Yeni Aktüel Dergisi'nin son sayısında yer alan habere göre
Org. Şener
Eruygur, 2003 ve 2004 yıllarında çeşitli
darbe planları yaptı.
Cumhuriyet Çalışma Grubu'nu kurdurdu. Dönemin
Genelkurmay Başkanı Org.
Hilmi Özkök'ün telefonlarını dinlettirdi. Ama Org. Özkök de boş durmamış, Jandarma karargâhında yapılan darbe toplantılarını izlettirmişti...
2004'ün bahar aylarıydı.
Ankara, sıcak gelişmelerle dolu bir kışı geride bırakmıştı. Genelkurmay karargâhı olağan günlerinden birini yaşıyordu. Dönemin
Jandarma Genel Komutanı Org.
Şener Eruygur,
Genelkurmay Başkanı Org.
Hilmi Özkök'ün daveti üzerine karargâha gelmişti. Uzunca bir süre sonra Org. Özkök'ün odasından çıktığında Org. Eruygur'un yüzü allak bullaktı. Tansiyonu yükselmiş, ayakları birbirine karışarak makam arabasına kendisini zor atmıştı.
Em. Org. Şener Eruygur'u cin çarpmışa döndüren şey neydi? Ne olmuştu da, daha düne kadar istifasını istemeye hazırlandıkları Em. Org. Özkök'ün karşısında dizlerinin bağı çözülmüştü? O gün karargâhta yaşananlar yıllarca saklı kaldı.
Ordunun en üst rütbesindeki iki generalin ne konuştukları sır gibi saklandı. Ancak Yeni Aktüel o günün sır perdesini aralıyor
O gün karargâhta Org. Hilmi Özkök, Jandarma Genel Komutanı Org. Şener Eruygur'a Jandarma karargâhında yapılan darbe toplantılarının görüntülerini izletmişti. Eruygur inkâr edemediği görüntüler karşısında ne diyeceğini bilemedi. Dudaklarından dökülen tek cümle "Karargâhım bana
ihanet etti" demek oldu.
Özkök-Eruygur görüşmesi
demokrasi dışı yollar arayanlar için sonun başlangıcı oldu. Çünkü Org. Özkök, Org. Eruygur'a yaptıkları işin hukuki yaptırımlarını da hatırlatmıştı. Org. Eruygur yolun sonuna gelmişti. Karargâhına ulaştığında ilk yaptığı iş yol arkadaşlarını toplamak oldu. O gün o saat itibariyle "darbe oluşumu" dağıtıldı.
Özden Örnek yargılanacaktı
Genelkurmay'da o gün ne olduğunu anlamak için biraz geriye, 2002
Kasımı'na gitmek gerekiyor.3 Kasım 2002'de AKP,
Türkiye'nin uzun yıllar görmediği bir çoğunlukla
seçimleri kazandı. Gözler Genelkurmay'a döndü. 28
Şubat sürecinde kapatılan Refah Partisi'nde yer alan isimler şimdi
TBMM çoğunluğunu oluşturuyordu. AKP tek başına iktidara gelmiş, anayasayı değiştirecek milletvekili sayısına ulaşmak üzereydi.
İşte bunun üzerine
komuta kademesinde arayışlar başladı. Genelkurmay Başkanı Org. Hilmi Özkök iyimserdi. İlk temennisi "Seçimlerin Türk halkına hayırlı olmasıydı". Ancak daha ilk andan itibaren komuta kademesinde huzursuzluk başlamıştı. Harekete geçildi,
Cumhuriyet Çalışma Grubu (CÇG) kuruldu. Bu grubun sekreteryasını
Jandarma Genel Komutanlığı yapıyordu. Koordinasyonundan Tuğg.
Kadir Ali Esener sorumluydu. Genelkurmay'da ise grup "İkinci Başkan"a bağlı olarak kurulmuş ve çalışıyordu. Ancak bundan Genelkurmay Başkanı Org. Özkök'ün haberi yoktu.
CÇG'nin faaliyetleri ilk yıl sadece
izleme ile sınırlı kaldı. Grup "irticanın taktik resmi"ni çıkarmakla meşguldü. Bir kısmı daha sonra kamuoyuna yansıyan pek çok izleme ve
fişleme çalışması bu dönemde yapıldı. Grubun atıl kalmasının nedeni kuvvet
komutanları arasında birlik olmamasıydı. Deniz
Kuvvetleri Komutanı Oramiral Bülent Alpkaya ve
Hava Kuvvetleri Komutanı Org. Cumhur Asparuk, Genelkurmay Başkanı Org. Özkök ile birlikte hareket ediyordu.
Kara Kuvvetleri Komutanı Org.
Aytaç Yalman da, dönemin en aktif ismi
İstanbul'daki
Birinci Ordu Komutanı Org. Çetin Doğan'ın karşısında yer almıştı. Bu yüzden Genelkurmay Başkanı Org. Hilmi Özkök'ün eli oldukça kuvvetliydi. Ancak her şey Alpkaya ve Asparuk paşaların
emekli olmasıyla son buldu.
