Ankara 11. Ağır
Ceza Mahkemesi’nin ‘Türban nedeniyle yapıldı’ diye karara bağladığı
Danıştay ve
Cumhuriyet gazetesi saldırıları, yargılama sürecinde dikkate alınmayan bulgular ve yeni
delillerle
Ergenekon iddianamesine girdi.
*
Savcı Zekeriya Öz, Danıştay ve Cumhuriyet’e yapılan saldırıları Ergenekon’un gerçekleştirdiğini ispatlamak için dokuz önemli kanıt gösterdi. Operasyonlarda yakalanan
bombalar ile biri gizli, iki tanığın ifadesi öne çıkan kanıtlar arasında
“Sanıkların birlikte hareket etmelerinin, önce Cumhuriyet gazetesine, birkaç gün sonra da Ankara’ya gelerek Danıştay Hâkimlerine saldın için plan yapmalarının
örgütlü bir yapı içerisine girdiklerini gösterdiği, bu yapının
türban örtüsü ile ilgili olarak kendi görüşlerine göre türban aleyhine karar veren ya da davranan kurumlara
ders vermek amacını taşıdığı,
sanık Alparslan Arslan liderliğindeki bu yapının aynı zamanda
toplum üzerinde
baskı kurularak ses getirecek eylemler yapmak için bir araya geldiği, sanıklar Osman
Yıldırım, İsmail
Sağır, Tekin Irşi ve Erhan Timuroğlu’nun bu örgüte üye olarak katıldıkları, sanıkların eylemden önce plan yapıp biraraya geldikleri, eylemlerin türbanla ilgili olduğu.”
Cumhuriyet gazetesinin 5
Mayıs, 10 Mayıs ve 1
1 Mayıs 2006’da üç kez peş peşe bombalanması ve Danıştay binasına 17 Mayıs 2006’da düzenlenen baskında
yargıç Mustafa
Yücel Özbilgin’in öldürülüp dört yargıcın da yaralanmasıyla ilgili açılan
davanın 13
Şubat 2008 günkü duruşmasında, Ankara 11.
Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı Orhan
Karadeniz kararı bu cümlelerle açıkladı. Mahkemenin, aylar süren yargılama sonucundaki kanaati, Cumhuriyet ve Danıştay saldırılarının “türbana karşı olanların cezalandırılması” amacı taşıdığı yönünde olmuştu.
Bazıları yargılama safhasında ciddiye alınmayan, bazıları da yeni elde edilen deliller ışığında Danıştay ve Cumhuriyet gazetesi saldırılarına yeni bir yaklaşım getiren savcı
Zekeriya Öz, Ankara 11.
Ağır Ceza Mahkemesi’nin aksine, söz konusu eylemlerin Ergenekon tarafından gerçekleştirildiği kanaatinde. Öz’ün, mahkemenin ciddiye aldığı ‘türban’ gerekçesini bir kisve olarak gördüğünü iddianameden anlamak mümkün. Savcı Öz hazırladığı iddianamede, Danıştay binası ile Cumhuriyet gazetesine düzenlenen saldırıları,
dosya kapsamındaki dokuz delil sayesinde ilişkilendiriyor.
Alparslan Arslan sanıklarla yakın ilişki halinde
1- Danıştay tetikçisi Alparslan Arslan’ın Ergenekon’un yöneticileri ve aktif elemanları ile arasındaki somut ilişkiler iddianamede bir bir sıralanıyor. Bu ilişkilerin yoğunluğu, aralarındaki
telefon trafiği kadar, işyeri ve çay bahçelerindeki buluşmaları ile de dikkat
çekici boyutta. Alparslan Arslan, 12
Mart 2008 tarihli ifadesinde,
Muzaffer Tekin’le Ayhan Parlak aracılığı ile tanıştığını, daha sonra ofisine 4-5 kez gittiğini kabul ediyor. İfadesine göre Arslan’ın Ergenekon ile ilişkileri sadece Tekin’le tanışmakla sınırlı değil. Mehmet Fikri
Karadağ, Hüseyin Görüm ve adını vermediği
emekli askerlerle Tekin’in bürosunda tanışmış ve ilişkisini sürdürmüş. Bu ilişkileri Alparslan Arslan’ın telefon kayıtlarından anlamak mümkün. İddianamede yer alan belgelere göre telefon trafiği şöyle:
Alparslan Arslan’ın kullandığı 0532 671 34 39 nolu GSM hattının;
Muzaffer Tekin’in kullandığı 0532 291 92 93 telefon numarasıyla 35, Raif Görüm’ün kullandığı hatla 2,
Osman Yıldırım’ın hattı ile 691, Osman Yıldırım’ın bir başka hattı ile 55, Ayhan Parlak’ın hattı ile 108, Yusuf Görüm’ün kullandığı hatla 11, Erhan Timuroğlu’nun hattı ile 10, Muzaffer Tekin ve
Ertuğrul Yılmaz bağlantılı Ayhan Parlak ile 108,
Sedat Peker’in liderliğini yaptığı
suç örgütü üyesi İbrahim Cingi ile 94 kez konuştuğu belirlendi.
