Gandi Kemal’in aşması gereken temel birtakım handikaplar var. Öncelikle hakkında şimdiden dolaşıma sokulan ve ulusalcı kesimler tarafından benimsenme olasılığı yüksek “dış bağlantı” iddialarının üstesinden gelmesi gerekiyor. Gandi Kemal ile ilgili dış bağlantı iddiası
Almanya üzerinden kuruluyor. Teori şu şekilde örgütleniyor: “Hatırlayınız kendileri
Almanya’ya gittiğinde içinde bulunduğu
araç polis tarafından durdurulmuş ve
arama yapılmıştı. İşte teori burada devreye sokuluyor. O araçta Gandi Kemal’i zora sokacak birtakım bilgiler ve deliller vardı. Gerektiğinde aleyhine kullanılmak üzere o belgeler Almanya’nın elinde tutuluyor iddiasında bu teoriyi ileri sürenler. Buna ek olarak Gandi Kemal’in Almanya’ya
Deniz Feneri davası ile ilgili yolsuzluk belgeleri almak için gittiğini hatırlatıyor ve Deniz Feneri Davası AKP’ye karşı bir Alman operasyonuydu. Gandi bu operasyonun bir ayağı olarak düşünülmüş bir liderdi. O nedenle onunla irtibat kurdular.
Baykal komplosunun arkasında böylesi bir proje çıkarsa şaşırmayın. Almanya Türkiye’deki
Aleviler üzerine uzun süreden beri operasyonlar planlıyordu. Gandi Kemal ile bu operasyonları taçlandırdı.
Doğan Grubu gazetelerinin Gandi Kemal’e
destek vermesinin nedeni de bu. Doğan’ın Almanya ile olan yakın bağlantısını bilmeyen yok.”
Yukarıda anlattığım ve derin kulislerde anlatılan teorinin ne kadarı gerçektir bilinmez ama gerçek olan bir şey yakında
Kemal Kılıçdaroğlu’nun karşısına çıkacağı. Bir
algı olarak pişirilen bu teori Kılıçdaroğlu’nun karşısına çıktığında bu “gerçek” ile mücadele etmek zorunda. Bu, zor bir mücadele.
CHP tabanı bu tip komplolara çok açık. Zira geçen sekiz yıl boyunca CHP’liler AKP’yi böyle vurmaya çalıştı. Bu
siyaset biçimi CHP’li
seçmeni naif hale getirdi. Hele de bölünmüş bir CHP’de Alevi olmayan ulusalcı seçmene Kılıçdaroğlu’nun bir Alman projesi olduğunu anlatmak oldukça zor.
Burada Gandi Kemal’in avantajı gibi görünen Doğan projesi de tersine dönebilir. Bu projeye göre şaibesiz bir lider olan Gandi Kemal, Doğan’ın elinde birikmiş olan ve
vergi cezaları nedeniyle doğrudan açıklayamadıkları yolsuzluk dosyalarını Doğan’dan alıp birer birer açıklayacak. Benzer bir talep Baykal’a gitmiş ancak Baykal bu işe doğrudan müdahil olmamıştı. Yerine Kemal Kılıçdaroğlu bu dosyaları açıklıyordu. Ancak kendisi parti başkanı olmadığı için o dosyaların etkisi az oluyordu. Şimdi CHP’nin başkanı ve
müfettiş Kemal Kılıçdaroğlu gelecek aylarda bu projenin aktif unsuru olacak. Burada Kılıçdaroğlu için “Doğan Grubu’nun savaşçısı”
imajı doğar ki bu imaj Mesut Yılmaz’ı ve partisini yok etmişti. Kendisi yolsuzlukla suçlanan bir grubun desteğinde yolsuzluk siyaseti yapmak Gandi Kemal’e ne kadar yarar onu da göreceğiz. Bu noktada Kılıçdaroğlu’nun başarısını AKP’nin yapacağı karşı hamleler belirleyecek. Ayrıca Doğan Grubu elindeki medya organlarının bir kısmını satışa çıkardı. Onlar satılırsa bu proje ne kadar tutar onu bilemem?
Kılıçdaroğlu’nun karşısında duran en önemli diğer mesele aynı anda iki lidere karşı savaşmak zorunda olması. Öncelikle kendi lideri Deniz Baykal’ın gölgesi ve geçen sekiz yıl boyunca oluşturduğu imaj Gandi Kemal’in önündeki en büyük engel. Kılıçdaroğlu’nun kendisini ispat etmesi için Deniz Baykal’ın ötesinde bir iş yapması gerekiyor. Bu noktada Kılıçdaroğlu’nun önündeki en büyük engel partinin yönünü nereye çevireceğiyle ilgili. Baykal’ın geliştirdiği sert ulusalcı muhalefet dilini sürdürürse Baykal’dan öte geçmesi gerekiyor ki orası Canan Arıtman’ın yanı. Yani faşizm çizgisine çok yakın bir duruş. Sert ulusalcı muhalefet yapmazsa
Cumhuriyet mitingleri sonrasında
vücut bulan ve önemli bir kitle olan ulusalcı kesimi karşısına alabilir. Bu bakımdan Kılıçdaroğlu Erdoğan’dan önce Baykal ile mücadele etmek zorunda. Önümüzdeki seçimde Kılıçdaroğlu ile CHP bir aksilik olmazsa en fazla yüzde 25 oy alır. Bu Kılıçdaroğlu’nun liderliğini tartışmalı hale getirir. Gandi Kemal yüzde 30 ve üzeri oy alması durumunda Baykal gölgesini yırtmış olur ama bu da çok zor.
Gandi Kemal’in önündeki en büyük üçüncü engel Tayyip Erdoğan’ın kendisi. Bu ülkenin insanı mütevazı liderlere “sünepe” gözüyle bakar. Hatırlayınız Ecevit’in son döneminde ona yakıştırılan ve hiç hak etmediği sıfatlardan biri “sünepe” idi. Ecevit’in iktidara geldiği 70’lerdeki imajı “Karaoğlan”dı ve
ölüm tehdidine rağmen Taksim’e çıkması onu iktidara taşıdı. O yönüyle Ecevit’e Gandi Kemal değil Erdoğan daha çok benziyor. O
posta koyduğunda oyları artıyor. Dolayısıyla Kemal Kılıçdaroğlu’nun bu imajla Erdoğan’ın karşısına çıkması ve oy alması oldukça zor. Çok yakında halkın gözünde Gandi Kemal “Sünepe Kemal”e dönüşürse şaşırmayın. Biliyorum bu ağır bir ifade ama“sünepe” sıfatı şimdiden özellikle sağ seçmen arasında konuşulmaya başlandı bile. Unutmayın ki Bülent Arınç’ın kendisi için kullandığı “dandi” benzetmesi de “sünepe” anlamına yakın bir kelime. Konuştuğum Baykal yanlısı CHP’lilerden de duydum “Sünepe Kemal” benzetmesini. Bu açıdan Doğan Grubu’nun stratejistleri burada da yanılıyor.
Bana Kemal Kılıçdaroğlu’nun bir Alman projesi olduğunu iddia eden dostuma yukarıda ifade ettiğim siyasal analizlerimi anlattığımda “Zaten Almanlar bu topraklara iyi projelerle geldi sonunda hep kaybetti” diye mırıldandı...
Emre
Uslu /
Taraf