Ergenekon'un
kilit ismi
Tuncay Güney, polise verdiği ifadede
Jandarma Genel Komutanı Eşref
Bitlis ile
Binbaşı Ersever'in, Ergenekon'un
PKK'ya
silah satışından haberdar oldukları için öldürüldüğünü öne sürdü.
Veli Küçük ile
Doğu Perinçek'in TSK'ya ait 24 bin silahı K.
Irak'a götürüp
Talabani,
Barzani ve PKK'ya verdiklerini iddia eden Güney'e göre
Kırıkkale'deki silah
fabrikası da delilleri yok etmek için bombalandı.
Kanada'da yaşayan
Tuncay Güney'in, Ergenekon iddianamesine zemin hazırlayan 2001'deki ifadelerinin yer aldığı DVD'den çıkan şok iddialardan bir bölümü de Ergenekon'un işlediğini öne sürdüğü iki önemli
cinayet ve Kırıkkale Silah Fabrikası'ndaki
patlamayla ilgili.
Akşam gazetesindeyken “CIA
Kuzey Irak'a silah sevkıyatı yapıyor” başlıklı bir haber hazırlayan Tuncay Güney, 2001'de gözaltına alındığında sevkıyatı aslında Ergenekon'un yaptığını ileri sürüyor. Tuncay Güney'in iki önemli cinayete ilişkin iddiaları şöyle:
“Cırtlak koyu yeşil BMV bir gece vakti
Habur Sınır Kapısı'na geldi. Arabada Tuncay Güney ile gazeteciler A., B., ve D. de vardı.
Veli Küçük'ün ekibiyle dönemin Bölge Valisi
Ünal Erkan'ın arası iyi değildi.
Gazeteci A. ekibe bu yüzden dahil edilmişti. A.'nın Erkan'la arası iyiydi. Sınır geçiş izinleri bu ilişki sayesinde kolayca alındı.”
SİLAHLAR SINIRDA
Ekibi
Silopi Hac Konaklama Tesisi'nde resmi ve
sivil üniformalı askerler karşıladı. Kapıda işlemleri
JİTEM'ci Ali
Balkan Mete'nin adamı olan, Küçük'ün oraya atanmasını sağladığı
Gümrük Baş Muhafıza Müdürü C. Bey yaptırdı. Habur'u geçtikten sonra konteynırlı iki
araba ekibi bekliyordu. Sınırı geçince önüne telle Irak plakası takılan BMW öndeydi, içinde 24 bin silah bulunan konteynırlı iki
araç da arkadan geliyordu. Silahları, JİTEM'e çalışan gümrük müdürü biliyordu. Gazeteci A., konteynırların içinde silah olduğunu anlamış ve rahatsız olmuştu. B. bunu bilmiyordu, ancak şüphelenmişti. Gerçeği İstanbul'a gelince öğrendi. Ekip silahlarla Zaho'ya ulaştı. Gün ışıyana kadar Irak Milli
Türkmen Partisi'nde kaldılar.”
DOĞU PERİNÇEK REFERANS OLDU
“Burası Barzani
bölgesiydi. Ziyaret görünüşte gazetecilerin Irak liderleriyle
röportaj gezisiydi, Doğu Perinçek'in referansını kullanıyorlardı. Sonra Talabani bölgesine geçildi. Bir hafta sonra Erbil'e geçen
ekipte bulunan gazeteci A., Tuncay Güney'le tartışarak Türkiye'ye geri döndü. JİTEM subayları, Tuncay Güney'e, konteynırlarda 24 bin silah olduğunu söylemişti. Silahların 12 bini Barzani'ye, 12 bini de Talabani'ye verildi. Kosret Resul, 'Silahların 6 binini biz aldık. Binbaşı T. 'yine' bizimle oynuyor' dedi. Kosret Resul, geri kalan altı bin silahın PKK'nın liderlerinden Cemil Bayık'a teslim edileceğini söyledi.”
KARŞI ÇIKAN ÖLDÜRÜLDÜ
Dönemin Jandarma Genel Komutanı
Eşref Bitlis ve JİTEM'in Doğu'yu kapsayan 4. bölgesinin komutanı Binbaşı
Cem Ersever, Veli Küçük ile Ergenekon ekibinin kirli işlerini, Irak'a yapılan silah sevkıyatların çok iyi biliyorlar ve karşı çıkıyorlardı. Bu nedenle
örgüt, Bitlis ve Ersever'i sevmiyordu. Daha sonra art arda ikisi de öldürüldü.
SAHTE RAPOR VERİLDİ
Güney'e göre
senaryo şu şekilde işledi: Eşref Bitlis Paşa'nın öldüğü haberi ilk duyulduğunda Veli Küçük, Perinçek'e konu üzerinde çalışmasını söyledi. Bitlis'in uçağının '
buzlanma' sonucu düştüğü
rapor edildi. Dönemin Genel
kurmay Başkanı Doğan
Güreş'de bu yönde açıklama yaptırıldı. Veli Paşa'ya bunu sordum, 'Buzlanma oldu. Bunun altında bir şey aramaya gerek yok. Komutan'dan daha iyi kim bilir' cevabını verdi. Aslında Küçük,
Doğan Güreş ve Hasan Kundakçı'yı sevmezdi. Olay böylece örtbas edildi.
Suikastı ABD'li kadına yıktılar
Veli Paşa daha sonra beni çağırdı. 'Bazı haberleri sızdıralım' dedi. Bir de 'Hemen bir kitap hazırlayın' talimatı verdi. Ben bu arada Akşam'da
Elizabeth Shalgen aleyhine yayın yapıyordum. DEP'li il başkanları o dönem, ABD'ye gitmiş. Onları
Cumhuriyet Senatosu'yla bu kadın görüştürmüştü.. Bu kadına saldırıyorduk. Sonra Veli Küçük bize Adana'daki
Amerikan Konsolosluğu'nda ikinci
konsolos olan Penikto'nun fotoğraflarını verdi. ABD'li subayların kamplardaki fotoğraflarını yayınladık.
