Yargıtay Başkanı Hasan
Gerçeker, ''Bir
yasal
düzenleme varsa ortada, yasal düzenleme yapıldıysa,
tutukluluk süreleri yasal düzenlemeyle şu kadar olacak deniliyorsa,
Yargıtay bunun dışına çıkıp başka türlü bir karar verme imkanına sahip değil ki, yasa neyi gerektiriyorsa onu uygulayacak'' dedi.
Adalet Bakanı Sadullah Ergin'in, ''Yargıtay
dosyaları öne çekmeme konusunda ısrarlı'' şeklindeki sözlerinin anımsatılması üzerine Gerçeker, ''Çok talihsiz bir açıklama. Adalet Bakanı herhalde Yargıtay'ın ne şekilde, nasıl özveriyle çalıştığını, gece gündüz, bayram, talil demeden nasıl çalıştığını bilmiyor? Yargıtay'da zaten tutuklu dosyalarına öncelik veriliyor, bu dosyalar öncelikle görüşülüyor. Ama dosya sayısı o kadar fazla ki, öncelik de verilse zaten bunların incelenmesi ayları, yılları buluyor. Mesele öncelik verilip verilmemesinden kaynaklanmıyor, mesele davaların bir an önce sona ermesini sağlamak. Makul bir sürede, çok kısa bir sürede güvenli bir şekilde davaların sona ermesini sağlamak. Bu
iş yükü sorunu halledilmedikten sonra bunun önüne geçmeniz mümkün değil'' diye konuştu.
Yargıtay Başkanı Gerçeker, yıllardır iş yükünün fazlalığı konusunda uyarılar yatığını anımsatarak, ''Artık bir çare üretmek lazım. Maharet mazeret bulmak değil, çare üretmek. Bu bizim elimizde olan bir şey değil, artık bizim gücümüzün çok ötesinde olan bir şey, ne yapabiliriz?'' dedi.
Yargıtay'da bir yılda 800 bine yakın karar çıktığını, dünyanın hiç bir yerinde böyle bir şey olmadığını vurgulayan Gerçeker, şunları kaydetti:
''Nasıl çıkıyor bu kadar dosya, nasıl hallediliyor, okunuyor bu dosyalar? Ben tetkik hakimliği de yapan bir insan olarak, tetkik hakimi arkadaşların hagi koşullarda, ne şartlarda çalıştıklarını, nasıl imkansızlıklar içerisinde çalıştıkların biliyorum. Bir odaya tıkılmışlar 3-5 kişi, daire de bile sağlıklı bir çalışma ortamları yok. Yoksa mazaret bulmak gayet kolay.
Bir yasal düzenleme varsa ortada, yasal düzenleme yapıldıysa tutukluluk süreleri yasal düzenlemeyle şu kadar olacak deniliyorsa Yargıtay bunun dışına çıkıp başka türlü bir karar verme imkanına sahip değil ki yasa neyi gerektiriyorsa onu uygulayacak. Önemli olan mazeret üretmek değil, önemli olan çare bulmak. O suçlu, bu suçlu... Vatandaşa elbette bunları mazeret olarak öne süremeyiz, vatandaş elbette haklıdır. İnsanlar
adalet istiyor, adaletin bir an önce gerçekleşmesini istiyor, hakkını bir an önce elde edebilmeyi istiyor ama siz 'dosyam çok, imkanım yok, yerim yok, personelim yok' diye buna mazeret ileri sürümezsiniz. Bunları çözümlemek zorundayız. Ben hep söylüyorum; bu sadece yargının sorunu değil ki, bu devlet sorunu. Bu devlet politikası olarak, partiler üstü düşünce olarak ele alınıp çözümlenmesi gereken bir sorun. Yoksa, 'şurası burası suçlu... Ben şimdi Adalet Bakanının böyle bir açıklama yapmasını doğrusu çok yadırgadım. Zaten bizim çalışma sistemimizde tutuklu dosyalarına öncelik verilir. Zamanaşımına uğraması ihtimali bulanan veya memur dosyalarına öncelik verilir.''
Yargıtay Başkanı
Hasan Gerçeker,
Ceza Muhakemesi Kanunu'nun (CMK) tutukluluk sürelerini belirleyen 102. maddesinin yürürlüğe girmesinin ardından yapılan
tahliyelerin
toplum vicdanında tepkilere yol açtığını belirterek, ''Bir taraftan toplum vicdanı bazı şeylere karşı çıkıyor, öbür taraftan AB kriterlerine göre bugün 10 yıla kadar uzayan tutukluluk süresi kabul edilebilir bir süre değil. Ama
kanun maddesi o şekilde yazıldıysa hakimlerin, savcıların söyleyecek bir şeyleri yok ki. Uygulamak zorundalar'' dedi.
