AKP’nin kurucuları arasında yer alan, 2008 yılına kadar partinin MYK üyeliği, parti sözcülüğü ve genel başkan vekilliği görevlerinde bulunan Dengir Mir Mehmet Fırat, bugün çarpıcı bir yazı kaleme aldı. İlk bakışta üç bakanın kabine dışı kaldığı, bir bakanın yerinin değiştiği ve AK Parti MYK’sında yapılan değişiklikle 2 Genel Başkan Yardımcısının MYK dışında kaldığı değişimin nedeninin perde arkasını tek tek açıklayan, Fırat, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın uluslararası mahkmede yargılanma ihtimaline karşı yaptığı atamayı da deşifre etti.
İşte Dengir Mir Mehmet Fırat'ın "Yeni Kabine ve MYK’nın Şifreleri" isimli yazısı;
12. Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip ERDOĞAN’ın hükümeti kurmak üzere görevlendirdiği AK Parti Genel Başkanı Sayın DAVUTOĞLU’nun 1. DAVUTOĞLU, 5. ADALET VE KALKINMA PARTİSİ ve 62. Türkiye Cumhuriyetinin kabinesi Cumhurbaşkanlığınca onaylanarak kurulmuş bulunmaktadır.
İlk bakışta üç bakanın kabine dışı kaldığı, bir bakanın yerinin değiştiği ve AK Parti MYK’sında yapılan değişiklikle 2 Genel Başkan Yardımcısının MYK dışında kaldığı ve Sayın Numan KURTULMUŞ’tan boşalan bir Genel Başkan Yardımcılığına atama yapılması basit bir değişiklik olarak görünse de aslında gerekçeleri AK Partinin kuruluş yılı olan 14 Ağustos 2001 tarihinden günümüze kadar çok iyi işleyen bir planın parçası. 2015’te yapılacak milletvekili genel seçimi ile 14 yıllık bir plan nihayete ermiş olacaktır.
Bugünü ve yakın geleceği anlayabilmek için AK Partinin kuruluş yılı olan 2001 yılını hatırlamak gerekir. Partinin kuruluş beyannamesinde birçok kişinin kurucu olarak imzası bulunsa da partinin kuruluşunun ana fikrinin oluşmasında ve partinin yapılanmasında 4 ismin öne çıktığı hatırlanmalıdır. Bunlar Sayın Recep Tayyip ERDOĞAN, Sayın Abdullah GÜL, Sayın Abdüllatif ŞENER ve Sayın Abdülkadir AKSU’ dur. 2002 yılında yapılan ve AK Partiyi iktidara taşıyan milletvekili genel seçimlerinde ülkenin AK Parti milletvekili listelerini Genel Başkan Sayın Recep Tayyip ERDOĞAN, Siyasi ve Hukuk İşlerinden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Abdullah GÜL, Teşkilattan Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Abdüllatif ŞENER ve Mahalli İdarelerden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Abdülkadir AKSU belirlemiştir.
Bu dört isim de AK Parti teşkilatı içerisinde taraftar adacıklarınca Genel Başkan görülüyordu. Bu dört isim içerisinde eşit bir konumda olan Sayın Recep Tayyip ERDOĞAN o dönem bu gruplaşmaya karşı çıkma gücüne sahip değildir. Ancak geçmişteki siyasi çizgisi Sayın ERDOĞAN’ın gençlik kollarında başlayan siyasi hayatındaki hedeflerine varabilmek için sabırla pragmatik bir anlayışla hedefine varmak hususunda kararlılığını görmek mümkündür. Sayın ERDOĞAN’ın siyasi yasağı nedeniyle milletvekili seçimlerine aday olarak katılamayışı, Sayın Abdullah GÜL’ün Başbakanlığı yolunu açmıştır. Daha sonra yapılan ara seçimle Sayın ERDOĞAN’ın Siirt’ten milletvekili seçilmesiyle, Sayın GÜL Başbakanlıktan ayrılarak yerini Sayın ERDOĞAN’a terk etmiş ve Sayın ERDOĞAN’ın kurmuş olduğu hükümette Dışişleri Bakanlığını üstlenmiş bunun yanında diğer iki kurucu olan Sayın Abdüllatif ŞENER Başbakan Yardımcılığı, Sayın Abdülkadır AKSU ise İçişleri Bakanlığı görevlerini üstlenmişlerdir. Boşalan Teşkilat Başkanlığına Sayın ERDOĞAN’ın avukatı Sayın Hayati YAZICI, Siyasi ve Hukuk İşleri Başkanlığına ise Dengir Mir Mehmet FIRAT getirilmiştir.
