1997'nin ilk aylarında Emniyet
İstihbarat Dairesi'ne değişik kaynaklardan önemli
belgeler ulaştı.
Belgelere göre,
Genelkurmay Harekât Başkanlığı'nda, Genelkurmay 2. Başkanı
Orgeneral Çevik Bir'in emriyle
Batı Çalışma Grubu (BÇG) ismiyle bir oluşum meydana getirilmiş ve 'Batı Harekât Konsepti' emri yayınlanmıştı. Birimin başında Genelkurmay Harekât Başkanı Korgeneral
Çetin Doğan vardı. Belgelerden üçü özellikle dikkat çekiyordu. Birinci belge, 16
Nisan 1997 tarihli ve Çetin Doğan imzalıydı. Bütün askerî birimlerle birlikte
Deniz Kuvvetleri'ne de gönderilen bir sayfalık belgede,
laiklik aleyhtarı faaliyetlerin arttığı vurgulanarak camilerin gözetim altına alınması isteniyordu. Özellikle cuma ve bayram namazı öncesi verilen vaazlarda imamların Diyanetçe belirlenen hutbelerin dışına çıktığı, camilerde laiklik karşıtı faaliyetlerin arttığı ileri sürülüyordu. Seçilecek askerî
personel camilere gidecek ve laiklik karşıtı sözleri ivedilikle garnizon komutanlıklarına bildirecekti.
29 Nisan 1997 tarihli ikinci belge
Çevik Bir imzasını taşıyordu. Bütün askerî birimlere gönderilen ekleriyle birlikte yedi sayfalık belgede, her ildeki mezhep ve tarikatların belirlenmesi isteniyordu.
Öğrenci yurtları, özel okullar, dernekler, vakıflar, Kur'an kursları, imam hatip okulları ve bu kurumlara giden gelenlerin sayısı, kimlikleri tespit edilecekti. Amaç, Türkiye'nin irticai taktik fotoğrafının ortaya çıkartılmasıydı. Üçüncü belge ise 5
Mayıs 1997 tarihli ve imzasızdı. Bu belge, BÇG bilgi ihtiyaçlarının karşılanması ile ilgiliydi. O dönemde siyasi
tansiyon yüksekti. Emniyet, söz konusu belgeleri ve BÇG adıyla kurulan birimi 'askerî müdahalenin hazırlığı' olarak algılayıp mayıs ayında bir
rapor hazırladı. Belgeler, dönemin İçişleri Bakanı Meral Akşener'e ve hükümet ortakları Necmettin
Erbakan ile
Tansu Çiller'e verildi.
Başbakan Erbakan, BÇG belgelerinden Cumhurbaşkanı Süleyman
Demirel'i haberdar etti. Demirel, belgelerin birer örneğini dönemin
Genelkurmay Başkanı İsmail Hakkı Karadayı'ya ulaştırdı.
Belgeler Genelkurmay'ın Deniz Kuvvetleri'ne gönderdiği emirlerin örnekleri olduğu için Deniz Kuvvetleri'nden nasıl dışarı çıkarıldıkları hakkında
soruşturma başlatıldı. Şüpheler Emniyet İstihbarat Dairesi'nde geçici görevle çalışan polis kökenli
Onbaşı Kadir Sarmusak üzerinde yoğunlaştı. Sarmusak, ağır ve işkenceli bir sorgudan geçirildi. Komutanlara ve askerî savcıya verdiği ilk ifadelerinde belgeleri dışarı çıkardığını kabul etti. Sarmusak'a oda hapsi cezası verildi ve bu olay kapatıldı. Hatta Sarmusak, 6 Haziran 1997 günü oda hapsinden çıkarılarak İskenderun'a gönderildi. Ancak olay medyaya yansıyınca Sarmusak, İskenderun'dan getirtilerek yeniden ifadesi alındı ve bu sefer askerî
mahkemeye sevk edilip 7 Temmuz 1997'de tutuklandı. Bu sırada 10 Temmuz tarihli
Sabah gazetesinde, üçüncü BÇG belgesinin imzalı orijinal bir örneği yayınlandı. Dönemin Deniz Kuvvetleri Komutanı
Güven Erkaya adına
Koramiral Aydın Erol'un imzaladığı belgede, her askerî birimden bölgelerindeki valiler, kaymakamlar, belediye başkanları ve daire başkanlarının siyasi görüşleri, biyografileri isteniyordu. Ayrıca, siyasi partilerin il ve ilçe teşkilatı
yönetim kadroları, yerel TV ve gazeteler, meslek kuruluşları,
yükseköğretim kurumları, sendikalar ve konfederasyonlar hakkında bilgi talep ediliyordu. Gazetede, Sarmusak tarafından çalınan belgenin bu olduğu öne sürülüyordu. Bu gelişmelerin ardından,
darbe hazırlığı raporunu Meral Akşener'e ulaştıran Emniyet İstihbarat Dairesi Başkanı
Bülent Orakoğlu, askerî savcı tarafından ifadeye çağrıldı ve 16 Temmuz 1997'de tutuklandı.
