimdi hangi yüzle yanımıza geliyorsunuz?” da demeyeceğiz. Çünkü neticeyi kendimizden bilmeyeceğiz.
Fakat şu kadarını söylemek hem hakkımız hem de vazifemiz:
“Ey TÜSİAD’ın off-the-record üyeleri! O haksız fırçayı yediğiniz gün birkaç taneniz olsun o salonu terk etmeyi becerebilmiş olsaydı tarihe yiğit oğlu yiğitler olarak geçerlerdi. Ey TOBB’un yönetici kadrosu! Off-the-record konuşurken iştahla dile getirdiğiniz eleştirilerinizi bir de mütekebbirlerin yüzüne karşı söyleseydiniz, bu millet sizi kurtarıcısı olarak görür, etrafınızda halkalanırdı. Ey Diyanet’in iki bini aşkın hocası, müftüsü, vaizi, alimi! Sütlüce’de o meşum nefret vaazını alkışlayacağınıza, ‘Benim Peygamberim gıybet yapılan mekânın terk edilmesini emretti. Bu yapılan gıybet bile değil, düpedüz iftiradır,’ deyip salonu terk edebilseydiniz melekler cesaretinizi alkışlardı. Ey AKP’nin off-the-record konuşurken aslan kesilip Suriye siyasetinin baştan beri yanlış olduğunu, parti içi demokrasinin işlemediğini, Bank Asya’ya yapılanların ekonomik intihar anlamına geldiğini anlatıp, on-the-record’a geçince tavşan ürkekliği gösteren vekilleri! İdris Naim Şahin’in gösterdiği civanmertliği gösteremediniz diyelim; Hayati Yazıcı’nın gösterdiği sükûnet direnişini olsun gösterseydiniz tarih önünde siz kazanırdınız.
Ey vergi denetçilerinden korkarak zulme sessiz rıza gösteren işadamları! Paranızla kalp huzuru satın alamazsınız. Yeryüzü geniştir. Size burada hayat alanı bırakmazlarsa, mukadder rızkınız gelir sizi başka ülkelerde bulur. Belki mahreç hariçtedir. Hem size şimdilik dokunmayan yılan, eğer bin yaşarsa, yedikçe büyür, büyüdükçe daha çok acıkır, bir bankayla, bir firmayla doymaz… Eninde sonunda size de dokunur. Gelin size yakışanı yapın; korkunuzu yenin! Tükürün zalimin o tükürülesi yüzüne! Evlatlarınıza iğrenecekleri bir servet yerine, gurur duyacakları bir soyadı bırakın!
Böyle yaparsanız belki Bank Asya’ya, Hizmet’e, Hocaefendi’ye bir faydanız dokunmaz. Ama kendinize çok faydanız dokunur… Yapamazsanız; gün gelip bu badire atlatıldığında, size bu satırları bile hatırlatmayacağız… Emin olunuz… Bizden ta’n ü teşni görmeyeceksiniz…
Korkularını kalemlerinin sansürcüsü yapan gazeteciler! Size bugün de lafımız yok… O gün de lafımız olmayacak…
Zaman