Parti lideri olabilmenin birinci gerekliliği parti teşkilatlarına hâkim olabilmektir. Dolayısıyla Teşkilattan Sorumlu Genel Başkan Yardımcılığı en kritik yardımcılıktır. Sayın Abdüllatif ŞENER’den boşalan yere atanan, Sayın Hayati YAZICI, Sayın ERDOĞAN’ın talimatları doğrultusunda teşkilatı yeniden dizayn etmiş ve Genel Başkana bağlı ve sadık bir teşkilat oluşturmuştur.
Liderliğe giden yolun ikinci basamağı ise meclis grubunun Genel Başkan dışında başka kişilere bağlılık gösteren yapıların ortadan kaldırılmasından geçer. 2007 Genel Seçimleri mecliste bu grupların ortadan kaldırılması için büyük bir fırsat oluşturmuş ve Sayın GÜL, AKSU ve ŞENER’e yakın olan bütün unsurlar tasfiye edilirken bunun yanında özellikle Milli Görüşten gelen milletvekilleri Askerlerin baskısıyla tasfiye edilmiştir.
Başbakan Yardımcısı olan Abdüllatif ŞENER’in yetki alanı devamlı olarak daraltılmış ve bunun sonucunda istifası sağlanarak bir engel ortadan kaldırılmıştır. Sayın GÜL’ ün 2007 yılında Cumhurbaşkanı adayı olma isteği Sayın ERDOĞAN’ca uygun bulunmamasına rağmen özellikle Sayın ARINÇ’ın baskısıyla kabul edilmiş böylece tarafsız Cumhurbaşkanı anlayışı ile partiyle olan ilişkisi sona erdirilmiştir.
Sayın AKSU ise yapılan bir kabine değişikliği ile kabine dışı bırakılmıştır. Böylece partinin geçmişte önde gelen kurucuları bir şekilde tasfiye edilmiş ve Sayın ERDOĞAN’ın liderliği tescil edilmiştir. Parti tüzüğüne koyulan seçilmişlerin 3 dönemden sonra seçilmelerine mani olacak düzenlemeyle 2015 yılında yapılacak Genel Seçimlerde 2002 yılından beri milletvekili olarak görev yapan son 72 kişinin de parlamentoyla ilişkisi kesilerek AK Partinin 2001 yılında başlayan tarihi ile ilişkisi koparılarak yepyeni bir yapı oluşacaktır.
Yeni kabine ve MYK’da yapılan değişiklikleri kısaca anlatmış olduğum bu sürecin bir parçası olarak irdelemek gerekir. Kabineye baktığımızda Sayın BABACAN, ARINÇ, BOZDAĞ, ÇELİK, ÇAVUŞOĞLU, EKER, YILDIZ, YILMAZ ve Sayın Ömer ÇELİK’ te 3 döneme takılacak olan bakanlar kurulundaki isimlerdir. Aynı şekilde MYK’da Sayın ATALAY, ÇELİK, ŞAHİN, İPEK’te aynı şekilde 3. Dönem engeline takılacak olan kişilerdir. Böylece 2015 genel seçimlerinde gerek yeni kurulacak olan hükümet gerekse MYK tamamen 2001 den gelen siyasetçilerden arındırılmış olacaktır. Kabinede yer alan Sayın BABACAN’ın iktidarın yumuşak karnı olan ekonominin istikrarı için mecburi bir atama olarak nitelendirebiliriz.
