24. Yasama Dönemi'nin en önemli
gündem maddelerinden birisi olacak yeni anayasanın kapsamıyla ilgili büyük bir mutabakat bulunduğundan emin olduğunu ifade eden Cumhurbaşkanı
Abdullah Gül, ''bu süreçte olabilecek usul hataları ya da eksikliklerinin yeni anayasa yapılmasını engelleyeceği endişesi'' taşıyor.
Cumhurbaşkanlığının
İstanbul Tarabya'daki Huber Köşkü'nde
Anadolu Ajansı muhabiri ile özel
röportaj yapan Gül, yeni anayasa çalışmaları ve
terörle mücadeleye ilişkin ayrıntılı değerlendirmelerde bulundu, 30
Ağustos Zafer Bayramı'nda kutlamaları kendisinin kabul edecek olmasının nasıl geliştiğini anlattı.
Cumhurbaşkanı Gül'e yöneltilen soru ve yanıtları şöyle:
SORU: 1 Ekim'de
Meclisin
yasama yılı açılışı var. Her yasama yılı açılışına gidiyorsunuz.
CEVAP: Benim önemli konuşmalarım Meclis açılışında yaptığım konuşmalardır. Bütün cumhurbaşkanlarının, devlet başkanlarının çok
hazırlık yaptığı, yılda birkaç önemli konuşması olur. Benim de en hazırlıklı konuşmalarım Meclisin açılışında yaptığım konuşmalardır. Bu sefer de hazırlığımızı şimdiden yapıyoruz.
SORU: Yeni yasama yılında Meclisin önündeki en önemli konu yeni anayasa olacaktır, bu konuya muhakkak değineceksinizdir. Yeni anayasa nasıl yapılmalı? Daha önce de çalışmalar yapılmak istendi ama olmadı.
CEVAP: Ben doğrusu büyük bir fırsatın olduğuna inanıyorum. Daha önceki Mecliste de bu fırsat vardı çünkü Meclisin temsil kabiliyeti büyüktü, şimdiki Meclisin de temsil kabiliyeti büyük. Vatandaşlarımız, önemli siyasi akımların hepsini
Türkiye Büyük
Millet Meclisine gönderdiler. Tabii şimdi karşı karşıya kaldığımız
yemin konuları var.
Bu Meclis, geçen Meclisin de tecrübesinden yararlanarak, yeni bir anayasa yapabilir. Bu, büyük bir onurdur doğrusu. Uzun yıllardan sonra belki birinci
Anayasamızdan sonra ilk defa,
Türkiye Büyük Millet Meclisi kendi serbest iradesiyle anayasa yapmış olacak, gerçekleştirebilirse. Onun için herkesin büyük bir sorumluluk duygusu içinde hareket etmesi gerekir.
Ben yeni bir anayasa yapma imkanının var olduğu kanaatindeyim. Şundan dolayı; bu anayasanın nasıl bir anayasa olacağı konusunda çok büyük bir mutabakat görüyorum. Bütün siyasi parti liderleriyle görüşüyorum, siyasi partileri takip ediyorum, konuşmalarını, söylemlerini görüyorum. Böyle bir anayasada nelerin olması gerektiğiyle ilgili büyük bir mutabakatın olduğundan tereddütüm yok. Eğer yeni bir anayasa yapılamazsa 'metodoloji ve usul hatalarından veya noksanlıklarından olabilir' diye düşünüyorum. Onun için buna çok dikkat etmek gerekir. Bazen usul, esasın önüne geçer, 'böyle bir titizlikle hareket edilirse bu gerçekleşir' diye düşünüyorum.
Şunu unutmayalım ki; anayasa metinleri, en büyük bağlayıcı metinlerdir, herkesi bağlayan metindir. Kolay kolay anayasa yapılmaz. Bir kez yapılır, yıllarca gider ancak konjonktür değişecek,
ülke değişecek, dünya değişecek ondan sonra yeni bir anayasa yapma imkanı ortaya çıkacak. Onun için herkesin düşüncelerinin alınması, herkesin anayasası olduğuna önem verilmesi ve herkesin iyi kötü orada bir katkısının olması çok önemli. Ümit ediyorum ki bu sefer bunlar gerçekleşir.
SORU:
Meclis Başkanı Cemil Çiçek de çalışmalara aktif olarak katıldı. Hükümetten önce davranıp partilerle görüş alışverişinde bulunuyor.
CEVAP: Bu doğru bir usul. Her partinin tabii ki anayasa taslağı olabilir. Nasıl bir anayasa olacaksa onunla ilgili çalışması olabilir. İktidar partisi olarak hükümetin, muhalefet partilerinin, bu konuyla ilgili aktif çalışan
sivil toplum örgütlerinin çok güzel görüşleri var. Bütün bunların değerlendirilmesi ve dikkate alınarak, herkesin çabasıyla ortaya bir metin çıkması çok önemli. O bakımdan Sayın Meclis Başkanı'nın bu başlangıcını gayet değerli buluyorum.
-''DÜNYA HIZLI, ELASTİK OLMAK GEREKİYOR''-
SORU: Türkiye, geçmişe göre çok farklı noktaya geldi,
ekonomik anlamda rakamlar ortada, siyasi anlamda etkinliği de gözle görülür hale gelmeye başladı. Önümüzde mevcut bir Anayasa var, bu Anayasa'nın Türkiye'nin mevcut niteliklerini karşıladığını düşünüyor musunuz?
CEVAP: Anayasa tabii ki zaman zaman değiştirildi, çok büyük değişikliklere uğradı. Bugünkü Anayasa, ilk yazıldığı şekliyle değil. Çok değişiklikler olduğu için de sistematiğini kaybetti. Bizim anayasamız, biraz teferruatlı bir anayasa, çok detaylar var. Halbuki bugünkü dünya, o kadar hızlı bir dünya ki hızlı bir dünyada biraz elastik olmak gerekiyor. Hızlı bir dünyada, genel prensipler, ilkeler olmalı, teferruatlar uygulayıcılara bırakılmalı. Bundan dolayı bazı sıkıntılarla karşı karşıya kalınmıştı geçmişte. Şimdi de eminim ki kalınıyordur.
Ekonomik konularda da çok bağlayıcı birçok kurallar var. O açıdan anayasanın bugünkü dünyaya değil, geleceğe hitap edecek şekilde yazılması, temel ilkelerin ortaya konulması ve teferruatların biraz
uygulamaya bırakılmasının doğru olduğu kanaatindeyim. Uygulama dediğimiz şey de yine herkesin kuralsız bir şekilde uygulaması değil, kanunlardır. Yani anayasa, temel ilkeyi koyacak, kanunlar ve daha sonra gelen ikinci, üçüncü derecede yasal düzenlemeler, kuralları oluşturacaktır ama anayasada bir darboğaz oluşursa o zaman onu hiç aşamazsınız. O bakımdan bütün bunların, geleceğin dünyasına bakarak yeniden düzenlenmesinin vakti çoktan geldi, geçiyor.
-TERÖRLE MÜCADELE-
SORU: Son dönemde
terör örgütünün eylemleri ve saldırıları maalesef artmaya başladı. Geçtiğimiz günlerde yapılan Milli
Güvenlik Kurulu toplantısında, teröre karşı kararlılık vurgusu yapıldı ve ardından operasyonların hızlandığını görüyoruz.
Sınır ötesine
hava harekatı söz konusu oldu. Türkiye'ye hem içeriden hem dışarıdan
destek geldi. Bu konuda sizin görüşleriniz nelerdir?
