Ancak bu emri yerine getirmek için harekete geçen kolluk kuvvetlerinin çabaları
Genelkurmay'ın tavrı sebebiyle sonuçsuz kalıyor.
Hukukçular, bu durumun 'suçluya
yardım ve yataklık suçu'na girdiğinin altını çiziyor.
Darbeye zemin hazırlamak için cami
bombalama ve kendi jetimizi düşürme gibi insanın kanını donduran kanlı eylemlerin öngörüldüğü
Balyoz darbe planıyla ilgili
davada Türk hukuk tarihine geçecek gelişmeler yaşanıyor. 196
sanıklı
iddianame 19 Temmuz'da
İstanbul 10. Ağır
Ceza Mahkemesi tarafından oybirliğiyle kabul edildi. Mahkeme, 23 Temmuz'da düzenlediği tensip tutanağı ile 102 sanık hakkında yakalama emri çıkardı. Ancak yakalama emrini yerine getirmek üzere harekete geçen kolluk kuvvetlerinin çabaları
muvazzaf ve
emekli generalleri koruyan amirlerinin tavırları yüzünden sonuçsuz kalıyor. Kolluk kuvvetleri, sanıkların evlerine tek tek gitti, ancak hiçbirini bulamadı. Sanıklar adeta hukuktan kaçırılıyor. Sanıkların tebligat almadan YAŞ'a girmesini sağlayarak, terfiler açısından hukuki bir açık oluşturma hesabı yapıldığı belirtiliyor. Stratejinin Karargâh'ta yapılan
Adli Müşavirler toplantısında alındığı ifade ediliyor. Bu kapsamda
Merkez Komutanlıklarına muvazzaf
personel için tebliğ ve teslimat yapılmaması yönünde emir verildiği, tutuklanma riskine karşı da muvazzaf personelin güvenli bölgelerde toplandığı ileri sürülüyor.
Muvazzaf sanıklarla ilgili "yakalama emri"ni
uygulama görevi Genelkurmay Başkanlığı'na ve Jandarma Genel Komutanlığı'na ait. Ancak Merkez Komutanlıklarınca
mahkemenin kararı yerine getirilmiyor. Bu durumda, "Komutanlıklar, sıralı amirlerinden, mahkeme kararından daha ciddi buldukları emirler mi alıyor?" sorusu akla geliyor.
Bir diğer
tartışma konusu hükümetin tavrı.
Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanunu'nun 65. maddesi, "haklarında ağır
hapis cezasını gerektiren suçlardan dolayı kamu davası açılanların mensup oldukları bakanlıkça açığa çıkarılabileceklerini" düzenliyor. Balyoz davasında da sanıklar hakkında 765 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 147. maddesi gereğince "ağırlaştırılmış müebbet
hapis cezası" istenerek dava açıldı. Bu durumda TSK Personel Kanunu'nun 65. maddesinin uygulanması gerekiyor. Yani
Milli Savunma Bakanlığı'nın ve İçişleri Bakanlığı'nın halen görevde bulunan sanık askerleri
açığa alması gerekiyor. Ancak bakanlıklar nedense harekete geçmiyor. Devlet ciddiyetinin ve sağlıklı yargılamanın şartlarından biri olan "açığa alma" müessesesi işletilmiyor. 'Açığa alma' işleminde yetkinin Milli Savunma Bakanlığı'nda olduğunu hatırlatan hukukçular,
sivil iradenin kendisine tanınan yetkiyi kullanması gerektiğini belirtiyor. Söz konusu askerler açığa alındığı takdirde yargılanmalarının daha sağlıklı yapılacağı, böylece mahkeme üzerinde oluşturulmak istenen muhtemel bir baskının engelleneceğini vurguluyor.