Merhum Turgut
Özal'a ilk suikastın 1987 yılında bindiği
Ankara uçağında yapıldığını söyleyen
Ahmet Özal'ın ifadelerini Özal'ın Koruma Müdürü, eski
Adana Milletvekili Musa
Öztürk doğruladı. Öztürk, "Ben de o
uçaktaydım, Ahmet Özal'ın o güne dair anlattıklarının hepsi doğrudur" dedi.
8. Cumhurbaşkanı
Turgut Özal'ın ölümü ve Özal'a suikast girişimleriyle ilgili her gün yeni iddialar ortaya atılırken, Özal'ın Koruma Müdürü, eski Adana Milletvekili
Musa Öztürk, "Bütün bildiklerimi yarın savcıya anlatacağım" diyerek tartışmaları yeni bir boyuta taşıdı. Öztürk 1987 yılında Özal'ın bindiği uçağın
arızalandığını ve içeride infilak uyarısı yapıldığını söyleyen Ahmet Özal'ın söylediklerinin hepsinin doğru olduğunu, o günün tanığının kendisi olduğunu belirtti.
Gördüklerimi anlatacağım
Yıllarca Özal'ın koruma müdürlüğünü yapan Musa Öztürk, yarın soruşturmayı yürüten Ankara
Cumhuriyet Savcısı'na giderek, ifade vereceğini sözlerine ekledi. Öztürk, dosyanın yeniden açıldığını, bütün iddiaların da savcılığa intikal ettiğini belirterek, "
Çarşamba günü gideceğim. Bildiklerimizi, gördüklerimizi, duyduklarımızı anlatacağım. Hukuk düzeninde yaşıyoruz. Hukuktan başka da bir güvencemiz yok. Savcı Bey bizi davet etmiş, biz de davete icabet edeceğiz" dedi.
Söylenenlerin hepsi yaşandı
Öztürk, 1987 yılında Özal'ın bindiği uçakta yaşanan arızayı teyit ederken "Uçak yeniydi. Ben
teknik uzman değilim.
Kırım ekipleri daha doğru bir değerlendirme yapar. Ahmet Bey, uçakta yaşananları bütün detayları ile anlatmış. Hepsi yaşandı" diye konuştu.
Ben o sırada lojmandaydım
Özal'ın Koruma Müdürü Musa Öztürk, Özal'ın öldüğü gün karga tulumba makam aracının arkasına atılarak hastaneye götürdüğü iddialarına ise "Bilmiyorum. Ben o olay sırasında lojmandaydım. cevabını verdi.
Zehirlenme lekelerini görmedim
Musa Öztürk, Özal'ın
Başbakanlığı döneminde Bayındır Bakanı olan
Cengiz Altınkaya'nın "Özal'ın yüzünde Yuşçenko gibi zehirlenme lekeleri vardı" iddiasına ise "Yüzünü görmedim" cevabını verdi.
Ahmet Özal ne demişti?
1987 yılında İstanbul'dan Ankara'ya gelirken
babamın bulunduğu uçakta arıza yaşandı.
Uçakta ışıklar gitti. "Sigorta" dediler. Ben "Baba, ben bu uçağı geri döndüreceğim Yeşilköy'e" dedim. Çerman Koparal Kaptan'ın yanına gittim, "Yeşilköy'e geri dönüyoruz" dedim. Kaptan, "Bir şey yok, rahat gideriz" dedi.
Uçak baş aşağı denize uçuyordu
Ben "Uçakta Başbakan var, dön geriye" dedim. Ben ısrar edince döndük, havaalanına doğru gidiyoruz, sağ
motor gitti, öbür motor inlemeye başladı. Uçak baş aşağı denize doğru gidiyor. Hostes korkudan bayıldı, sonra midesi delindi. Bütün elektrikler gitti uçakta,
telsiz bile çalışmıyor, uçağın içinde
yangın çıktı, suya doğru gidiyoruz. 13 kişi çığlık çığlığa. İlk defa babamı hayatımda yüksek sesle bağırırken duydum, "Herkes yerine otursun Allah'ın dediği olur" dedi. Herkes yerine oturdu.
Uçak infilak edecekti
Kule ile bile konuşamıyorduk. Son anda havaalanına indik, inerken tekerler patladı. Kaptan uçak infilak edecek diye "Herkes dışarı fırlasın" dedi. Ama, kabin basıncı içeride ve dışarıda farklı olduğu için kapı açılmıyor. Arka kargo kapısını açtılar, korumalar atladı, babamı omuzlarda indirdiler.
1991 yılında ada benzer şeyi yaşadı
ABD'den geldiler, uçağı incelediler. Uçağın benzin deposunun içinde elektrik kablolarını tutan kelepçeler vardır, o kelepçeler kabloları kesmiş ve kısa devre yapmış, 40 milyon dolarlık uçakta böyle bir şey olması mümkün değil. Bunun örneği de hiç yaşanmamış. 1991 yılında GAP uçağında ise İstanbul'da havaalanında
patlama oluyor, babam arabayla Ankara'ya dönüyor.