CEVAP: Türkiye, topyekun standartlarını yükseltiyor; hukuk standartlarını, demokratik standartlarını, siyasi standartlarını yükseltiyor. Bütün bunları yaparken bugünkü dünyaya, bugünkü demokratik anlayışımıza ters gelen hangi yapımız varsa bunları hep değiştiriyor. Bütün bunlardan maalesef rahatsız olanlar oldu. Ben bir zamanlar 'iyi şeyler oluyor, olacak' dediğimde çok rahatsız olanlar oldu ve adeta bu ülkede iyi şeylerin olmasını arzu etmeyenler ortaya çıktı. Bunlar zaten vardı.
Son gelişmeler, maalesef çok üzücü. Terör örgütünün saldırılarını tolere etmek, bunları görmezlikten gelmek asla mümkün değildir. Herhangi bir ülkede bir otorite noksanlığına göz yummak asla mümkün değildir. Bu, zaten devlet olmanın gereğidir. Terör örgütü, Türkiye'de bir zafiyet olduğu zannına herhalde ulaştı ki bu tip saldırılarını yapıyor. Devletin gücünün, herkesin gücünden daha güçlü olduğunu içeride ve dışarıda herkesin bilmesi gerekir, dolayısıyla son operasyonlarımız hep bu yöndedir.
Ümit ederiz ki; içeride ve dışarıda herkes, kendine bundan bir hisse çıkartır. Sadece terör örgütünün değil, onlara destek verenler, onlarla
işbirliği içerisinde olanlar, yapması gereken sorumlulukları yerine getirmeyen ülkelerin de kendilerine hisse çıkarması gerekir. Türkiye, asla silahlı bir gücün karşısında pes etmez.
Şunu da söylemek isterim: Terör örgütüyle
bölgedeki vatandaşlarımızı daima ayırmışızdır. Bölgedeki vatandaşlarımızın daha çok ihtimama, korunmaya ihtiyacı var çünkü bir taraftan terör örgütünün tehdidi altında kalıyorlar. Gece gündüz herkesin başına bir güvenlik gücü koyamazsınız. Onların halini iyi anlamak gerekir. Onun için bütün bölgelerimizde,
Türkiye Cumhuriyeti topraklarının tamamında devletimizin otoritesi, gücü ve hakimiyeti, bütün vatandaşlarımız tarafından görülmeli. Bu, hepimizin ortak anlayışıdır. Bundan herhangi bir şekilde farklı düşünen de söz konusu değildir.
Kesinlikle yanlış anlaşılmasın, bu vatandaşlarımızın güvenliğinin sağlanması açısındandır. Yoksa Türkiye toprakları üzerind
e devletin gücünün içinde başka bir gücün illegal bir şekilde dolaşması, herhangi bir şekilde yapılanmasına asla müsaade edilemez.
-''DEMOKRATİK HAK VE HUKUK, KÜRT MESELESİYLE SINIRLI TUTULMAMALI''-
SORU: Terör örgütünün bölge halkından izole edilmesinin önemini sık sık dile getirirsiniz. Bir taraftan demokratik
açılım süreci devam ediyor. Terörle mücadelede yeni dönemdeki faal durum bu süreci etkiler mi, etkilememesi için neler yapılmalı?
CEVAP:
Hayır, bakın ben tekrar şunu söylüyorum: Demokrasi, terör örgütünü izole eder. Tabii ki birçok şeyin aynı anda paralel yapılması gerekir. Terörle mücadele, büyük bir konu tabii. Bir taraftan devletin gücünün en güçlü güç olduğunu herkese hissettirmek, göstermek, otoritesini göstermek; diğer yandan buna paralel olarak halkı kucaklamak, varsa eksikler, düzeltilmesi gereken şeyler, bunları düzeltmek... Bütün bunlar, hepimizin görevidir.
