Kamuoyu araştırma şirketi VERSO’nun patronu Erhan Göksel ile dün sohbet ediyoruz.
Göksel, her siyasi parti ve kurumla ilişkisi olan ilginç bir sima. Bugünlerde
iktidar partisine mesafeli,
CHP ve Süleyman
Demirel’e daha yakın görünüyor. Ağırlıklı olarak araştırmalarını uluslararası şirketlere yapıyor. Özellikle Amerikalı şirketler, Göksel’in önemli müşterileri arasında.
Merak edilen sorular; iki partinin
birleşmesinden sonra DP ne yapar? Genel
kurmay bildirisinden sonra yaşanan süreç
AK Parti ve CHP oylarını nasıl etkiledi? MHP’nin durumu nedir?
Göksel’e göre; birleşmeden önce DYP’nin oyu yüzde 5.5, Anavatan’ın oyu yüzde 1.3 civarındaydı. İkisini topladığınızda yüzde 7’ye ancak ulaşabiliyor. Kritik soru,
barajı aşabilir mi? Şöyle düşünüyor: ‘Bu birleşme sadece iki partinin birleşmesi olarak kalırsa mümkün görünmüyor. Bu birleşmeden hiçbir şey olmaz. Ancak SHP ve CHP’nin dışarıda kalmış
Hikmet Çetin,
Seyfi Oktay gibi kadrolarını,
Süleyman Demirel gibi isimlerin desteklerini almayı başarırlarsa barajı aşabilirler. Yani geniş bir cephe oluşturmaları lazım’
Bu noktada CHP’yi hatırlattım: ‘Şu anda muhalefetin merkezi konumunda CHP görünüyor. DSP ile uzlaştı gibi. CHP eksenindeki hareketlilik, DP’yi olumsuz etkilemez mi?’ Göksel’in cevabı şöyle: ‘Evet etkiler. DSP’nin oyu yüzde 1 civarında. Ama
Baykal, kontenjan vererek cephe oluşturmaya çalışıyor. İktidara karşı tepki oylarının CHP’de toplanma ihtimali daha yüksek.’
Ya AK Parti? Göksel,
Genelkurmay bildirisinden sonra yaşananların AK Parti oylarını arttırdığı görüşünde. ‘Ancak’ diyor: ‘Eğer AK Parti
seçim sürecinde müesses nizam ile
kavga görüntüsü körüklerse umduğunu bulamayabilir. Kavgasını CHP ile yaparsa kazançlı çıkar. Oylar polarize olur. Bu süreçten hem AK Parti hem CHP kazançlı çıkar.’
Oylara nasıl yansır? Göksel’in tahmini şöyle: ‘Daha önce yapılan anketlerde AK Parti hiçbir zaman yüzde 35’in altında çıkmadı. Şimdi daha da fazla olur. Yüzde 40’ı bulabilir. Dediğim gibi süreci iyi yönetebilirse. CHP’nin oyları yüzde 17-18’lere düşmüştü, şimdi 20’yi geçmiş görünüyor.’
Üçüncülükte MHP mi, DP mi daha şanslı? Göksel, MHP’yi daha şanslı görüyor, baraj sorununun olmadığını düşünüyor. Genç Parti’ye gelince... Göksel’in tanımı şöyle: ‘Cem
Uzan, Osman
Bölükbaşı gibi. Halk dinlemeye gider ama oyunu vermez. Genç Parti işi tutmaz.’
Baykal’ın kopya verdiği gazeteciler
CHP Genel Başkanı
Deniz Baykal’ın
pazar günü gazeteci konukları vardı. Uzun uzun konuştular. Denebilir ki, ne var bunda. Doğrudur, bir siyasetçiyle gazetecilerin sohbet etmesi kadar
doğal ne olabilir? Hepimiz konuşuyoruz. İlginç olan nokta şu; baktım, o görüşmeden gazetelere yansıyan demeç yok. Demek ki, o sohbet sırasında ufuk turu atılmış, Baykal gazeteci dostlarına kopya vermiş.
Kopya da nereden çıktı diye düşünebilirsiniz.
Sohbetin hemen ardından bu gazeteci dostlarımın TV konuşmaları ve köşelerine yansıyan yazılara bakınca, hepsi aynı tornadan çıkmış gibiydi. Baykal’la sohbete katılan gazetecilerin hepsi, sanki
kalem birliği yapmışçasına yazmaya başladılar: AK Parti Cumhurbaşkanını
Meclis seçecek dedi, olmadı. Cumhurbaşkanı AK Partili olacak dedi, olmadı. Erken seçime karşı çıktı, tutmadı.
Kelimeler aynı, üslup aynı, mantık aynı, mekan aynı, gün aynı, lider aynı sadece gazeteciler farklı. CHP karargahında köşe pişirildiği zaman problem yok! Ona gazetecilik diyorlar! Ne diyelim, hayırlı işler beyler!
Bir an önce sandık
Meclis, seçim tarihini 22 Temmuz olarak belirledi.
Yüksek Seçim Kurulu da hazırlıklarını bu takvime göre yapmaya başladı. Ama hala takvim üzerinde oynamak isteyenler var.
Plaj ve
yayla korkusuyla seçim tarihini öteletmek isteyenler, şark kurnazlığıyla sonuç almayı planlıyorlar.
Eğer, oyun hukuk kurallarına göre oynanırsa seçim takviminin değişmesi sözkonusu değil ama
Anayasa Mahkemesi’nin son kararından sonra ‘Burası
Türkiye. Her şey olur’ diyenlerin kaygılarını da anlamak mümkün.
Maalesef, top sahanın dışına çıkarılmış lisanssız oyuncular sahaya girmiştir. Bu garabet durumdan bir an önce kurtulmak için demokratik nizamın meşru oyuncuları olan
siyasi partiler bir an önce sahaya çıkmalı ve sandığa koşmalıdır. Vatandaşın kendisini en özgür hissettiği sandık başında hak ve hukuk tecelli edecektir. Rejimin kalbi olan parlamento, daha güçlü bir şekilde çalışmalarını sürdürecektir.
Bu çerçevede; muhalefetin, özellikle CHP’nin yanlışları bir yana, AK Parti de uzatma dakikalarında gol atma hevesinden bir an önce sıyrılmalı,
Anayasa değişikliği girişimlerini askıya almalıdır. Aksi halde; AK Parti, Genelkurmay bildirisi karşısındaki dik duruşuyla demokratik çarpan kalplerde yarattığı sempati alanını, gereksiz didişmelerle daraltabilir.
Hakkı meşru zeminde aramak ile
sopa atmak aynı sonucu doğurmaz.
Sözün özü,
halk, gerekli mesajı almıştır. Daha fazlası usandırır. Çare sandık, sandık, sandıktır...