Ergenekon iddianamesini kamuoyuna duyuran
manşetlerin en “cool”u, hiç kuşku yok ki “Av tüfeğiyle
darbe” diyen
Cumhuriyet’inkiydi. Bence bu manşet,
Çölaşan-
Balbay ikilisinin, Ergenekon’un “gene”siyle “
kene” arasındaki ses benzeşmesinden yola çıkarak türettikleri ve birlikte pek eğlendikleri “Erkenekon” küçümsemesinden bile muhteşemdi!
Biliyorsunuz, Cumhuriyet,
gazetenin Ergenekoncular tarafından bombalanması ihtimalinin çok ciddi işaretleri ortaya çıktıktan sonra bile bu bağlantıyı görmezlikten gelmeye devam etti. Hatta,
Veli Küçük’ün de dahil olduğu en büyük
gözaltı dalgasının haberini bu yöndeki kuşkulara hiç işaret etmeden veren tek gazete Cumhuriyet oldu.
Haber sayfalarıyla, köşe yazılarıyla bu belalı konudan uzak duran Cumhuriyet’te
pazar günü (3 ağustos) nihayet “olabilir” diyen bir yazıya rastladık. Gazetenin yazarlarından Orhan Bursalı, “”Ergenekon ve Cumhuriyet” başlıklı yazısında bakın ne yazdı:
“Muammer Aksoy’lardan Bahriye
Üçok’lara, ülkemizin en büyük soruşturmacı gazetecisi Uğur
Mumcu’dan yetkin akademisyen ve Cumhuriyetçi demokrat Ahmet
Taner Kışlalı’ya kadar onlarca isim... Ve savcı Doğan Öz... Bu
cinayetlerin hiçbiri aydınlatılmadı! Katilleri ve örgütleri bilinmiyor!
“Ancak bu cinayetlerin işleniş biçimleri ve zamanları olağanüstü niteliktedir! Cinayetler büyük kitleleri harekete geçirmiş,
Uğur Mumcu cinayetinde 500 bin kişi yürümüş, hemen hepsi, yine olağanüstü durumların hazırlığı olarak nitelendirilebilecek
psikolojik ortamları çağrıştırmıştır!
(...)
“O halde soralım: ‘Ergenekon’ ve veya benzeri yapılanmalar mı Cumhuriyet’in çevresindeki cinayetlerde rol oynuyordu? (...) Bu konu daha ayrıntılandırılabilir; ama sonuçta geçmişten bugüne baktığımızda, eğer böyle bir yapılanmadan bahsediyorsak, bu örgütlenmenin Cumhuriyet aydınlarının katledilmesinde rolü olabilir... Dahası, eğer devamı onlar ise, Cumhuriyet’in geçen yıl bombalatılmasında da! Gazetemiz ve çalışanları, onların provokatif amaçları için
hedef olabilir...”
Biraz geç oldu ama olsun. Böylece, “Ulusalcılar ulusalcı gazeteyi bombalamış lan, keh keh keh” yollu esprili inkâr çabalarını artık daha az duyacağız demektir. Geç de olsa, iyi bir şey.
ALPER GÖRMÜŞ/TARAF