Akşam
gazetesinden
Nagehan Alçı Ertuğrul Özkök'ün yazısını okuyunca çok heyecanlandı. Ancak heyecanı uzun sürmedi. Çünkü gazetenin 2'nci sayfasında yer alan haber Ertuğrul Ökök'ü yalanlar nitelikteydi... Nagehan Alçı önce büyük bir hayalkırıklığı yaşadı, ardından da bu yazıyı kaleme alarak gazetelere bir hatırlatma yaptı...
İŞTE O YAZI:
-
Perşembe günkü
Hürriyet Gazetesi hayli ilginçti.
Ertuğrul Özkök,
tecavüze uğradığı ortaya çıkan bir
oyuncunun haberinin gazetede yer alış şekline yazı işlerinden gelen tepkileri anlatan bir yazı kaleme almıştı. Yazıyı “Tecavüz mağdurlarının kimliklerini saklamaya çok özen göstereceğiz. Ayrıca ilgili ayrıntıları verirken çok dikkatli olacağız” sözü ile bitiriyordu.
Böyle bir söz tabii ki heyecan vericiydi. Hem de Hürriyet gibi, başta 3. sayfası olmak üzere birçok yerinde kadınlara karşı oldukça “seksist” ifadeler kullanan, tecavüz haberlerini pornografik ayrıntılarıyla vermekten çekinmeyen bir gazetede.
* * *
Ancak Özkök’ün yazısına duyduğum heyecan çok kısa sürdü. Gazetenin ikinci sayfasını açınca donup kaldım. Orada tam da genel yayın yönetmeninin yayınlamama sözü verdiği haber duruyordu! Aynı oyuncu, yine yeterince gizlenmediği bir fotoğrafı ve tecavüz haberiyle! Başlık da şuydu: “Beni
eşek gibi damgaladılar.”
* * *
Hürriyet bu haberle oyuncunun basına yönelttiği eleştirilere yer veriyor, onun rahatsızlığını aktarıyordu. Ama bunu yaparken kendi de oyuncunun resmi ve hikâyesini geniş geniş vererek damgalanmasına bir kez daha katkıda bulunuyordu.
* * *
Sorun bu kadar da değildi. “Güya” buzlanan fotoğrafta tecavüze uğrayan oyuncu kırmızı mini bir
elbise ile görülüyordu. Yani “
genç ve seksi oyuncu” imajı. Bir nevi “Bu görüntüyle tecavüzü hak etmiş” mesajı. Bütün bunlar yetmezmiş gibi aynı günkü gazetenin
Kelebek ekinde de bir yazar köşesinden “Tecavüz her yerde haber değeri taşır” diyerek damgalama sürecini bir kez daha tastik ediyordu. Tekrar hatırlatayım: Genel yayın yönetmeninin “Artık tecavüz haberleri konusunda daha dikkatli olacağız” sözü verdiği gün!
* * *
Böyle bir tutarsızlığa açıklama bulmak zor. “Aile içi
Şiddet” gibi kampanyalarla “kadın meselesine sahip çıkan gazete” imajına yatırım yapan Hürriyet ısrarla “ultra-erkek” dilini koruyor. Peki ama neden?
* * *
Neden Hürriyet başta olmak üzere bu ülkenin neredeyse tüm büyük gazeteleri konu tecavüz ve cinsel tacize gelince haber yazımında ilham patlaması yaşıyorlar? Neden bir anda “hikayeleme” tekniğine dalınıyor? Mağdurun süreci nasıl yaşadığı neden detaylarıyla veriliyor? Siyaset ve ekonomi alanlarında kullanılan kuru dil nasıl oluyor da konu cinsel içerikli olunca bir anda coşuyor? Mağdurun kimliği gizleneceğine neden “uyduruk bir buzlama” ile afişe ediliyor?
* * *
Bu soruların cevabı tek. Medyayı hazırlayan zihniyet hâlâ muhatap olarak erkekleri görüyor. Onlara hitap ediyor. Yaptıklarını sadece onlara beğendirmeye çalışıyor. Üstelik bu medyanın içine kadınlar da giriyor. Onların da önemli bir bölümü erkek dürtüleriyle erkek beğenisine hitap ediyorlar.
* * *
Onlara önemli bir hatırlatma yapmak gerek:
Beyler,
Basın Kanunu’nun 21. maddesine göre süreli yayınlarda Türk
Ceza Kanunu’nun ilgili maddelerinde tecavüz/cinsel şiddet olarak tanımlanan suçların mağdurlarının kimlikleri açıklayacak ya da tanınmalarına yol açacak şekilde yayın yapılması suçtur!