Ankara Üniversitesi Spor Hekimliği Anabilim Dalı Başkanlığı Öğretim Görevlisi Prof. Dr.
Emin Ergen, organizmanın neredeyse artık uykuya geçmesi söz konusu olduğu 21.45'de maç yapılmasının fizyolojik performansı olumsuz etkileyebileceğini söyledi.
Prof. Dr. Ergen, bazı
spor dallarında beden saati denilen ve fizyolojiyi de yakından ilgilendiren saatlerin olduğunu, bazı spor dallarında bu saatlerin dışına çıkıldığını vurgulayarak, bu durumun fizyolojiyi olumsuz etkilediğine değindi.
Emin Ergen, şöyle dedi:
''Örneğin
futbol, 90 dakikaya yayılmış içerisinde dayanıklılığın önemli bir rol oynadığı gücün, kuvvetin süratin çok üst düzeylerde seyretmediği bir dal. Ama şüphesiz fizyolojiden hareket edecek olursak 21.45'de başlayan bir maçta futbolcuların performansında bir düşme beklenmeli. Ancak 2
takım da aynı koşullarda maça çıktığı için bu durum fizyolojik dezavantaj diye düşünülebilir.''
Ergen, organizmanın uyuması gerektiği bir saatte maç yapmasının sakıncalarını, ancak dış faktörlerin bu durumu olumluya çevirdiğini ise şöyle dile getirdi:
''Şunu düşünmek lazım organizmanın 21.45'de nerede ise artık uykuya geçmesi söz konusu olduğu bir saatte siz bir maç oynuyorsunuz. Bu maçta
hazırlıklar çok zaman alıyor ve
antrenmanlar, maç saatinden 2-3 saat öncesine gelecek zaman diliminde yapılıyor. 2-3 saatlik bir kayma fizyolojik performansı olumsuz etkileyecektir. Ancak futbolda sporcunun olumlu etkilenmesi için birçok dış faktör de var. Bunlar
seyirci faktörü, alınacak
prim faktörü, motivasyon faktörü. Ancak bu saatte maç oynanmasını zorunlu kılan başka faktörlerde var. Bunların başında medya sektörü çok önemli bir rol oynuyor. Maçın yayınlanacağı saati yayıncı kuruluş belirlediği için federasyonlar ve kulüpler buna uymak zorunda kalıyorlar. Bir diğer faktör ise izleyici. Maçı televizyondan izleyecek olanlar maçın bu saatte oynanmasını
tercih ediyorlar. Çünkü maçı yataklarında seyretme fırsatını buluyorlar. Bir yerde biz fizyolojinin dışında bir iş yapıyoruz, ama kuralları belirleyen de bu işin sektörü oluyor.''
-HAMİT VE ARDA'NIN SAKATLANMA NEDENİ MAÇIN GEÇ SAATTE OYNANMASI MI?-
Futbolcuların kolay sakatlanmalarında
soğuk ortam, maçın geç saatte oynanması ve futbolcuların oynadıkları lig maçlarının önemli bir faktör olduğunu söyleyen Prof. Dr. Ergen, Galatasaraylı
Arda Turan ve
Bayern Münihli
Hamit Altıntop'un sakatlanmalarını ise şöyle açıkladı:
''Arda ve Hamit'in durumlarını incelerken hafta sonu kaç dakika ve hangi gün oynadıkları önemli bir faktördür. Örneğin
pazar günü lig maçında oynayıp, çarşamba günü de milli maça çıktılarsa kaslar yorgun ve kendini koruyacak bir reflekse sahip olmayabilir. Bütün bunlardan dolayı Arda ve Hamit sakatlanmış olabilir'' dedi.
-REÇETE TARZI ANTRENMANDAN, BİLİMSEL ANTRENMANA GEÇİŞ-
Emin Ergen, insan organizmasının belirli bir çalışma düzenine sahip olduğunu belirterek, ''Çalışma ile ilgili detayları inceleyen bilim dalına fizyoloji diyoruz. Spor söz konusu olduğunda da egzersizle ilgili olarak egzersiz veya spor fizyolojisi diyoruz. Bugün sporcunun başarısındaki en önemli faktör antrenmandır, antrenman bilgisi ve uygulanışıdır. Çünkü egzersizde kuvvet ve dayanıklılık önemlidir. Sporcunun başarısında fizyoloji çok önemli bir yere sahiptir'' diye konuştu.
Emin Ergen, bundan 15 sene öncesine kadar antrenman bilgisinin fizyolojiye dayalı olarak pek kullanılmadığını da hatırlatarak, şöyle konuştu:
''Daha çok reçete tarzında antrenmanlar yapıldığını, ustalarından antrenmanı öğrenen çıraklarının bunu uyguladığını görüyoruz, ancak 10-15 yıldır ülkemizde beden eğitimi ve spor yüksek okullarının sayısı arttı. Kalitesi arttı. Buradan yetişen arkadaşlarımız çeşitli kulüplerde çalışmaya başladılar. Antrenman bilgisini fizyolojik temelli öğrenip uyguladıklarını görmekteyiz. Bugün bazı spor dallarında bir başarı görüyorsak bunun uygulanışından geçiyor bu başarı, ancak bir çok alanda antrenman fizyolojinin uygulanamadığını veya uygulanmadığını da biliyoruz, gözlemliyoruz.''
-OLİMPİYAT REKORLARININ KIRILDIĞI SAATLER-
Spor hekimi Ergen, insan organizmasının çalışmasını düzenleyen bazı iç faktörlerin olduğunu ifade ederek, sözlerini şöyle sürdürdü:
''Bu iç faktörlerden en önemlisi ise hormonlarımızdır. Hormonlarımız dinlenir durumdayken de salgılanmakta, hareket ederken de salgılanmakta. Enerjiyi ortaya koyduğumuz durumlarda ki bunlardan bir tanesi antrenmandır. Bu durumda bazı hormonların daha fazla salgılandığını görüyoruz. Örneğin adrenalin. Adrenalinde normal durumda günün
akşam saatlerine doğru bir yükselme görülür.''
Adrenalinin akşam saatlerinde yükselmesinin atalardan kalma bir
miras olduğunu bildiren Prof. Dr. Ergen, sözlerini şöyle tamamladı:
''Çünkü gün boyu çalışmaktaydı insanoğlu. Beslenebilmek için avlanmaktaydı. Bunun için büyük efor sarf etmekte, ardından güneş ışınının kaybolmasıyla birlikte de dinlenmeye, uykuya geçmekte idi. Çünkü 10-15 bin yıl öncesinde elektrik yoktu. Bu nedenle gün içerisinde organizma da süreç olarak kodlanma uyanma uyanıklık ve yüksek bir hareketlilik düzeyini gerçekleştirme görülürdü. Günümüzde de spor buna biraz uyuyor, uymak da zorunda. Bunun en açık örneği özellikle Olimpiyat
rekorlarının kırıldığı saatlerin 16.00 ile 17.00'ye rastlamasıdır. Çünkü bir defa gün ortasında havanın sıcak olduğu bir saatte rekor kırmanız mümkün değil. Fizyolojik olarak bazı olumsuzluklar yaşarsınız. Bunların başında terlersiniz, tansiyonunuz çıkar, performansınız düşer, ancak akşam üstünün serin saatlerinde bunu yapmak en uygundur. Biraz önce söylediğimiz gibi adrenalinin yüksek seviyede olduğu, antrenmanın o saatlerde yapıldığı, organizmanın da uyum sağladığını düşünecek olursak,
olimpiyat rekorlarının da bu saatlerde kırılması normal bir sonuçtur.''
AA