Orakoğlu ve Sarmusak'ın yargılanmasına, 11 Eylül'de başlandı. Tuğamiral Mehmet Celayir,
Binbaşı Mesut
Kurşun ve
Yüzbaşı Ahmet K
aramanlı'dan oluşan üç kişilik Deniz Kuvvetleri
Askerî Mahkemesi, ilk olarak
Deniz Kuvvetleri Komutanlığı İstihbarat Dairesi Başkanı
Albay Eser Şahan'ı
tanık olarak dinledi. Şahan, Deniz Kuvvetleri'nde çalınmış, dolayısıyla eksik durumda olan bir evrak bulunmadığını belirterek, "Muhtemelen Sarmusak bu evrakların bilgisayar çıktılarını ya da fotokopilerini aldı." dedi. Albayın anlatımına göre, gazetenin yayınladığı belgenin orijinali Deniz Kuvvetleri İstihbarat Dairesi'nde mevcut değildi. Askerî savcı belgenin orijinalini görmek isteyince, benzerini bilgisayar ortamında oluşturmuşlardı. Ancak
dava dosyasında yer alan BÇG belgelerinin orijinal belgelerle karşılaştırılması gerekiyordu. Askerî mahkeme, bu belgelerin orijinal örneklerini, 3
Ekim 1997 tarihli bir yazıyla Genelkurmay'dan istedi. Ancak Genelkurmay, belgeleri göndermedi. Ret cevabının ardından, 24 Ekim 1997 günü yapılan duruşmada, mahkeme heyeti ile yargılanan kişiler ve
avukatlar arasında ilginç diyaloglar yaşandı. Sanıklar suçlandıkları belgeyi görmek istedi; ancak davaya konu olan belge mahkemede yoktu. Askerî mahkeme, Sabah gazetesinin 10 Temmuz günü yayınladığı imzalı belgenin bir örneğine ulaşamıyordu. Böylece mahkemenin seyri de belli olmuştu. Önce Orakoğlu, ardından Sarmusak
tahliye edildi ve yargılama sonucunda ikisi de
beraat etti. BÇG'yi deşifre eden belgeler, devletin tepesine kadar çıkmış, gazetelerde yayınlanmış ancak resmen varlığı ispat edilememişti.
Bülent Orakoğlu: Ben bu belgeden dolayı yargılandım, hapse konuldum. 30 senelik mesleğimden bu belgeden dolayı ayrıldım. Belge varsa bulunsun.
Kadir Sarmusak: Ben de Orakoğlu'nun talebine katılıyorum. Bu belge yüzünden şu anda sokakta dolaşamıyorum.
Avukat
Suat Çelebi: Dava konusu belgenin dosyada olmadığı sabit olmuştur. Bu belge mevcutsa mahkeme kararına uysunlar göndersinler.
Ve karar: Davaya konu olan belgelere ulaşılamadığı için sanıklar Bülent Orakoğlu ve Kadir Sarmusak beraat etti.
taraf_komplo