Gün yine
erken başlamıştı. Sanık askerler birer ikişer
duruşmaya gelirken, gözler bir numaralı
sanık Çetin Doğan'a çevrildi. Ne de olsa, çamurlu ayakkabılarını mehmetçiğe temizlettiği bu görüntüler, hafızalarda sıcaktı henüz. Milletin askerine yakışıksız muamele bu kez dışarıda değil, içeride, kameraların alınmadığı yerde yaşandı. Ama yine herkesin gözü önünde...
Duruşma salonunun kapısı önünde bekleyen kalabalık, kapıların açılması ile içeri alınmıştı. Bu esnada kapıda bekleyen ve çoğunluğu üst düzey
komutan eşi olan sanık yakınları
Balyoz sanıklarını alkışlamaya başladı. Mahkemede yaşanan bu duruma Silivri'de görevli bir
subay nezaketle müdahale etti.
Alkışın tutulduğu yerin
mahkeme salonu olduğunu hatırlattı, sanık komutanların eşlerine. Ve hiç haketmediği bir tepki ile karşılaştı. Bir komutan eşi, görevini yapan subayı, "sana ne oluyor be" diyerek azarladı.O anları kaydeden kameralar yoktu, ama orada olan bütün gazeteciler, bu yakışıksız diyaloğa şahit oldu.
Çetin Doğan'ın bazı kesimlerce "kahramanlık" olarak lanse edilen "suçlu benim" çıkışı ise düne damgasını vuran bir başka gelişme idi. Ancak o söz, suçu üstlenmek değil, diğer Balyoz sanıklarına, "komutan benim, dağılmak yok" hatırlatması olarak yorumlandı. Tıpkı ses kaydında olduğu gibi...
Ve
İstanbul Barosu... Önceki yöneticilerinin
Ergenekon sanıklarına verdiği
destek yüzünden adı "
darbeci baro" çıkan
İstanbul Barosu'nun yeni yöneticileri de Silivri'deydi. Yeni başkan
Ümit Kocasakal ve beraberindeki
yönetim kurulu, onlarca boş
sandalye olmasına rağmen, duruşmayı sanık avukatlarının arasına oturarak takip etti. Silivri'de Balyoz'un bir duruşması daha böyle geçti. Gözler şimdiden 6 Ocak'a ertelenen üçüncü duruşmaya çevrilmiş durumda.