Taraf'a konuşan
İstanbul Üniversitesi Adlî Tıp Enstitüsü eski Başkanı Atasoy,
Ergenekon dosyasına giren 47 sayfalık
raporu kendisinin yazmadığını söyledi: Bilgiler bana ait. Gönderen Ümit Sayın... Eegenekon sanığı
Tolon'a kurumla ilgili bilgi verdiğini doğrulayan Atasoy ‘Kaygılarımı aktardım' dedi.
AdlîTıp uzmanları hakkında kimi bilgileri rapor haline getirerek dönemin 1.
Ordu Komutanı, Ergenekon'un tutuksuz sanığı
emekli Org.neral
Hurşit Tolon'a gönderdiği iddia edilen eski
İstanbul Üniversitesi Adlî Tıp Enstitüsü Müdürü Prof. Dr. Sevil Atasoy, Taraf'a konuştu.
Görev süresinin uzatılmaması üzerine Enstitü'ye ilişkin kaygılarını anlatmak için Ergenekon'un
tutuklu sanığı Doç. Dr. Ümit Sayın'la birlikte Hurşit Tolon'u ziyaret ettiklerini kabul eden Atasoy, “Tolon Paşa'ya
akıl danışmak için görüştüm. Ancak hiçbir şekilde yazılı bir rapor vermedim” dedi. Atasoy, rapor konusunda Ümit Sayın'ı suçladı. BM Uluslararası
Uyuşturucu Kontrol Kurulu Başkanı olan Atasoy'la hakkında ortaya atılan iddiaları konuştuk.
Adlî Tıp uzmanlarını “fişleyerek” bunu bir rapor halinde 1. Ordu Komutanlığı'na yazdığınız iddia ediliyor. Bu iddia doğru mu?
1. Ordu Komutanlığı'na, herhangi yazılı bir rapor vermedim. 18 yıllık müdürlüğüm süresince de, kimse benden bu nitelikte bir rapor istemedi. İstanbul Üniversitesi Adlî Tıp Enstitüsü'nün kuruluş amaçlarının farklılaştırıldığı kaygısıyla dönemin 1. Ordu Komutanı Hurşit Tolon ile kaygılarımı paylaştığım doğrudur. Raporun 2. bölümümün C. kısmında yer alan, Şebnem Korur Fincancı ile Sermet Koç'un beni ziyaret ettiklerine ve tıp fakültelerine bağlı Adlî Tıp Anabilim Dalı ile üniversiteye bağlı Adlî Tıp Enstitüsü'nün birlikte bu kurumu oluşturmasını
teklif etmelerine ve benim de bu teklifi reddettiğime ilişkin bilgi bana aittir. Bunun dışında raporda geçen diğer bilgiler ve asıl 47 sayfa olan asıl raporu yazılı bir biçimde ben vermedim.
Hurşit Tolon ile görüştüğünüzü söylüyorsunuz. Neden başka biriyle değil de Hurşit Tolon'la görüştünüz?
Akıl danışmak için görüştüm. Savcılığa, polise gidersem suç duyurusu olurdu. Akıl danışmak için gittim. Rektöre gitmedim. Yeni seçilmişti ve atamaları da kendisi yapmıştı... Bakın, yeni yapılanmaya ilişkin kaygıları sadece ben değil Enstitü'de görevli çok kişi de dillendirmeye başlamıştı. İçimizde ‘nereye gidelim, kime anlatalım' diye bir
tartışma yaşanıyordu. İsmini şu an hatırlamadığım bir kişi bana bu kaygıları 1. Ordu Komutanı'na söylememin iyi olacağını anlattı. Biz bu fikre çok kalabalık bir grup olarak vardık. Tartışmalar sonucunda Hurşit Tolon Paşa ile görüşmeye karar verdik.
Hurşit Tolon ile ilişkinizin boyutu neydi?
Hiçbir ilişkim yoktu. Daha önce hiç görmemiştim, daha sonra da görmedim. Onu tanıyan Ümit Sayın'dı.
Kendisine neler anlattınız?