Şunu da kimsenin unutmaması gerekir; 'demokratik hak ve hukuk' dediğimiz şey, sadece bir konuyla ilgili değildir. Türkiye'nin dört bir tarafıyla, bütün vatandaşlarımızla, herkesin hakkının, hukukunun genişletilmesi, herkesin 'şu yanlıştır' dediği konunun düzeltilmesi şeklinde bakmamız lazım. Düşünün ki elimizde bir
fener var, bununla her yeri aydınlatıyoruz. Bunu sadece bir konuyla, sadece
Kürt meselesiyle,
Güneydoğu meselesiyle, terör meselesiyle sınırlı tutmamak gerekir. Türkiye'nin başka konuları da vardır. Türkiye'deki diğer konular, şeffaflık, basınla ilgili konular, din özgürlüğüyle ilgili konulardır, sivil asker meseleleriyle ilgili konular vardır, ekonomisiyle ilgili konular vardır, yolsuzlukla mücadeleyle ilgili konular vardır. Dolayısıyla 'standartların yükseltilmesi' derken sadece bir konuyu aklımıza getirmememiz gerekir. Bütün bu konuları aklımıza getirmemiz gerekir.
SORU: MGK bildirisine de yansıdı, Sayın
Başbakan da açıkladı. Terörle mücadelede bundan sonra yeni stratejilerle hareket edilecek. Bunlar hakkında paylaşabileceğiniz şeyler var mıdır? 'Yeni strateji' derken neler beklemeliyiz?
CEVAP: Doğrusu
terörle mücadele sürekli bir konudur. Dolayısıyla sürekli kendinizi yenileyebilirsiniz. Yeni uygulamalar, yeni metotlar, yeni programlar devreye koyabilirsiniz. 'Nerede başarılıyız, nerede başarısızız', tecrübeleri değerlendirerek yeni imkanları devreye koyabilirsiniz. Bu çerçevede hem hükümetin, hem silahlı kuvvetlerimizin,
emniyet teşkilatımızın, kamu güvenliğiyle sorumlu müsteşarlığın, İçişleri Bakanlığının yeni çalışmaları var. Bunlar kastedilmiştir. Bunlardan bazıları devreye girmektedir, bazıları biraz daha zaman alıcı düzenlemeler yapılacaktır.
-30 AĞUSTOS KUTLAMALARINI GÜL KABUL EDECEK-
SORU:
30 Ağustos'ta hem
Ramazan Bayramı'nın birinci gününü hem Zafer Bayramı'nı kutlayacağız. Bu yıl yine karşımıza çıkan yeni bir uygulama olacak ve 30 Ağustos kabulünü siz yapacaksınız. Bu konuyla ilgili düşünceleriniz nelerdir?
CEVAP: Bu, açıkçası
Genelkurmay Başkanımız'ın teklifidir. Düşünce onlardan geldi. Geçen
Askeri Şura'da da,
Milli Güvenlik Kurulu'nda da yeni uygulamaları herkes takip etti. Silahlı Kuvvetlerimiz de komutanlarımız da bundan çok memnundur. Bunlar hep olması gereken şeyler. Her şeyin bir zamanı var demek ki. Dolayısıyla bu 30 Ağustos'ta da başkomutan olarak bütün kutlamaları ben kabul edeceğim. Genelkurmay Başkanımız, Başbakanımız Milli Güvenlik Kurulundan önce yaptığımız bir konuşmada Genelkurmay Başkanı'nın getirdiği bir düşünceydi. Biz de çok doğru bulduk. Uygulama bundan sonra böyle olacaktır.
Biliyorsunuz terörle mücadelede biraz acılı günler geçirdik. Şehitlerimiz var, gazilerimiz var. Şehitlerimize bir kez daha Allah'tan rahmet, ailelerine
başsağlığı diliyorum. Gazilerimize acil şifalar, sağlık, sıhhat, afiyet diliyorum. Dolayısıyla bu 30 Ağustos'ta
resepsiyon yapılmaması fikri Genelkurmay Başkanımızın fikridir. Biz de bu düşünceyi çok takdirle karşıladık. Bu sefer böyle olacak.