Deniz Kuvvetleri Komutanlığı'na atanan Oramiral Özden Örnek ile Asparuk Paşa'nın yerine gelen Org.
İbrahim Fırtına, Jandarma Genel Komutanı Org. Şener Eruygur ve
Kara Kuvvetleri Komutanı Org.
Aytaç Yalman ile
ittifak yaptı. Dört komutan da sertlik yanlısı ve müdahaleden yanaydı.
Gelişmeler 2003 Yüksek Askeri
Şura toplantısından sonra hız kazandı. Oramiral Özden Örnek'in hem Özkök Paşa'ya, hem de selefi Bülent Alpkaya Paşa'ya kırgınlığı vardı. Örnek
Donanma Komutanlığı sırasında iki defa
soruşturma geçirmişti. İlkinde mal varlığı gündeme gelmiş, ikinci soruşturmada ise yargılanmaktan son anda kurtulmuştu. İtalya'dan alınan helikopterler ve
deniz karakol uçakları ile ilgili ihalede yapılan usulsüzlükler tam yargı safhasına gelmişken, bilinmeyen eller Örnek Paşa'yı esenliğe çıkarmıştı.
Hem ideolojik, hem de şahsi nedenlerle dört kuvvet komutanı Genelkurmay Başkanı Özkök Paşa'ya cephe almıştı. Birbiri ardına toplantılar yapıyorlardı. En sonunda tek çarenin yönetime el koymak olduğu konusunda anlaştılar. Hemen ardından da "
Sarıkız" adını verdikleri
darbe planı hazırlandı. Sarıkız,
Kıbrıs'tı. AKP hükümeti,
Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Kofi
Annan'ın hazırladığı planı onaylayarak vatana ihanet ediyordu. Bu yüzden devrilmeliydi.
Direnişçilere yardım ettiler
"Sarıkız", Annan
Planı'nın Kıbrıs Rumları tarafından reddedilmesi yüzünden akim kaldı. Hemen ardından da dört kademeli yeni bir darbe planı yapıldı; "
Ayışığı-1, Ayışığı-2, Yakamoz ve Eldivenli Yumruk." Ayışığı mevcut durumu
analiz ediyor ve şekillendiriyordu. Yakamoz organizasyonun nasıl olacağını anlatıyordu. Eldivenli Yumruk ise darbenin adıydı.
Buna göre TBMM dağıtılacak, yedi kişilik konsey oluşturulacaktı. Ancak şaşırtıcı olan konseyin başına geçecek isimdi. Mevcut Genelkurmay Başkanı Org. Özkök, darbecilerle birlikte hareket etmediği için ekarte edilecekti. Darbenin liderliğini, ikna edilebilirse Cumhurbaşkanı
Ahmet Necdet Sezer yapacaktı.
Darbe konseyi Danışma Meclisi'ni oluşturacak, ardından da seçim tarihini açıklayacaktı. Ancak bu arada Dışişleri'nden MİT'e, kaymakamlardan yargı mensuplarına kadar bürokraside büyük bir
temizlik operasyonu yapılacaktı.
Bu plan büyük bir titizlikle hazırlanmıştı ama darbe yanlılarının gözünü en fazla dışarıdan gelecek tepki korkutuyordu. Darbeciler böyle bir durumda NATO'nun
Birleşmiş Milletler şemsiyesi altında Türkiye'ye müdahale edebileceği endişesi taşıyordu. Darbe planlarında AB ve ABD'yi "Çıyan" ve "Sırtlan" diye isimlendirmişlerdi.
ABD'yi meşgul edebilmek için de mevcut problemlerin büyütülmesinden yanaydılar. Bu yüzden Irak'taki
Sünni direnişçilere yardım ediyorlardı. Türkiye gerekirse mihver değiştirecek, ama AKP hükümetinden mutlaka kurtulacaktı.
Başını dönemin dört kuvvet komutanının çektiği darbe yanlıları kendi aralarında da çeşitli sorunlar yaşıyorlardı. "Yetimevi" adını verdikleri Genelkurmay karargâhı en büyük problemleriydi. Çünkü karargâh Genelkurmay Başkanı Org. Hilmi Özkök'ten yanaydı. Özellikle
Özel Kuvvetler Komutanlığı'nın altı
darbe planlarında sıklıkla çizildi.
Elimine edilmesi gerekli isimler arasında ilk sırada, şimdi Genelkurmay Başkanı olan Org.
Yaşar Büyükanıt geliyordu. Büyükanıt darbe için olur vermiyordu. Jandarma Genel Komutanı Org. Şener Eruygur, Büyükanıt'ı ekarte ederek Kara Kuvvetleri Komutanlığı'na geçecek, ardından da Genelkurmay Başkanı olacaktı. Rakibini ekarte etmek için de Büyükanıt'ın darbe karşıtlığını kullanıyordu.