Bakın, benim Enstitü'deki
doğal sürem bitmişti. Benim yerime Enstitü içinde bulunan nice
öğretim üyesinden hiçbiri atanmayıp, tümüyle dışarıdan bir
ekip görevlendirildi. Bu ekip de salt Adlî Tıp uzmanlarından oluşuyordu. Bunlar
otopsi ve insan muayenesi yapmak gibi bizimle hiç ilgisi olmayan alanlara gireceklerini gazetelerde beyan ettiler. Bunun arkasında başka bir plan olduğunu düşündüm. Bu plan benim karşı çıktığım alternatif bilirkişilikti. Yani Adlî Tıp Kurumu'na karşı, iki anabilim dalı ile enstitünün biraraya getirilerek, Adlî Tıp Kurumu'nun bütün işlevlerini sırtlamasını anlamsız buldum. Mümkün olmayacağını düşündüm. Ve hali hazırdaki yasalara karşı buldum. Bu kaygılarımı Hurşit Tolon'a aktardım. Adlî Tıp Entitüsü her ne kadar Adlî Tıp ise de, otopsi ve insan muayenesi gibi alanlara girmesinin ve
Adalet Bakanlığı Adlî Tıp Kurumu'na alternatif oluşturmasının mümkün olmadığını söyledim. Başka bir şey söylemedim.
Kaygılarınız ideolojik miydi yoksa mesleki kaygılar mıydı?
Ben, mesleki kaygılarımı kendisiyle paylaştım. Enstitü'nün kuruluş amacından sapacağını söyledim. Bu kişilerin Enstitü'ye gelenlerin bu konuların uzmanı olmadıklarını söyledim. Ancak hiçbir şekilde bu kişiler hakkında ‘şu fraksiyondandır bu fraksiyondandır' şeklinde bir şeyler anlatmadım.
Ancak raporda üç meslektaşınız hakkında bilgiler var...
Bunlarla benim bir ilgim yok. Arkadaşlarımızı fişlemek ya da onları düşman görmek gibi bir kaygım yok. Ben, ‘bu böyleymiş, o şöyleymiş' diye kimseyi yıpratmadım. Raporda ismi geçen kişiler o dönemde beni ziyaret ettiler. ‘Gel beraber yeni bir oluşum yapalım' dediler. Reddettim. Adlî Tıp Kurumu'na alternatif yeni bir oluşum için altyapı ve personelimizin olmadığını söyledim.
Raporla birlikte hakkınızda iddialar ortaya atıldı. Ne yapmayı düşünüyorsunuz?
Hukukî olarak ne yapılması gerekiyorsa onu yapacağım. Bu raporu ismimi kullanarak kaleme alan birisi var.
Kimden şüpheleniyorsunuz?
Ümit Sayın'dan. Ben bu bilgileri gönderiyormuşum gibi kendisi götürdü. Ümit kendi adının yanı sıra benim adımı kullanarak abarttı. Benim ismimi kullanarak hazırladığı rapora önemli hale getirdi. Daha çok ciddiye alınmasını sağladı. Adını anmak istemediğim ancak anmak zorunda kalacağım Ümit Sayın'ın askerlerle olan bağlantısını biliyoruz. Benim onunla yaptığım chat kayıtları var. Ümit Sayın ile 25 Haziran 2005 tarihinde yaptığım yazışmada ‘Öyle bir rapor hazırladım ki
küçük dilinizi yutacaksınız“ dedi. Bunu bana, raporun üzerindeki tarihten sonra söylemesi dikkat çekicidir.
Ama resmî yazışmada raporu sizin yazdığınız belirtiliyor.
Resmî yazışmaya bir şey dediğim yok. Bu insanlara ismimi ne şekilde empoze ettiğini söylüyorum. Bakın ben, Hurşit Tolon Paşa'ya Ümit Sayın ile birlikte gittim. Paşa ile görüştük. Paşa bizden yazılı bir şey istedi. ‘Sözlü olarak anlattıklarımızı yazın' dedi bize. Ancak ben kendisine yazılı bir şey vermedim. Demek ki kendisine giden yazılı rapor buymuş. Bu yapılırken de benim ismim kullanılıyor.
Hurşit Tolon sizden yazılı olarak ne istedi?
Ben oraya Ümit Sayın'la birlikte gittim. Orada adını bilmediğim başka birisi daha vardı. Tanımadığım o asker bizi aşağıya kadar uğurladı. ‘Ümit Sayın ile irtibatta kalacaklar' dediler, ayrıldık. Onlar bu irtibatı sürdürdüler. Ümit Sayın'ın da bir şey yazdığı ortadadır. Yani Ümit Sayın beni kullandı. Bunu kullananların asker olduğunu sanmıyorum. Ümit, ‘Ben yazdım' dememiştir. ‘Bunu hoca göndermiştir' demiştir.