Yasaları uygulamakla görevli olduklarını vurgulayan Hasan Gerçeker, şunları söyledi:
''Aslında, bir taraftan tutukluluk sürelerinin uzun olduğu söyleniyor, diğer taraftan 'falanca tutuklular niye bırakıldı' diye feryat ediliyor. Düşündüğünüz zaman iki tezin de kendine göre haklılık payları var. Bir taraftan toplum vicdanı bazı şeylere karşı çıkıyor, öbür taraftan AB kriterlerine göre bugün 10 yıla kadar uzayan bir tutukluluk süresi kabul edilebilir bir süre değil. Ama kanun maddesi o şekilde yazıldıysa hakimlerin, savcıların söyleyecek bir şeyleri yok ki. Uygulamak zorundalar. Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 104. maddesi Yargıtay'a bu yetkiyi sorumluluğu veriyor. Burada Yargıtay daireleri tutukluluk sürelerini inceleyip eğer süreler dolmuşsa mutlaka tahliye kararı vermek zorundalar. Onun dışında bir şey yapmaları mümkün değil. 10 yıllık tutukluluk süresi çok deniliyor. 10 yıllık süre çok deniliyorsa bu yasal düzenlemeyle, iki satırlık bir yasayla düzeltilebilir. Tabi bu siyasi iradenin tercihine kalan bir şey. Onun dışında biz, bir an evvel sorunlarımızın çözülmesini istiyoruz.''
Cinayet sanıklarının tahliye edilmesinin toplum vicdanında yara açabileceğini söyleyen Yargıtay Başkanı Gerçeker, şöyle devam etti:
''Elbette insan çeşitli duyguları taşıyabilir, kendi iç dünyasında çeşitli tepkiler de duyabilir. Ama hakimler her zaman tarafsız olmak zorundalar. Kendilerine karşı da dışa karşı da tarafsız olmak zorundalar. Bir hakim, bu tür düşüncelerle yasaları uygulamaktan geri duramaz. Yasa neyi gerektiriyorsa onu uygulayacak. Bir suçlu elbette ki cezasını görecek ama bir insan kesin hükümle mahkum oluncaya kadar masumdur. Ona suçlu gözüyle bakamazsınız. Orada zaten
hukukçulukla toplum vicdanı arasında bir çelişki oluşuyor. Siz hukukçu olarak bir insanı kesin hükümle mahkum olmadan, mahkum olarak göremezsiniz ama toplum vicdanında mahkum edilmiş olabilir. Bu
psikolojik duygularla yargının yapacağı işlemler sırasında tarafsızlığını hiç bir zaman yitirmemesi gerekiyor. Yargıcın yüklendiği en önemli vicdanı sorumluluklardan birisi de bu aslında, toplum vicdanıyla yasalar arasında bazen sıkışıp kalıyor.''
-''YENİ DAİRE KURSANIZ DA BİR ŞEY DEĞİŞMEYECEK''-
Yargının iş yüküyle ilgili sık sık konuştuğunu ve ''Artık ok yaydan çıktı'', ''Bıçak kemiğe dayandı'', ''Ateş bacayı sardı'' dediğini anımsatan Gerçeker, ''Bunları bilerek söylüyorum. Bunları bir polemik konusu olsun diye de söylemedim. Olayın, sorunun, ne kadar önemli olduğunu vurgulamak için o deyimleri kullandım. Bölge
adliye mahkemelerinin bir an önce kurulması lazım. 2010 yılı sonunda kurulması öngörülüyordu, olmadı. Bu mahkemelerin bir an önce kurulması lazım ki bize gelecek olan dosyaların sayısı azalsın. Yargıtay bu kadar iş yüküyle çalışamaz. Dünyanın hiç bir yerinde yok. Arama mahkemeleri,
bölge adliye mahkemeleri olmayan hiç bir
ülke yok. Biz yüksek mahkeme gibi değil, temyiz mahkemesi gibi çalışıyoruz'' dedi.
Yargıtay'ın iş yükünü azaltmak için yeni dairelerin kurulması yoluna gidilmesinin planlandığının belirtilmesi üzerine Gerçeker, 2.5 yıl önce bunu gündeme getirdiklerini, Baş
bakan Recep Tayyip Erdoğan'a, Adalet Bakanına yazı yazdıklarını ifade etti. Gerçeker, ''İstinaf mahkemelerinin kurulması ertelendiği için biz o zaman bunu öne sürdük. O zaman kurulsaydı bu daireler, belki iş yükünü hafifletirdi. Ama şimdi yeni daire kursanız da bir şey değişmeyecek. İleride yine dosya sayısı çoğalacak. Tekrar daire kurma ihtiyacı doğacak. Sonsuza kadar, nereye kadar büyüteceksiniz Yargıtayı. Şu anda tek çare bölge adliye mahkemelerinin bir an önce yürürlüğe sokulması. Bizim o zaman 'daire kurulsun' derken maksadımız, bölge adliye mahkemeleri 2010 yılına kadar faaliyete geçecek denildiği için 2010 yılına kadar geçici
tedbir olarak dosyaların eritilmesi bakımından daire kurusaydı şimdi bir mesafe alınmış olacaktı'' diye konuştu.
Yargıda tüm kurumların işleyişinin birbirine bağlı olduğunu, adli tıp kurumunda 100 binin üzerinde dosya bulunduğunu, 1 sene sonrasına gün verildiğini aktaran Yargıtay Başkanı Gerçeker, ''Elbetteki bunların hepsi birbirine bağlı. Mahkeme, hakim, savcı sayısı yetersiz. Adalet Akademisi'nin kapasitesi yetersiz. Orada fazla sayıda hakim savcı adayı için kontenjan olmadığı zaman fazla hakim, savcı alamıyorsunuz. Bunlar hep birbirine bağlı olan sorunlar. Aslında yargı
reformu bunlardan başlamalı. Asıl
yargı reformu bu sorunların çözümlenmesiyle olur'' dedi.