Gözaltına alınan sanıkların
ağız birliği etmişçesine
soruşturmacı polisleri övmesi birçoklarını şaşırttı. Peki bu değişimin ardında ne var? Kim bu polisler?
Türkiye uzun süredir
Ergenekon terör örgütüne yönelik operasyonu konuşuyor. Emekli
general, gazeteci, iş adamı, akademisyen ve
mafya mensuplarından oluşan onlarca kişi gözaltına alındı, birçoğu da tutuklandı. Süreç başladıktan itibaren bazı basın yayın organları operasyonun şeklini ve polisleri suçladı. Hatta 12
Mart döneminin işkencehanesi Ziverbey Köşkü’nü hatırlatanlar bile oldu. Ancak bu mesnetsiz suçlamalara rağmen gözaltına alınan sanıklar sanki ağız birliği etmişçesine soruşturmayı yürüten polisleri övdü. Hatta bazıları kafalarındaki polis imajının artık yerle bir olduğunu bile dile getirdi. Türkiye’nin polis devletinden ziyade asayişi sağlayan donanımlı polislere sahip olduğu için mutluluklarını dile getirenler dahi oldu.
Gözaltına alınıp daha sonra tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakılan
Cumhuriyet Gazetesi Başyazarı
İlhan Selçuk çıkışta soruları cevaplarken konuyu polislere getirmeden edemiyordu: “Size ağabey dersek kızar mısınız, diye sorduklarında güldüm. Emniyette çok şeyin değiştiği anlaşılıyor. Etrafta
genç, yakışıklı, uzun saçlı ve küpeli memurlar vardı.
Bilgisayar kullanıyorlar. Aralarında uzman polisler vardı.
Polisliğe galiba rağbet var.” Benzer bir açıklama da Ergenekon operasyonu kapsamında
sorgulandıktan sonra tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakılan eski
İstanbul Üniversitesi Rektörü
Kemal Alemdaroğlu’ndan geldi: “Polisler bize iyi davrandı hiçbir sıkıntı çekmedik. Zaten
emniyet de bayağı değişmiş.”
Soruşturma kapsamında
gözaltılar belli aralıklarla devam etti. Son gözaltlılarda da yine ön plana çıkan polisler oldu. Bu sefer de polise methiyeler dizen
Trabzon’da gözaltına alınıp İstanbul’a getirilen, daha sonra tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakılan Prof. Dr. Ercüment Ovalı’ydı. Profesörün değerlendirmesi aynı zamanda şaşkınlığını da içeriyordu: “Gerek Trabzon Emniyeti gerekse
İstanbul Emniyeti benim kafamdaki emniyet değil. Son derece genç, çok kaliteli polislerin
hizmet ettiği bir ortamdan geliyorum. İnsanlar bizim için yoruldular.”
BALBAY VE ERUYGUR, KİTABI TARTIŞTI
Cumhuriyet Gazetesi Ankara Temsilcisi Mustafa
Balbay’ın polislere yönelik tepkisi daha çok merakından kaynaklanıyordu. Balbay emniyetteki ilk gününde
İlhan Selçuk’un bahsettiği uzun saçlı küpeli polisi görmek istediğini söyledi. Ama Terörle Mücadele’de görevli polislerle tanışan Balbay’ın hayranlığı biraz daha artıyordu. Öyle ki
Mustafa Balbay gözaltındaki gecesini boş geçirmemiş, emniyet amirleri tarafından yazılan iki kitabı sabaha kadar bitirmişti. Balbay tutuksuz yargılanmak üzere serbest kaldığında o da diğer şahıslar gibi polisin hakkını teslim etmeden yapamadı: “Emniyette kaldığım sürece polisler bana çok iyi davrandı. Tez çalışması yapan başkomiser ve emniyet amirlerinin kitaplarını inceleyip 400 sayfa kitap okudum.” Hatta Balbay, “Gurmanc ve
Kürtlerin Kökeni” isimli kitapta anlamadığı noktaları kitabın yazarı Emniyet amiri Ömer Özüyılmaz ile bizatihi tartışmış. Sadece Balbay değil
emekli Orgeneral Şener
Eruygur da Kürt meselesinde Özüyılmaz ile tartışmış ve merak ettiği noktaları emniyet amirine sormuş.
Ergenekon soruşturmasını İstanbul Ağır
Ceza Mahkemesi’nin gözetiminde İstanbul Terörle Mücadele ve
Organize Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğü polisleri 300 kişilik bir ekiple yürütüyor. Önemli isimleri gözaltına alıp sorgulayan polislerdeki değişim ise zanlıların dikkatini çeken en önemli unsur olarak görülüyor. Emniyette geçirdikleri süre boyunca kendileriyle yakından ilgilenildiğini söyleyen zanlılar, bazı yayın organlarında çıkan haberlerin aksine
12 Mart dönemindeki işkenceli sorguların, uygulamaların sona erdiğini, polisin değiştiğini anlatıyor.
EĞİTİM VE YAKLAŞIM FARKI
Aslında emniyetteki değişim yeni değil.