Peki, askeri istihbarat buna nasıl inanmış?..
Bunlar birinin oyununa geldiler. Tolon ya da adamlarından biri bana bu konuda bir şey sormadı. Ümit Sayın'a güvenmişlerdir. Bu nedenle benimle konuşarak yeniden teyit ettirmemişlerdir.
Hurşit Tolon'un Hürriyet'te yazmanız için tavsiyede bulunduğu iddia ediliyor...
Benim,
Ertuğrul Özkük ile olan muhabbetim eski bir zamana dayanır. 2000 yılında Özkök'ün isteğiyle özel yazılar yazmaya başladım. 2005'ten sonra Enstitü'den part time ayrıldıktan sonra yazı yazmam için ısrarcı oldu. Benim için birinin ricacı olmasına ihtiyacım yok. Benden habersiz de Tolon Paşa'nın bu tavsiyede bulunduğunu da zannetmiyorum. Meslekî birikimim nedeniyle, hiçbir gazeteden böyle bir ricada bulunmaya ve bulundurtmaya ihtiyacım yoktur.
O günlere baktığınızda şu an neler düşünüyorsunuz?
O döneme
bakan sadece ben değilim. İ.Ü Adlî Tıp Enstitüsü'nde çalışan hepimiz o döneme bakıyoruz. Gerçekten anlamamış olduğumuzdan dolayı gayet hayıflanıyorum. Bir anlamda kullanılmış olduğumuzu düşünüyorum. Bilemedik. Ümit Sayın'ın meğer farklı amaçları varmış. Bunu anlayamamışız. Enstitü'ye ait o zaman taşıdığım bu kaygılarımın da yersiz olduğunu gördüm. Çünkü Enstitü hiçbir zaman başka bir yere gitmedi.
"Mısır Çarşısı için ‘bomba' demedik"
Prof. Dr. Atasoy, kendisinin başkanlığında sosyolog Pınar Selek'in iki buçuk yıl cezaevinde kalmasına neden olan “
Mısır Çarşısı”
patlamasına ilişkin hazırlanan rapor hakkında ise şunları söyledi: “
Adli dosyayı incelerseniz, raporlararası tenakuz olmadığını görürsünüz. Çünkü,
savcılık talebiyle olay yerinden
delil toplayan İstanbul Üniversitesi Adlî Tıp Enstitüsü idi. Bu deliller, Enstitü'den başka hiçbir yerde incelenmedi. Bu nedenle, karşılaştırılabilir raporlar yoktur. Enstitü müdürü olmam nedeniyle, bu ekibin başındaydım. Ancak delillerin analizleri laboratuarlarda görevli uzmanlarca yapıldı. Haberinizde de yer aldığı gibi, raporumuz, azotlu, ancak niteliğini belirleyemediğimiz bir maddenin değişik malzemeler üzerinde tekrarlaması nedeniyle, daha ileri araştırmalar yapılması gerektiğini belirten ve otopsilerin yapıldığı Adalet Bakanlığı Adlî Tıp Kurumu'nca, gaz patlama olasılığını araştırmak için, kanda ve organlarda nelerin yapılması gerektiğini sıralayan bir
yol haritası niteliğindedir. Patlamanın bombadan kaynaklandığı söylenmemiştir.”
Atasoy'un adı raporda böyle geçiyor
Birinci Ordu Komutanlığı tarafından hazırlanan 11 Temmuz 2005 tarihli yazının giriş bölümünde Prof. Dr. Sevil Atasoy hakkında şu bilgiler yer alıyor: “İstanbul Üniversitesi bünyesinde bulunan
Adli Tıp Enstitüsü'nün 1987 yılından beri müdürlüğünü yapan Prof. Dr. Sevil Atasoy'un 26
Mayıs 2005 tarihinde dolan görev süresinin uzatılmayarak yerine Prof. Dr. İmdat Elmas'ın vekaleten göreve getirilmesi üzerine; Prof. Dr. Sevil Atasoy tarafından İstanbul Üniversitesi'ndeki kadrolaşma, bu kadrolaşmanın şekli, ideolojik yönü, amacı ve sonuçları ile ilgili iddiaları içeren, bu iddiaları belgelerle destekleyen EK'lerden oluşan bir rapor alınmıştır.”
TARAF