Jandarma Genel Komutanlığı’nın
Diyarbakır ve
Şanlıurfa’da görev yapan mülki amirler ile yargı üyelerini fişlediğinin belirlenmesinin ardından aynı
fişlemenin
Mardin’de de yapıldığı ortaya çıktı. Belgelere göre Mardin’de aralarında eski
Vali Temel Koçaklar, vali yardımcıları Ali Candan, Kemal Kızılkaya,
Milli Eğitim Müdürü İbrahim Yılmaz, İl
Nüfus Müdürü Ahmet Ceylan, Dargeçit Kaymakamı Tahsin
Aksu, Derik Kaymakamı Cemil Kılınç,
Kızıltepe Kaymakamı
Recai Akyel,
Mazıdağı Kaymakamı Sami Pınarakar,
Nusaybin Kaymakamı Ersin Emiroğlu,
Ömerli Kaymakamı
Suat Seyitoğlu, Savur Kaymakamı
Muzaffer Şahiner, Yeşilli Kaymakamı Ayhan Kartlı ile söz konusu ilçelerin milli eğitim ve nüfus müdürleri tek tek fişlenmiş.
Jandarma
bölge komutanlığına gönderilen bilgi talebi yazısında Genel
kurmay Başkanlığı’nın 29
Aralık 2005, Jandarma Genel Komutanlığı’nın 5
Nisan 2001 günkü emirleri çerçevesinde 15
Mart 2006’ya kadar istenilen bilgilerin Jandarma Genel Komutanlığı’na gönderilmesi isteniyor. Yapılacak işlemlerde hiçbir resmi ya da özel kurum ve kuruluşlara yazışma yapılmayacağı belirtilen bilgi talebinde elde edilecek çizelgelerin imzasız ve başlıksız olarak düzenlenmesi vurgulanıyor. Fişleme bilgileri arasında hakkında görüş belirtilen kişilerin görevi, adı-
soyadı, kaç yıldır mevcut görevi yaptığı da yer alıyor. 30 Aralık 2005 tarihinde çıkarılan valiler kararnamesi ile Mardin’den
Muğla Valiliği’ne atanan Vali Temel Koçaklar için 5 yıldır görev yaptığının yanı sıra ‘Sosyal birisidir. Atatürkçü görüşe sahiptir.’ deniliyor. Aynı kanaat Vali Yardımcıları Ali Candan ve Kemal Kızılkaya için de dile getirilirken, 5
Kasım 2005 tarihinde göreve başladığı belirtilen İl
Milli Eğitim Müdürü İbrahim Yılmaz için ‘Yeni göreve başladığından kanaat edinilememiştir.’ ifadeleri kullanılıyor.
Fişlerdeki bilgilerden bazıları:
Mardin Nüfus Müdürü Ahmet Ceylan: Dinî görüşe sahiptir. Eşinin başı kapalıdır.
Dargeçit İlçe Milli Eğitim Müdürü Ahmet
Cengiz: Bölge insanı olup Nusaybinlidir. Bölücü görüşe sahip olduğu yönünde duyumlar alınmıştır.
Derik İlçe Milli Eğitim Müdürü
Nejat Yıldız: Bölge insanı olup Mardin Kızıltepelidir. Maddi çıkarlarına düşkündür.
Polis ve
jandarmaya yakın olmaya çalışır. Sinsidir. Güvenilmez.
Kızıltepe İlçe Nüfus Müdürü Zeyni Yalçın: Bölge insanıdır. Dinî görüşe sahiptir. Eşinin başı kapalıdır.
Mazıdağı İlçe Nüfus Müdürü Feyzi Eldem: Arap kökenlidir. Devlet yanlısıdır. Kardeşi
emekli albaydır.
Mazıdağı İlçe Milli Eğitim Müdürü Abdulkadir Kösen: Kızıltepelidir. Dinî görüşe sahiptir. Eşinin başı açıktır.
Ömerli Kaymakamı Suat Seyitoğlu:
Hakkari Yüksekovalıdır. Jandarmaya mesafelidir. Güvenilmez.
Savur Kaymakamı Muzaffer Şahiner: Dini görüşe sahip. Eşi kapalıdır.
Mağdurlar: Böyle bir çalışmanın yapıldığına inanmak istemiyoruz
Jandarmanın hakkında
rapor hazırladığı isminin açıklanmasını istemeyen bir
kaymakam bu tür çalışmanın gerçekten var olduğuna inanmak istemediğini ifade etti. Böyle bir çalışmanın hukuk devleti ilkeleri ile bağdaşmayacağının altını çizen kaymakam, “Bu bilgilerin
iftira olduğunu düşünmek istiyoruz. İlçedeki mülki amir olarak herkesle vatan ve millet için elbirliğiyle çalışıyoruz. Resmî kanaldan yapılmış bu tür bir çalışma varsa kendi açımızdan ileriki dönemde doğuracağı olumsuzlukları göz önüne alarak gerekirse hakkımızı
arama yoluna gideriz. Bu tür şeyler komplodur, çalışma şevkini kırmaya yönelik işlerdir.” dedi. İlçe Milli Eğitim Müdürü iken hakkında görüş ortaya konulan ve şu anda farklı bir görevde bulunan bir eğitimci ise yapılanların hoş olmadığının altını çiziyor. Eğitimci, “Eşinin başı açıktır. Şu görüşe sahiptir, bu kişilere güvenilir, güvenilmez gibi yaklaşımlar insan haklarına da aykırı. Kişilerin
aile mahremiyetine varıncaya kadar ortaya konmasını anlamak mümkün değil.” şeklinde konuştu. Mardin’in bir ilçesinde halen ilçe milli eğitim müdürlüğü yapan müdür ise yapılan çalışmadan haberi olmadığını ve diyeceği bir şey bulunmadığını ifade etti.
‘Sistematik olarak yapılıyor
Fişlemeye gösterilen tepkiler ise artıyor.
İstanbul 2. Zırhlı Tugay’daki fişlemeyle ilgili olarak TBMM’de
soru önergesi veren
CHP Mersin Milletvekili Mustafa
Özyürek, son haberleri “Hukuk devletinde olmaması gereken bir
uygulama ile karşı karşıyayız.” diye değerlendirdi. Hukuk ve Yaşam Derneği Başkanı Hayrettin Açıkgöz ise bu olayın, fişlemenin lokal değil sistematik olduğunu gösterdiğine dikkat çekti. Açıkgöz, “Hukuki hiçbir yanı yok. Fişleme olayı hem Türk hukukunda hem de
Avrupa Birliği müktesebatında kişilik haklarına saldırı olarak kabul ediliyor. Jandarma Genel Komutanlığı talimatıyla böyle bir işin yapılıyor olması çok önemli. Bu noktada Türkiye’nin artık kolluk kuvvetlerinin görev ve yetkileri ile
hizmet alanların yeniden tespit edilmesi gerekiyor.” dedi. Şanlıurfa
Baro Başkanı Müslüm Akalın ise, fişlemenin temel hak ve hürriyetlere bir saldırı olduğunu söyledi. Akalın, fişlemenin hukuk dışı olduğunu vurguladı.
CHPli vekiller: Biz de fişleniyoruz,
Başbakan da
Jandarma’nın Diyarbakır’da vali, vali yardımcıları, hakimler ve çok sayıda üst düzey yetkiliyi fişlemesine ilişkin gelişmeler CHP kanadında büyük tepki topladı. AK Partili yöneticiler ve milletvekilleri, Jandarma’nın ‘fişlemesine’ ilişkin yorum yapmaktan kaçınırken, CHP’liler Türkiye’de Başbakan’ın bile dinlendiğini ileri sürüyor.
CHP
Merkez Yönetim Kurulu Üyesi ve Diyarbakır
Milletvekili Mesut Değer, fişlemenin hukuk devleti anlayışına kesinlikle aykırı bir durum olduğunu; ancak Türkiye’de yıllardır kendisi de dahil olmak üzere çok sayıda insanın fişlendiğini ileri sürdü. Gizli dinlemelerin insanların özel hayatına müdahale olduğunu hatırlatan Değer, “Bunun hiçbir hukuki dayanağı olamaz, Anayasa’ya da aykırıdır. Ama ne yazık ki bizim ülkemizde herkes fişleniyor. Eminim ki beni de fişliyorlar.” dedi. Fişleme işinin sorumlularının bir an önce yargı önüne çıkartılmasını isteyen Değer, suç işleyen kişilerin takibinin yasalar çerçevesinde normal olduğunu; ancak bunun bile süresiz olmadığına işaret etti. Değer, “Özellikle bizim bölgede yıllardır herkes yasadışı bir şekilde dinleniyor. Son olarak
Şemdinli bombalaması olayında suçlanan astsubayların çeşitli kişiler hakkında fişleme yaptığı ortaya çıktı.” diye konuştu. Bu konularda
Adalet Bakanı ve İçişleri Bakanı başta olmak üzere tüm yetkilileri göreve çağıran Değer, “Hukuk devletinde bu tür olaylara derhal el konması gerekir.” dedi.
Eskiden beri bu çalışmalar yapılıyor
CHP Parti
Meclisi Üyesi ve Hakkari Milletvekili Esat Canan ise AB müzakerelerine başlayan Türkiye’de hâlâ ‘fişleme’ olaylarının olmasının çok üzücü olduğuna vurgu yaptı. “Ne yazık ki eskiden beridir fişleme uygulanıyor.” diyen Canan, üst düzey yetkililer başta olmak üzere suçsuz olan birçok insanın da fişlendiğini kaydetti. Bu olayların artık ‘sıradanlaştığını’ anlatan Canan, benzer örneklerin zaman zaman gündeme geldiğini; ancak yetkililerin olayın üstüne gitmediğini savundu. Canan, “Türkiye’de fişlenmeyen insan sayısı çok azdır. Hepimiz fişleniyoruz, Başbakan bile fişleniyor.” dedi. Devletin artık şeffaflaşması gerektiğini belirten Canan, çağdaş hukuk devletlerinde böyle şeylerin yaşanamayacağını, aksi takdirde insanların devletine ve geleceklerine güvenmeyeceklerine işaret etti.
Emekli Janderma
İstihbarat Binbaşı Zahit Zengin: Eldiven taktığı söylenen valinin eşi, başı açık çıktı Emekli Jandarma İstihbarat Binbaşı Zahit Engin, Güneydoğu’da
terörle mücadele yaparken bile fişleme tartışmalarının gündeme geldiğini söyledi. Fişleme olaylarının en yakın tanıklarından olan Engin, bir anısını hiç unutamıyor: “7.
Kolordu istihbarat şube müdürü, Diyarbakır’da bir vali yardımcısının eşinin dirseklerine kadar
eldiven taktığı bilgisini verdi. Araştırdım, bürokratın eşinin başının bile açık olduğunu gördüm.” Engin,kamuoyunda ‘fişleme’ olarak tanımlanan ‘
personel istihbaratı’na özellikle 28
Şubat sürecinden sonra ağırlık verildiğini söylüyor. Engin’e göre özellikle 1999 yılında Milli
Güvenlik Siyaseti Belgesi’nde değişiklik yapılması ile birlikte personel istihbaratında ‘irtica’ya öncelik verildi. Emekli binbaşı irticanın birinci öncelikli tehdit olmasından sonra kamuda görev yapan personelin
dindar olup olmadığının daha yakından takip edildiğini kaydediyor. Gerek istihbarat timi gerekse istihbarat grup komutanı olarak görev yaptığı yıllarda ‘personel istihbaratı’ konularına girmediğini belirten Engin, bu tür personel istihbaratında yanlış bilgilendirmelerin söz konusu olduğunu söylüyor. Engin, kendisine ‘personel istihbaratı’ konusunda gelen teklifleri, “Bizim görevimiz personel istihbaratı değil terördür.” diye geri çevirmiş. Emekli Binbaşı, personel istihbaratı konusunda hatalar yapılabileceğinin altını çiziyor. Diyarbakır’da istihbarat tim komutanı olarak görev yaptığı dönem içinde bir gün 7. Kolordu istihbarat şube müdürü Kurmay Albay’ın kendisini çağırıp Diyarbakır’daki bir vali yardımcısı hakkında bilgi istediğini anlatan Engin şöyle devam ediyor: “Nasıl biri olduğunu sordu. Ben Kara
deniz’de görev yaparken tanıdığımı, o zamandan beri dost olduğumuzu söyledim. Albay’a ‘
Aktif bir arkadaşımız. İyi bir yöneticidir.’ dedim. Gerçekten de öyleydi. Bizim de Diyarbakır’da güvencemizdi. Her türlü sıkıntımızda bize
destek olan biriydi. Ben böyle deyince, İstihbarat şube müdürü bana, ‘Onu demiyorum. Karısının kafası türbanlıymış. Dirseklerine kadar eldiven takarmış. Hiçbir törene falan katılmazmış.’ dedi. Ben de ‘Vallahi ben karısını tanımıyorum. Siz bana vali yardımcısını sordunuz. Ben de onu söyledim. Karısının nasıl biri olduğunu ise bilmiyorum.’ dedim.”