AB süreci ve demokratikleşmenin olumlu etkileri bir yana, eğitim sistemiyle alakalı faktörler de bunda oldukça etkili. Mesela
Polis Akademisi’nden
mezun olan genç emniyet mensupları, başta uluslararası ilişkiler ve tarih olmak üzere değişik dallarda master ve doktora yapıyor. Polislik mesleğine paralel kendilerini geliştiren yeni kuşak emniyetçilerin olaylara bakışları da değişiyor. Sıradan delilleri kovalamakla yetinmeyen polisler artık olayların tarihsel süreci ve
toplum üzerindeki etkisi gibi faktörleri daha iyi değerlendiriyor. Yeni nesil polisler, küreselleşmenin getirdiği imkânlardan da iyi yararlanıyorlar.
Uzun
bıyık, Toros
model otomobille özdeşleşen terör polislerinden artık eser yok. Akademi ya da yüksek okul mezunu, bazısı uzun saçlı, küpeli,
modern görünümlü polisler
parmak ısırtacak işler yapıyor. Özellikle İstanbul Terörle Mücadele Şubesi polisleri bu anlamda Türkiye’de müthiş bir değişime
imza atmış durumda. Şubenin iyi eğitimli polisleri, başarılı operasyonlara imza atıp hem güven sağlamayı hem de toplumu aydınlatmayı amaçlıyorlar. 2 bin 500 teröristi sorgu odasından evine döndüren bu ekibin hedefinde gençlerin örgütlerin elinden kurtarılarak topluma kazandırılması da var.
Polis sadece kendini değil
sorgulama tekniklerini ve operasyonlarını da yeniledi. Sorgular işkence ile değil,
psikolojik yöntemlerle yapıyor. İlk olarak gözaltına alınan kişiye “susma hakkı” olduğu mutlaka yüzüne söylenerek kendisini güvende hissetmesi sağlanıyor. Önceki yıllarda gözaltına alınan bir kişinin ailesi emniyetin çevresine dahi yaklaştırılmazken, İstanbul
Terörle Mücadele Şube Müdürlüğü’nün “Ailem” projesi kapsamında, gözaltına alınan bir şüphelinin ailesine neden gözaltına alındığı haber veriliyor.
DÜNYA TÜRK POLİSİNE HAYRAN
Polisin ilginç psikolojik taktiklerinden biri ise ‘irtica-i’ suçlardan gözaltına alınanlara yönelik. Bu kişilerin namaz kılabileceğini bilen polis, mesela şahısların silahsız olduğu tespit edilirse eve ayakkabılarını çıkararak giriyor. Üst düzey bir emniyet yetkilisi “Şahıslar sorgu esnasında bu durumdan çok etkilendiklerini belirtiyor, birçoğu ifade veriyor.” diyor. Operasyonlar sırasında çocuklar ve kadınlarla ilgilenecek özel görevliler de bulunuyor. Bayan suçlularla bayan polisler ilgilenirken, çocuklara da pedagoji eğitimi almış uzman kişiler ihtimam gösteriyor.
Terörle mücadele ekiplerinin başarılı operasyonları dünyadan da övgü alıyor. Olayları kısa sürede çözme başarısı gösteren ekibe
Amerika’dan bile övgüler yağdırıldı.
Sinagog ve
İngiliz Konsolosluğu’nun bombalanma hadisesini bir haftada açığa çıkaran polisleri
Beyaz Saray ödüllendirdi. Ayrıca 250 polis, değişik alanlarda master yapmak için Amerika’ya davet edildi. Sadece bu değil, şu anda yüzlerce akademi mezunu polis
Avrupa ülkelerinde ve Amerika’da değişik dallarda eğitim alıyor.
SANIKLARIN EMNİYET’TEKİ İKİ BAŞUCU KİTABI
Ergenekon soruşturması kapsamında gözaltına alınan Cumhuriyet Gazetesi Ankara Temsilcisi Mustafa Balbay’ın gözaltındayken gece boyunca bir çırpıda okuduğu eserler Emniyet amiri
Serdar Bayraktutan’ın yazdığı “
Anne Ben Geldim” isimli kitap ile Emniyet amiri Ömer Özüyılmaz tarafından titiz bir çalışma sonucunda ortaya konulan “Gurmanc ve
Kürtlerin Kökeni” isimli kitaplardı. Bayraktutan’ın kitabı emniyet mensuplarının terörün ağından çıkarıp sorguladığı ve evine dönmeye ikna ettiği eski teröristlerin gerçek hayat hikâyelerinden oluşuyor. Bu kitap gözaltına alınan
terör örgütü mensuplarına okutuluyor. Alınan bilgilere göre kitabı okuyup etkilenen ve örgütlerden vazgeçen onlarca kişi bulunuyor.
Ömer Özüyılmaz’ın Kürtleri anlatan kitabı ise ciddi tartışmalar başlatmış durumda.
Kitapta Medler’in Kürtlerin atası olmadığı ve Gurmanc olarak bilinen Kürtlerin de aslında Türk olduğu tezi işleniyor. Şüphesiz bu
PKK’nın pek de işine gelmiyor. Bu yüzden terör örgütü bu kitabı yasaklamış durumda. Ancak bilim çevrelerinde ilgiyle takip edilen kitap, yeni tartışmalar da başlatmış durumda. Kitap, Kürtlerin varlığını ve
Kürdistan ismini inkâr etmiyor. Özüyılmaz’ın eserine göre
Anadolu’da Türklerden önce Kürtler vardı. Bu ilginç kitap, tıpkı “Anne Ben Geldim” kitabı gibi gözaltına alınan PKK mensuplarının kafasında şimşeklerin çakmasına neden oluyor.
AKSİYON