Baskılara dayanamayarak başsavcılık görevinden
istifa eden
Coşkun Kurt, yüzbaşıyla ilgili
soruşturmayı yürüttüğü sırada bir
korgeneral tarafından üstü kapalı olarak tehdit edildiğini söylüyor.
Zira o,
Cumhuriyet'in savcısıydı ve millet adına görevini yapıyordu. Ancak, soruşturmanın başlamasıyla Kurt'un hayatı kâbusa
döner.
Tehditlerin ardı arkası kesilmez. Davayı açınca da
sürgün edilir. Mahkeme ise birkaç
duruşma sonunda
davayı askeri
mahkemeye gönderir. Bu olaylar yaşanırken İliç'e gelen bir korgeneral, Kurt'u yemeğe davet eder. Masanın solunda
Yüzbaşı S.Ç.'yi gören
Başsavcı Kurt çok şaşırır. Korgeneral konuşurken, 'Ben asker olmasaydım savcı ya da
İngilizce öğretmeni olurdum.' der. Kurt, bu sözleri şöyle değerlendiriyor: "Ben savcıyım, eşim de İngilizce öğretmeniydi. Bana orada, ayağını denk al. Her şeyini biliyoruz, mesajı verdiler." Kurt, daha sonra bütün bu yapılanları içine sindiremez ve savcılıktan istifa eder. Şimdi, İstanbul'da avukatlık yapan Kurt, 12 Eylül'de yapılacak referandumun, yargı üzerindeki vesayeti kaldırmak için fırsat olduğunu söylüyor.
Eski İliç Başsavcısı
Coşkun Kurt'un başına gelenler, yargıdaki askerî vesayete iyi bir örnek. Olay, İliç'te 2001 yılının yaz aylarında yaşanıyor. Bir devlet okulunda görevli öğretmen, iki akrabasıyla birlikte avlanmak için dağa çıkıyor. Başlarında Yüzbaşı S.Ç.'nin bulunduğu
komando birliği, öğretmen ve 2 akrabasını
PKK veya
TİKKO terör örgütü üyeleri olabilir şüphesiyle gözaltına alıyor.
Öğretmen, Yüzbaşı S.Ç.'ye defalarca
terörist olmadığını söylese de inandıramıyor. Hatta Yüzbaşı'na
öğretmenlik kimliğini de ibraz ediyor. Ancak, Yüzbaşı S.Ç. buna rağmen 4 gün boyunca öğretmeni ve iki akrabasını yetkisi olmadığı halde dağda sorguluyor.
Askerler, öğretmenin terörist olabileceği şüphesini her avcının da giydiği üzerindeki yün-tüy kazak ve bordo bereli yeleğe dayandırıyor. Bundan sonra 4 günlük işkence süreci başlıyor. Komutan, öğretmene
çukur kazdırıyor. Çukura yatırarak 'Seni öldüreceğiz.' diyor. Mezarın sağına ve soluna ateş ediliyor. Ardından ilçeye götüreceklerini söyleyerek arabaya bindiriyorlar. Bir anda yolda arabayı durdurarak öğretmeni aşağı indirip gözlerini bağlıyorlar. Yine 'Kelime-i şehadet getir. Seni öldüreceğiz.' diyerek öğretmenin etrafına ateş ediliyor.
İşkence burada da bitmiyor. Öğretmeni araca bindirerek İliç şehir merkezinin yakınına kadar getiriyorlar. Öğretmeni arabadan indirerek 'Buradan karşı dağa doğru koş. Seni arkandan vuracağız.' diyorlar. Öğretmen koşmaya başlayınca yeniden etrafına ateş ediliyor. Askerler bütün bunlardan sonra öğretmeni ve 2 akrabasını İliç Jandarma Komutanlığı'na teslim ediyor."
Burada sorguları yapıldıktan sonra serbest bırakılan öğretmen, İliç Cumhuriyet Başsavcılığı'na Yüzbaşı S.Ç. hakkında şikâyette bulunuyor. Başsavcı Coşkun Kurt da şikâyeti dikkate alarak S.Ç. için 'işkence' suçundan soruşturma başlatıyor. Soruşturmanın başlamasından 20 dakika sonra Kurt'un yanına ilçe
jandarmada görevli bir
astsubay geliyor. Başsavcı'ya, "Sayın Başsavcım size saygımız var. Ama Yüzbaşı S.Ç., hakkında soruşturma başlatmanızdan rahatsız olmuş. S.Ç. size gönderdiği mesajda 'Benim
Kuzey Irak'ta 9 kellem var. 10.su o öğretmen. 11.si de o savcı olacak." diyor. Bunun üzerine çok sinirlenen Başsavcı, astsubayı odadan kovuyor. Ve soruşturmayı devam ettiriyor.
EMNİYET MÜDÜRÜ: BAŞINızA BİR İŞ GELİR!
Soruşturmayı açtıktan bir süre sonra İliç Emniyet Amiri E.K., Başsavcı Kurt'un makamına ziyarete geliyor. Gerisini Başsavcı'dan aktaralım: "Emniyet amiri, bana 'Bu yüzbaşı size çok öfkelenmiş. Siz sık sık
Erzincan'a gidip geliyorsunuz. Erzincan-İliç arası 117 kilometre. İyi bir savcısınız. Başınıza bir şey gelebilir diye endişeleniyoruz. Geçmişte 1994 yılında
Kemah kaymakamının arabasına roket atıldı.
Roketin PKK tarafından atıldığı söylendi. Ama bazı istihbarat kaynaklarından roketin asker tarafından atıldığı bilgisini aldık. Sizin de başınıza böyle bir şey gelebilir.' sözleriyle uyardı."
İfade günü geldiğinde Yüzbaşı S.Ç. askeri birlikten sevk edilerek sorguya getiriliyor. Kurt, öğretmene işkence yapıldığı anda avcılık için aynı yerde bulunan 2 köylünün olaylara
tanık olduğunu dile getiriyor. Bu tanıkların kimliklerini gizli tutarak ifadelerini aldıklarını, tanıkların, ayrıntısıyla işkence olayını anlattığını söylüyor. Yüzbaşı ise suçlamaları reddediyor. Kurt, iddianameyi yazarak İliç Asliye
Ceza Mahkemesi'ne dava açıyor. Ancak, birkaç celse görüldükten sonra dava askeri yargıya intikal ettiriliyor. Kurt, davayı açtıktan hemen sonra Van Muradiye'ye tayini çıkıyor. Muradiye'nin 5.
bölge olduğuna dikkat çeken Kurt, "İliç de 5. bölgeydi. Ben hiçbir soruşturma geçirmedim. 4. bölgeye atanmam gerekirdi. Adalet Bakanlığı'na kadar çıkarak buna
itiraz ettim. Daha sonra tayinim
Tekirdağ Muratlı'ya çıktı. Muratlı'da göreve başladıktan sonra yapılanları sindiremeyip istifa ettim." şeklinde konuşuyor. Kurt, şu anda İstanbul'da avukatlık yapıyor.