İstihbarat şube müdürü ile yaptığı konuşmadan sonra Diyarbakır’da vali yardımcısı olan arkadaşının yanına gittiğini söyleyen Engin, “Ben arkadaşın hanımını tanımıyordum. Ancak gördüm ki başı filan kapalı değil. Kollarına kadar eldiven de takmıyor.” diye konuştu.
Emekli Deniz
Hakim Yüzbaşı Mehmet Karamanlı:
Genelkurmay başkanı hakkında da bilgi toplamış olabilirler
Emekli Deniz Hakim Yüzbaşı Ahmet Karamanlı, bürokratlar hakkında bilgi toplayanların
Genelkurmay Başkanı ve kuvvet komutanlarını da fişlemiş olabileceğini söyledi. Gündeme gelen bilgilerden kontrolsüz bir güç tarafından yönlendirildiği izlenimi edindiğini kaydeden Karamanlı, “Bu da o zaman herkes ile ilgili bir fişleme yapılıyor sorusunu akla getiriyor. Hatta her askeri takip eden başka bir asker var demektir. Burada
şantaj üzere kurulmuş bir mekanizma söz konusu. Bir insanın sosyal, milliyetçi, dindar olmasının kıstasları nedir ve bunları kim belirliyor? Belki Genelkurmay Başkanı ve kuvvet komutanlarıyla ilgili de
kayıt tutuluyor dedi”. Yapılan takibatların sınırının da belli olmadığını, bunun her türlü suiistimale kapı araladığına dikkat çeken eski hakim, şöyle konuştu: “Daha önce buna benzer iddialar gündeme geldi. Bu tamamen özel hayata müdahaledir. Valinin emrindeki bir insan nasıl kalkıp böyle bir işe soyunabilir? İnsanları nereye kadar takip ediyorlar? Bunun sınırı belli değil. Evine gelen misafiri, kızının nerede okuduğu ya da başının kapalı olup olmadığının takip edilmesi anayasal suçtur.”
Emekli Hakim Binbaşı Yusuf
Çağlayan ise bir ildeki en üst mülki amir hakkında bilgi toplamanın
sivil otoriteye müdahale anlamına geldiğini, bu anlayışın
darbe ya da olağanüstü dönemlerin bir ürünü olduğunu söyledi. Çağlayan, “Olağanüstü dönemlerde ortaya çıkan asker, daha sonra kışlaya çekilir. Ancak etkinliğini jandarma üzerinden sağlar. Jandarma normalde kırsal alandaki iç güvenlikle ilgili istihbarat yapabilir. Ancak şehir merkezlerinde üstelik vali, hakim ve savcıları takip etmesi anayasal bir suçtur. Meclis bu konuyu gündeme getirip kurallarını bir kez daha belirlemeli.” dedi. Olup bitenlerin Genelkurmay’ın bilgisi dışında meydana gelmesinin imkansız olduğunu savunan Çağlayan, şöyle konuştu: “Komutanlıklar arasında bir koordinasyon var. Üstelik bu tür konular Milli Güvenlik Kurulu’nda gündeme geliyor.” “Bugün fişleyenler bir gün gelir fişlenen konumuna düşer.” diyen askeri hakim, “Objektif kriterlere göre, milletin yapısına ve memleketin menfaatlerine uygun kurallar ortaya konulmalı. Bir icraat olacaksa bunlar hukuk devleti ilkeleri çerçevesinde yerine getirilmeli.” şeklinde konuştu.
ZAMAN