'Gasp operasyonu'ndaki çarpıcı çelişkilere dikkatleri çekti ve uyardı!

Samanyolu Yayın Grubu Ankara Temsilcisi Abdullah Abdulkadiroğlu çarpıcı bir yazı kaleme aldı.

'Gasp operasyonu'ndaki çarpıcı çelişkilere dikkatleri çekti ve uyardı!

Abdulkadiroğlu, Bankasya'ya yapılan gasp operasyonundaki skandalları ve çarpıcı çelişkileri tek tek gözler önüne serdi.

İ
şte 'Zulüm azalarak değil azarak biter' isimli o yazısı; 

Halka “ne yapıyorsak sizin için yapıyoruz” diyenlerin ülkede yapmadığı hukuksuzluk kalmadı.

Şimdi de güya halkın menfaati için Bankasya’ya el koymuşlar.

Ama bundan önceki hukuksuzluklar gibi bu işi de ellerine yüzlerine bulaştırdılar.

Bankasya’ya el koymayı dayandırdıkları Bankacılık Kanunu’ndan tutun da, sonrasında yaptıkları resmi açıklamalara kadar her biri başlı başına skandal.

En başta Bankasya’ya el koyma kararını veren BDDK ile el koyma işlemini uygulayan TMSF’nin açıklamaları birbiriyle örtüşmüyor.

BDDK ve TMSF birbirinden habersizlermiş izlenimi veriyor.

BDDK “biz Bankasya’dan ortaklarının kurucu nitelikleri taşıdığına dair belgeler istedik. Ortakların bazıları onlara tanıdığımız süre içinde bu belgeleri bize getirmedi biz de Bankacılık Kanunu’nun 18’inci maddesine göre bankanın yönetimini değiştirme kararı aldık” diyor.

Peki bu kararı uygulayan TMSF ne diyor ?

TMSF “2001 krizinde bankalar battı, vatandaş mağdur oldu, ekonomi zarar gördü, böyle bir durum olmasın diye biz gittik Bankasya’nın yönetimini değiştirdik” diyor.

İki açıklama arasında hem teknik olarak hem de mantık olarak sıkıntı var.

Teknik olarak bakacak olursak; BDDK 18’inci maddeye göre TMSF’ye talimat verdik diyor ama TMSF gerekçesinde mali olarak batan bankalara uygulanan 71’inci maddenin detaylarını anlatıyor.

TMSF eğer gerekçesinde açıkladığı sebeplerle Bankasya’nın yönetimini değiştirdiyse bu kararın Resmi Gazetede yayınlanması gerekirdi.

Yok eğer BDDK’nın kendisine verdiği talimattaki maddeyi uyguladıysa, Bankasya’yı mali olarak batma durumundaymış gibi göstererek alenen suç işlemiştir. TMSF yöneticileri hakkında banka avukatlarının derhal suç duyurusunda bulunmaları gerekir.

Diğer yandan BDDK’nın açıklamasındaki mantığa göre; devletin kendisinden belge isteyip de tanınan sürede belge vermeyen memleketteki bütün işletmelere gidip el koyması gerekir.

TMSF’nin açıklamasından ise ülkeye 2001 benzeri bir ekonomik krizin geldiği sonucu çıkar.

Eğer bir ekonomik kriz geliyorsa ve TMSF 2001 benzeri bir krizden vatandaşı koruyacaksa gidip Bankasya’nın sermaye yeterliliği bakımından altındaki en az 10 bankaya el koymalı değil mi ?

Bu hem BDDK hem de TMSF açısından şunu gösteriyor.

“Bir güç tepemize çöktü bize yanlış, hukuksuz, izahı olmayan bir iş yaptırıyor. Biz de yaptığımız işe mantıklı bir gerekçe bulamıyoruz ve saçmalıyoruz.”

Eğer bir banka mali sebeplerle zordaysa, vatandaşın mağdur olmasını istemiyorsanız Bankacılık Kanunu’nun bu konuları düzenleyen başka maddeleri var.

Bir bankanın ekonomik olarak kötüye gittiğinin gözlemlenmesi durumunda Bankacılık Kanunu’nda sırasıyla 67’den 71’e kadar olan maddelerde “önlem alınması gereken haller”, “düzeltici önlemler”, “iyileştirici önlemler”, “kısıtlayıcı önlemler” ve “fona devir” başlıklarıyla düzenlenmiş ve belli bir zamana yayılarak uygulanması gereken yaptırımlar var.

Üstelik bu maddelere göre bir bankanın batmaya doğru gittiği durumda bile “iyileştirici tedbirler” uygulanırken, öncelikli olarak bankanın genel kurul yapıp sorunlu yönetim üyelerini kendi değiştirmesi süreci var.

Buna rağmen bankanın durumu ekonomik olarak yine daha kötüye gidiyorsa bir sonraki “kısıtlayıcı önlemler” aşamasında Bankacılık Denetleme Kurulu bankadan bir takım yöneticilerini değiştirmesini ister ve banka bu değişikliği Bankacılık Kurumunun onayıyla yapar.

Ve bu önlemleri uygulaması için kanunun “fona devretme” maddesine göre, bankaya 12 aya kadar süre tanınıyor.

Yani bir bankanın batmaya doğru gittiği durumda bile öyle paldır küldür yönetime el atma diye bir uygulama yok.

Bankasya’nın mali durumunun kötü olmadığını, batmadığını, aksine bundan 3-5 ay önceye göre daha güçlü olduğunu, hem BDDK hem de TMSF yetkilileri çok iyi biliyorlar.

Karışınızdaki banka ödenmiş sermayesini daha iki ay önce 225 milyon lira artırmış.

Üstelik Bankasya’ya uygulanan 18’inci madde, ortaklarla ilgili belgelerin BDDK’nın eline ulaşmasından sonra, bu belgelere dayanarak verilebilecek bir karar.

Elinize belge gelmeden bu ortakların kurucu niteliğini kaybettiğini nereden biliyorsunuz ?

Ayrıca sıradan vatandaşın devlete 50 liralık vergi ya da ceza borcunu takip edip ihtarname yollayan devlet, koskoca bankaların ortaklarının mali durumlarını mı bilmeyecek ?

En basitinden bu ortaklar sahibi oldukları başka şirketlerden dolayı bulundukları ilin sanayi odası ya da ticaret odasına kayıtlıdır. Oralardan mali durumlarıyla ilgili bütün bilgileri bir telefonla alabilirsiniz.

Daha böyle bir sürü soru sorulabilir.

Hiçbirine cevap veremezler.

Şimdi bütün bunlara karşı dünyada eşi benzeri görülmemiş bir direniş sergileniyor.

Devletin bütün gücü kullanılarak zalimce batırılmaya çalışılan bir bankayı, çoluk-çocuk, genç-yaşlı, kadın-erkek demeden korkusuz insanlar kurtarmaya çalışıyor.

Belli ki zalimlerin korkusuyla hareket edenler, Allah korkusunu kaybetmişler.

Ama zulüm azalarak değil, azarak biter.

 
<< Önceki Haber 'Gasp operasyonu'ndaki çarpıcı çelişkilere dikkatleri... Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER