Koru, dünkü yazısında "Türkiye'nin kirli siyasi suikastlar ve karanlık eylemler tarihinin en kirli ve en karanlık sayfaları henüz açılmadı" dedi ve "'1 numara' beklendiği gibi bir asker değil de söylendiği gibi bir
işadamı çıkarsa, '
Ergenekon' sanıldığı gibi bir 'yarı-militer'
örgüt değil de bazı dengesiz eski askerleri de kullanan daha farklı bir yapılanma ise bu sizleri şaşırtır mı?" diye sordu.
İşte o yazı:
Korkmayalım, umutlanalım
'Ergenekon' örgütünün yargı süreci devam ediyor. Uygun gördükleri her ortamda ülkenin içini karıştırmak, gerektiğinde siyasi suikast, ihtiyaç duyulduğunda kitle hareketi düzenlemek ve
darbe şartlarını hazırlamakla itham edilen bir örgüt bu.
Kafamız eskisinden biraz daha dinç ise bugün, bunu, Ergenekon'un yargılanmasına borçluyuz; epey süreden beri
Hrant Dink cinayeti, gazetelere
bomba ve
Danıştay baskını gibi ülkenin içini karıştırıcı eylemlerle karşılaşmıyoruz.
Her şey beklentiler istikametinde gelişirse, sadece 1999 sonrası siyasi hayatın karanlıkları aydınlanmakla kalmayacak,
mahkeme sürecinden elde edilecek bilgilerle ülkenin son elli yılına damgasını vuran pek çok 'sahibi meçhul' kirli proje ile '
faili meçhul' kanlı eyleme de ışık tutulacak.
Savcıların titiz çalışmaları
davayı bu noktaya getirdi.
Yargıçlar da davanın evrensel standartlarda görülmesi için özel bir çaba sarf ediyorlar. Bugünden ileriye baktığımızda yargılamanın ne zaman ve nasıl sona ereceğini henüz göremiyoruz, ama sonuçta vicdanları tatmin edecek bir karar çıkacağından kuşku duymak için bir sebep de yok.
'Biz' diye yazarken tereddüt geçirdiğimi bilmenizi isterim. Türkiye'nin son elli yılında izini bırakmış hemen bütün siyasi cinayetlerle kitlesel altüst oluşların hesabını görmesi beklenen bir dava hakkında herkes benim kadar heyecanlı değil. Başka vesilelere bakıp 'demokrat' olduğunu varsaymamız gereken,
Susurluk sırasında titizlik göstermiş nice meslektaş, 'Ergenekon' yargılaması sarpa sarsın, boşa çıksın diye sanki dua ediyor.
Sabah gazetesinin yayımladığı, olayı daha düzgün bir perspektife yerleştirme fırsatı veren bir
belge bile, “Tamam, işte gördünüz, bu dava şimdiden çuvalladı” tarzında saçma sapan değerlendirmelere yol açtı. Oysa o belge davanın ne kadar sağlam bir zemin üzerine oturduğunu gösteriyor.
Konunun böyle ele alınması için görünürde bir sebep yok. Bu durumda, “Acaba şimdiye kadar su yüzüne çıkmamış, altta bir yerlerde kalmış karmaşık ilişkilerin ortalığa serilmesinden mi korkuluyor?” sorusu meşrulaşıyor. Demokrat bilinen ve Susurluk karşıtı olan arkadaşları, yakınlarını, irtibatlı oldukları kişi ya da çevreleri,
mesai arkadaşlarını, âmirleri veya patronlarını rahatsız edecek ne olabilir?
İkisi de devletin istihbarat örgütüyle ilgili iki gelişme yaşandı son hafta: İlki, olayların merkezindeki ismin MİT ile ilişkisini gösteren Sabah'ta çıkan belge... Diğeri de, istek üzerine MİT'in mahkemeye gönderdiği isimlendirilmiş 'Ergenekon örgütü şeması'... Acaba o şemada yer alan onca kişi arasında şapkamızı başımızdan uçuracak isimler var da, bir tedbir olsun diye şemayı hazırlayan MİT'in itibarı mı şimdiden zedelenmek isteniyor?
'1 numara' beklendiği gibi bir asker değil de söylendiği gibi bir işadamı çıkarsa, 'Ergenekon' sanıldığı gibi bir 'yarı-militer' örgüt değil de bazı dengesiz eski askerleri de kullanan daha farklı bir yapılanma ise bu sizleri şaşırtır mı?
Şaşırtmamalı.
Türkiye'nin kirli siyasi suikastlar ve karanlık eylemler tarihinin en kirli ve en karanlık sayfaları henüz açılmadı. Savcılar ve mahkeme heyeti büyük bir cesaretle o sayfaları da açabilirse, gözümüze çekilmiş perde kalkmış olacak.
Korkmayalım, hatta umutlanabiliriz de...