İslam ilim geleneğinde ulemanın saygınlığının olduğunu belirten Tekineş, “Alimler, peygamberlerin varisleridir. Muhterem Fethullah Gülen Hoca Efendi de son asırda yetişen alim, arif ve bilge bir şahsiyettir. Kuran, sünnet, sahabe pratiği ve 14 asırlık İslam geleneğine bakıldığında, Fethullah Gülen Hocaefendi’nin eserleri, hizmetleri ve hizmet metodolojisi ile bu geleneği sadakatle izlediği görülmektedir. Dolayısıyla İslam geleneğine bu denli sadakatle bağlı bir alimin ‘yalancı peygamber’, ‘sahte veli’, ‘haşhaşi’, ‘hain’, ‘terörist’ gibi iftira ve yakıştırmalarla karalanarak itibarsızlaştırılmaya çalışılması din, ahlak, vicdan ve insaf ilkeleriyle asla bağdaştırılamaz. Bu hakaretlerin bütün alimlere karşı yapılmış bir saygısızlık olduğu ve toplumda alimlere karşı olan saygıyı yıkacağı unutulmamalıdır.” ifadelerini kullandı.
Politika içerisinde yapılan hakaret ve saygısızlıklarla esasında Fethullah Gülen Hoca Efendi’nin şahsında, İslam âlim profili ve geleneğini yıpratıldığını belirten Tekineş, “Fethullah Gülen
Hocaefendi'ye karşı gösterilen bu tavrın yarın diğer alim ve kanaat önderleri için de sergilenmesinden endişe duymaktayız. Bu haksızlık karşısında gösterilen suskunluk ise son derece vahimdir. Bugünkü politik hamleler maalesef yalnızca Fethullah Gülen Hoca Efendi’nin ilmi şahsiyetine değil, 160 ülkede kültürel değerlerimizi, manevi dinamiklerimizi yansıtan kültür elçilerine ve onu seven milyonlara ve dolayısıyla Türkiye’nin uluslararası itibarına da yönelik olduğunu belirtmeliyiz.” diye konuştu. Son zamanlarda bazı çevrelerin dindar kitlelerdeki vicdani ağırlığını kullanarak, sivil ve sosyal muhalefeti susturmaya çalışıldığını belirten Tekineş, şöyle devam etti: “Bu yalnızca dinin değil, dini duygu ve duyarlığın da istismarı anlamına gelmektedir. Atılan bunca iftiralara rağmen kaç aydır hukuken suçlamaya haklılık kazandıracak tek bir delil gösterilememesi, iddia ve iftira sahiplerini kamuoyu nezdinde yalancı ve müfteri konumuna düşürmektedir. Maalesef dini kavramlar suiistimal edilerek medya üzerinden aylardır politik ve sosyal bir karalama kampanyası yürütülmektedir. Daha acısı da bütün bunlar karşısında dini rehberlik etme konumunda bulunan insanların sessiz kalmasıdır.”
17 Aralık iddialarının ortadan kaldırılması için hukuki süreçler işletilmek yerine, yolsuzlukların her gündeme getirilişinde, paralel yapı muamması altında büyük bir Camia'yı zan altında bırakacak iftira, yalan ve hakaretlerde bulunulduğunu söyleyen Tekineş, “17 Aralık operasyonlarının temel konusu olan rüşvet, rant, yolsuzluk, irtikab ve fasit ihaleler ne dinen ne hukuken kabul edilemez.” şeklinde konuştu.
Dini ve ahlaki prensiplere göre başkalarının mahremini araştırmanın günah olduğu gibi, suizan, yalan ve iftiralarda bulunmanın günah olduğunu hatırlatan Tekineş, şöyle devam etti: "Kamuoyuna son günlerde sunulan özel hayatın gizliliğini ihlal eden, başkalarının ayıp ve kusurlarını deşifre eden kasetleri, hiçbir delil ortaya koymadan Camia'ya isnad etmek, karalama kampanyasının uzantısı olup itibar suikastıdır ve dinen günah olduğu gibi, hukuken de suçtur.”