Şener Eruygur'un yerine ise dönemin Ege Ordu Komutanı Org. Hurşit
Tolon gelecekti. O da Eruygur'un yolunu izleyerek bir müddet sonra Genelkurmay Başkanı olacaktı. Darbe yanlılarının çekinip mutlaka bertaraf edilmesini istediği bir başka isim ise daha sonra Jandarma Genel Komutanı olan Org.
Fevzi Türkeri idi. 28 Şubat'ın en keskin isimlerinden Türkeri, Eruygur için fazla "yumuşak"tı. Darbe planlarında Büyükanıt'a zaman zaman "Abide", zaman zaman da "
Boğazlar" adı uygun görülmüştü. İkinci Ordu Komutanı Org. Fevzi Türkeri'nin lakabı ise "Dağlar"dı.
Cumhuriyet televizyonu kuruldu
3
Mart 2004, dört kuvvet komutanının düğmeye bastığı gündü. Hilafetin Kaldırılması'nın yıldönümünde, Şener Eruygur, Aytaç Yalman ve Özden Örnek eşleri ile birlikte kamuoyunun önüne çıktı. İbrahim Fırtına o gün bir şehit cenazesi için Konya'daydı. Genelkurmay Başkanı Org. Hilmi Özkök ise yurtdışına gitmişti.
Toplantı
Atatürkçü Düşünce Derneği öncülüğünde gerçekleştirildi. Ankara
Ticaret Odası Başkanı
Sinan Aygün toplantı için odanın en büyük salonunu tahsis etmişti.
KKTC eski
cumhurbaşkanı Rauf Denktaş'tan
İşçi Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek'e, ATO Başkanı
Sinan Aygün'den ADD Genel Başkanı
Ertuğrul Kazancı'ya kadar tüm ulusalcılar toplantıdaydı. Komutanları sayısı 7 bine ulaşan bir topluluk ayakta alkışladı.
Ancak başta
Doğan Grubu olmak üzere basın bu toplantıyı görmedi ya da çok
küçük gördü.
Vatan gazetesi hariç. Onlar toplantıyı sürmanşetten verdi. O yüzden Doğan
Medya Grubu'nun adı darbe planlarında "Kara Doğan" olacaktı. Bu grubun desteğini sağlamak için de eski cumhurbaşkanı Süleyman Demirel'e yakınlığı ile bilinen Mustafa Özkan devreye sokuldu. Özkan'la askerler adına görüşen isim Özden Örnek'ti.
Komuta kademesi medya desteğinin öneminin farkına varmıştı. Bu desteği alabilmek için sürekli gazetecilerle görüşüyorlardı. Bunlar arasında en önemli isim,
Çukurova Medya Grubu'nun başkanı olan
Tuncay Özkan'dı. Özkan o dönemde, başta Aytaç Yalman olmak üzere tüm komutanlar ile defalarca görüştü. Ancak bu görüşmeler Özkan'ın Çukurova Medya Grup başkanlığından alınmasını engelleyemedi. Özkan'la birlikte emekli Org. Kemal
Yavuz ve Yavuz Gökalp Yıldız da gruptan gönderildi. Çukurova Grubu'nun patronu Mehmet
Emin Karamehmet Ankara'ya çağrılmış, sert bir dille uyarılmıştı. Karamehmet daha fazla direnemeyeceğini anlayınca çareyi Tuncay Özkan'ı göndermekte buldu.
Özkan'a bunun üzerine bir televizyon kanalı kurma görevi verildi. Özkan önce İstanbul Belediye Başkanı Ali Müfit Gürtuna'nın televizyonunu almaya çalıştı. Ancak bu
satış işlemi gerçekleşmeyince Kanaltürk'ü kurdu. Darbe planlarında bu televizyonun adı "Cumhuriyet
Televizyonu" olarak geçmekte.
Tam bu gelişmelerin yaşandığı günlerde, 3 Şubat 2004'te, CIA, Ankara'daki üst düzey bir görevlisiyle istihbaratı uyardı. Özkök'e karşı "çok ciddi fiziki bir
eylem" yapılacaktı. Eylem Ankara
Merkez Garnizon Komutanı Tümg. Fehmi Büyükbayram'ın yoğun çabalarıyla sonuçsuz kaldı. Tümg. Büyükbayram, Özkök'ün yol güzergâhını değiştirerek, yoğun güvenlik önlemleriyle girişimi akamete uğratan isim oldu.
Darbeciler her şeyin yolunda olduğunu düşünürken bu yaşananlardan hem MİT'in, hem
Emniyet Genel Müdürlüğü İstihbarat Daire Başkanlığı'nın, hem de Genelkurmay Başkanı Org. Hilmi Özkök'ün haberi oldu.
Hükümet de gelişmeleri günü gününe takip ediyordu. Jandarma Genel Komutanlığı karargâhında yapılan toplantılar görüntülü olarak Özkök Paşa'ya iletiliyordu.