Aydınlık ısrarla, “Elizabeth Shalgen parmağı” diye haber yapıyordu. Küçük, beni çağırıyor, “Bak bir şey öğrendik. Bu Amerikalılar bizim Eşref Bitlis Paşa'yı öldürmüş” diyor ben de bunları Adnan Akfırat'a yazdırıyordum.
Kadın hakkında
Genelkurmay tahkikat başlattı.
Ankara Shalgen'in geri çekilmesini istedi. Sonra ABD onu çekti.
Veli Küçük istemezse 'Yeşil' öldürülemez
Polis sorguda Güney'den “Yeşil, Veli Küçük'ten habersiz öldürülebilir mi, Ersever öldürülebilir mi” sözlerini açmasını istiyor. Güney şu cevabı veriyor: “Öldürülemez. Kimse yapamaz böyle bir şeyi. İşaret etmesi lazım. Veli Paşa'dan herkes korkar. Emekli olması hiç önemli değil. Perinçek'in gözünüzde anarşist olması önemli değil. Onun
dava arkadaşı. Bir diğer arkadaşının başçavuş veya
teğmen olabilir. Kurmay başkanıyla iş yapmaz ama teğmenle, işlerini yapardı. Onlar her zaman 'emret komutanım' derlerdi. Çünkü bir yüzbaşı, bir
üsteğmen için Küçük ütopyadır.
Terörist Bayık'a 6 bin silah verildi
JİTEM subaylarının konteynırlarında 24 bin silah olduğunu söylediklerini anlatan Güney, “12 bini Barzani'ye, 12 bini Talabani'ye verildi.
Kuzey Irak yönetiminin başbakanı Kosret Resul, 'Silahların 6 binini biz aldık' dedi. Resul, geri kalan altı bin silahın PKK liderlerinden Cemil Bayık'a teslim edileceğini söyledi. Bayık silahları almaya, İran'dan geldi. Dağıtımı Binbaşı Tamer yapıyordu. Bayık silahların TSK'dan geldiğini, işi Perinçek'in organize ettiğini çok iyi biliyordu.
Ersever'in ipi de çekildi
Güney, üç hafta gibi kısa sürede Adnan Akfırat imzasıyla yayınlanan Eşref Bitlis kitabında benzer detaylar olduğunu söylüyor. Güney'e göre önemli detaylardan biri de Ersever'in suikastta kullanıldığı idi. Küçük, Ersever'i hiç sevmiyordu. Sorun çıkaran adamların hesapları bir bir görülüyordu. Ersever'in öldürülmesi de bir
dosya kapatmaydı. Hiçbir
soruşturma olmadı. Ersever, ölmeden önce Veli Paşa'yla kavgalıydı. Veli Paşa İzmit'e gelmesini söyledi. Gelmedi. İki Irak subayı Türkiye'ye sığınmış. Ersever, 'Gönderme' talimatına uymayıp subayları iade ediyor. Örgüte, dolayısıyla Veli Paşa'ya dikleniyor.
Başbakanlık Poligonu'nda öldürüldü. Kendisi hatalıydı, Veli Paşa söyledi, “Hatalıydı” dedi. Ersever, Bitlis Paşa'nın en has adamıydı. Kapıyı vurmadan giriyordu. Manipülasyonlar yapılmasaydı, Ersever konusunda Küçük suçlanacak tahkikat açılacaktı.
Fabrika patladı deliller yok oldu
Tuncay Güney'in polise verdiği ifadelere göre Kırıkkale Silah Fabrikası'nda meydana gelen patlamayla Veli Küçük ve ekibinin silah sevkıyatıyla ilgili deliller de yok edildi.
Güney şu bilgileri verdi:
“Bence Irak'a, PKK'ya giden silahlar o kadar önemli değil. Veli Paşa, Karadeniz'den Elçibey'e (Azerbaycan) ve Çeçenistan'a giden silahlardan korkuyordu. A haberleri'>TİKA olayı patlamıştı. Bu darbe olayı (Azerbaycan'da) patlamıştı. Veli Paşa'nın üzerine geleceklerdi. Ondan korkuyordu. Irak'takinden korkmaz çünkü Irak'ta ortalık çok karma karışık her şey birbirine girmiş. Ama Azerbaycan'da bu olmaz. Çünkü Elçibey'den sonra gelen Aliyev'le anlaşamıyorlar.” Güney, patlamayı Küçük'ün talimatıyla “Çevik Paşa yaptırdı” diye haberleştirdiklerini öne sürdü. Polisin “Diyelim ki Veli Küçük senden böyle bir talepte bulundu. Sen ne yapıyorsun” sorusunu Güney, “Aydınlık'a gidiyorum Doğu Bey ve Adnan Akfırat'a söylüyorum. Adnan hemen redakte edip kullanıyor. Sonra da basına servis yapıyoruz.” Polis bunun üzerine, “Peki patlama senaryosu nasıldı. Nasıl gerçekleştirildiğini yazdınız” diye soruyor. Güney'in cevabı şöyle oluyor: “Çevik Bir Albay, Lübnan'da PKK'lılarla Taşnak aracılığıyla masaya oturdu. Silahları sattı. Depodaki kaybın anlaşılmasını önlemek için de silah fabrikasına sabotaj yaptırdı.”
YENİ ŞAFAK