Sayın ARINÇ ise özellikle göz önünde bulundurulmak üzere Bakanlar Kurulundaki görevi devam etmiştir. Sayın ERDOĞAN’ın uzun yıllardır Başdanışmanlık görevini yapan Yalçın AKDOĞAN’ın ise Sayın ERDOĞAN’ın Bakanlar Kurulundaki gözü ve kulağı işlevini Sayın Numan KURTULMUŞ gelecekte AK Parti tabanına yönelik bir tehdit olarak algılandığı için HAS partiden bazı arkadaşlarıyla beraber AK partiye getirilmiş ve bir tehdit de ortadan kaldırılmıştır. Sayın KURTULMUŞ Genel Başkan Yardımcılığından Başbakan Yardımcılığına getirilerek parti teşkilatlarıyla ilişkisinin kesilmesi ve özellikle 2015 seçimlerinde etkinliğinin ortadan kaldırılması amacını taşımaktadır.
Sayın Mevlüt ÇAVUŞOĞLU’nun Dışişleri Bakanlığına Sayın Volkan BOZKIR’ ın Avrupa Birliği Bakanlığına getirilmesiyle AB ile ilişkilerin yumuşatılması amaçlanmaktadır. Özellikle Suriye de ki iç savaşta Türkiye’nin kullanmak istediği ve bu nedenle de destek verdiği aşırı bazı ‘İslami Örgütler’ nedeniyle Sayın ERDOĞAN‘ın uluslararası ceza mahkemesinde yargılanma tehdidinin ortadan kaldırılması ve bozulan AB ilişkilerinin yumuşatılması amacını taşımaktadır.
Sayın Beşir ATALAY, Sayın GÜL’e yakınlığı nedeniyle tasfiye edilmiş ve MYK’da Sayın Hüseyin ÇELİK’in yerine Genel Başkan Yardımcısı olarak teselli mükâfatı olarak atanmıştır. Sayın Hüseyin ÇELİK Genel Başkan Yardımcılığı görevinden alınarak MYK’da son Kürt orijinli kişi olarak tasfiye edilmiştir. Abdullah GÜL’e yakınlığı ile bilinen Salih KAPUSUZ’un alınması bir sürpriz olmamış yerine atanan Malatya Milletvekili Sayın Öznur ÇALIK ise Sayın DAVUTOĞLU’nun isteği ile yapılan MYK’daki tek atama olmuştur. Sayın ERDOĞAN’ın Milli Selamet Partisi gençlik kollarında başlayan İlçe ve İl Başkanlıklarından sonra İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığında bir mahkûmiyet ile noktalandığı zannedilen serüveni AK Parti Genel Başkanlığından AK Parti liderliğine ve Başbakanlıktan seçilmiş Cumhurbaşkanlığına giden yolda, geçmişte ve en dar günlerinde yanında olan kişilerin tamamını arkasında bırakarak yaptığı yolculuk hikayesinin duraklarından birisi Sayın DAVUTOĞLU hükümetidir.
Gerek kabinede gerekse partide Sayın ERDOĞAN’ın bütün varlığı hissedilirken Cumhurbaşkanlığı yanında hükümeti ve AK Partiyi yönetme isteği açıkça 2015 Genel Seçimleri ile tamamlanması beklenen uzun vadeli planının Sayın ERDOĞAN’ın bu planın son on aylık sürecin ne gibi komplikasyonlar doğuracağını ve sıcak geçeceğini tahmin ettiğim önümüzdeki on ayın nelere gebe olduğunu hep 11. Cumhurbaşkanı Sayın GÜL’ün gazetelere verdiği ilk beyanatta kayıp 1 trilyon davasında savcıya ifade vermek üzere gideceği ve İstanbul’da başlayan yeni hayatında rahmetli Sayın Necmettin ERBAKAN’ın mezarını ziyareti ayrı bir yazının konusu olacak kadar anlamlı ve derin mesajlar vermektedir.