BÜŞRA ERDAL - ZAMAN
Baro yönetimi, bu gelişmelerle ilgili Baro'yu eleştiren haberler yapan gazetecilere karşı da 'düşmanca' bir tavır içine girdi.
En son 14
Şubat 2011'de
İstanbul Barosu yönetimi ve
Balyoz davası
sanık avukatlarının yaptığı toplantının haberini yapmak için
İstanbul Barosu'na gittim. 2002 yılında hukuk öğrencisiyken başladığım gazetecilikte ilk günden itibaren hep İstanbul Barosu'yla ilgili haberler yaptım. Çok sık baroya gittim, baro başkanlarıyla sohbet ettim. İlk kez 14 Şubat 2011'de
Baro Başkanı Ümit Kocasakal, "Burada bulunmandan rahatsız oluyoruz." diyerek adeta beni baro binasından kovdu. Bu durum, baronun güncel gelişmelerle ilgili nasıl da uç taraflara, demokrasiden uzağa savrulduğunun göstergesi oldu.
2002 yılından beri izlediğim İstanbul Barosu'nun Türkiye'nin kronik sorunlarında '
yasakçı-devletçi' duruş sergilemesi,
Balyoz davası desteğiyle en üst seviyeye ulaştı. Bu durum, gazeteciler tarafından kamuoyuna duyuruldu. 11 Şubat 2011'de 163 sanığın tutuklanmasına ilişkin kararın çıkmasının ardından Balyoz davası sanık avukatları ve İstanbul Barosu yönetimi baro binasında bir araya gelmişti. Saat 19.00'da başlayan toplantı 1 saat 15 dakika sürdü. Bir televizyon programına çıkmak için toplantıdan
erken ayrılan Baro Başkanı Ümit Kocasakal, sekreteri, baronun fotoğrafçısı, şoförü ve birkaç gazetecinin yanında beni odasına çağırdı. Oturmam için yer gösterdi. Kendisi de oturdu ve sigarasını yaktı. "Haberleri yapan sensin" dedi. Doğrulayınca da, İstanbul Barosu başkanı olarak orada bulunmamdan rahatsızlık duyduğunu söyledi. Bu zamanların geçici olduğunu, ileride herkesin bugün yaptıklarıyla ilgili
hesap vereceğini söyledi. Sonra, "Bunu hukuk anlamında demiyorum, tarih önünde. Herkes bugün ne yaptığı ya da yapmadığından sorumlu. Ben çocuklarıma karşı sorumluyum, siz de çocuklarınıza karşı sorumlu olacaksınız. Mensubu olduğunuz kuruma zarar vermeyin." diye ekledi. İstanbul Barosu mensubu olmadığımı, hukuk mezunu olarak yazdıklarıma da dikkat ettiğimi anlattım. 2002 yılından beri eski başkanlar Kazım Kolcuoğlu ve Muammer Aydın'la ilgili haberlerden dolayı kimsenin rahatsızlık duymadığını söyledim. Bunun üzerine Kocasakal, "Biz sizi yine bir mensubumuz olarak görüyoruz. Sizin dahil olduğunuz bir kurumu yıpratmayın. Buradaki toplantıyı farklı yansıtırsınız diye ondan rahatsız oluyoruz. 'Darbeci baro' diye yazıyorsunuz. Baroyu yıpratıyorsunuz." diye
cevap verdi. Başkanın odasından çıktık. Bu sırada toplantı da bitti. Baronun "basın ve halkla ilişkiler" odasında ve yan odada gazeteciler bekliyordu. Baro yönetimindeki Aydeniz Alisbah Tuskan, toplantı sonucunu sorduğumda, "Ben size konuşmuyorum. Sonra '
darbeci baro' diye yazıyorsunuz. Kesinlikle size bilgi yok, açıklama yok." diye tepki gösterdi. Sonra da diğer yönetim kurulu üyelerine, "Kesinlikle
Zaman Gazetesi muhabirine açıklama yapmayın." diye talimat verdi. Bu sırada
Ergenekon davası sanık avukatı
Vural Ergül'ün tahrikiyle Tuskan olduğunu anladığım kişi, "Ne hakla burada oturuyorsun, neden buradan faydalanıyorsun?" diye bağırdı. Barodan bir gazeteci olarak faydalandığım tek şey ise ikram edilen bir
bardak çay ve bilgisayarı prize takarak
şarj etmekti. Bu olaylara oradaki gazeteci arkadaşlar da şahit oldu.