İddianameye göre Muzaffer Tekin ile Alparslan Arslan arasındaki ilişki bilinen telefon trafiğinden ibaret değil. Bu iki şahıs, defalarca yüz yüze görüştüğü gibi bilinmeyen telefonlar aracılığıyla irtibatlarını sürdürdü.
Kuvayı Milliye Derneği’nde yapılan aramada Alparslan Arslan’a ait iki kartvizit çıkması üzerine Ergenekon sanıklarından Hüseyin Görüm, Alparslan Arslan’ı tanıdığını, kartının kendisinde bulunduğunu söyledi.
Alparslan Arslan’ın
Kadıköy’deki bürosunda yapılan aramada 16 sayfalık Ergenekon ibareli bilgisayar çıktısı doküman bulundu. Dokümanın ‘Lobi’ ve ‘Ergenekon’ başlıklı temel Ergenekon belgeleriyle aynı içerikte olduğu belirlendi.
Muzaffer Tekin’in hissedarı olduğu
Doğuş Faktoring şirketi ile Alparslan Arslan’ın düzenli ilişkisi tespit edildi.
Ergenekon sanıklarından Zekeriya
Öztürk ve Muzaffer Tekin ifadelerinde, Alparslan Arslan’ı çok emin olmamakla birlikte Vatansever Kuvvetler Güç Birliği Hareketi’nin bir toplantısında gördüğünü söylediler. Öztürk’e göre o çevrede ‘bizim
avukat’ olarak anılan Arslan’ın siyasi görüşleri medyaya yansıdığı gibi değil.
Ergenekon sanıklarından İbrahim Özcan 4 Temmuz 2008 tarihli ifadesinde geçmişte Hüseyin Görüm ile cezaevinde birlikte kaldıklarını belirttikten sonra, Alparslan Arslan’ı Hüseyin Görüm aracılığıyla tanıdığını, Kadıköy’deki bürosuna birlikte gittiklerini, Arslan’ın Görüm’ün avukatlığını yaptığını söyledi. Özcan, Görüm’ün Arslan’ı “milliyetçi, vatansever ve iyi bir avukat” olarak tanıttığını da belirtti. Özcan, Alparslan Arslan’ı daha sonra 3 - 4 kez Muzaffer Tekin’in bürosunda da görmüş.
Görüm-Karadağ video kayıtları
2- Ergenekon sanıklarından Hüseyin Görüm’ün, savcılığın elde ettiği 43 dakika 33 saniyelik 3 nolu CD’de bulunan video kaydında Ergenekon yöneticilerinden Fikri Karadağ’a söyledikleri de Danıştay baskınıyla ilişkili. Görüm söz konusu video kaydında, Karadağ’a şöyle yakınıyor: Sen de sattın beni, eğer ki bu Kuvayı Milliye bir iki tane, onu bunu yaptırsaydın, yine suçlu ben olacaktım. Danıştay davasına gittiğimde hepiniz beni sattınız, hepiniz buradan gittiniz, ne dediniz, Hüseyin gitti müebbet ceza alacak,
Hrant Dink davası oldu, buraya gelmedin,
Düzce - Hendek -
Adapazarı’nda bilmem ne olmuşsa Hüseyin yaptı, yapan da kim biliyor musun,
Allah şahidimdir, bütün millet şahidimdir, hep de yapan asker çıktı.
Danıştay sanığı Osman Yıldırım’dan yeni itiraflar
3- Ergenekon’u Danıştay ve Cumhuriyet gazetesi saldırılarına bağlayan en önemli
köprü, Osman Yıldırım’ın ifadeleri. Yargılama sürecinde susan Yıldırım, kararın ardından tam beş kez kısa aralıklarla ifade verdi. Yıldırım’ın,
12 Mart, 13 Mart, 1
Nisan, 17 Nisan ve 29 Nisan 2008’deki
ifadelerinde Ergenekon ilişkilerini destekleyen şu sözleri iddianamede:
Veli Küçük’ü 1993’ten beri tanırım.
Veli Küçük ile Alparslan Arslan’ın
İstanbul Üsküdar’da bulunan Katibim Restoran’ın yanındaki çay bahçesinde buluştuklarını biliyorum, zaman zaman ben de yanlarında bulundum.
29 Nisan 2006 tarihinden sonra
Ümraniye semtinde Alparslan Arslan ile buluştuk. Alparslan Arslan, “Harekete geçeceğiz. Yarın buluşalım.
Ataşehir’de
Migros’un tam önüne gel, bir
arkadaş gelip seni alacak” dedi. Bunun üzerine
akşam vakti Ataşehir semtindeki Migros’un önüne gittim. Beni buradan Alparslan Arslan’ın arabasıyla ismini bilmediğim bir şahıs aldı, Ataşehir semtindeki Migros’a yaklaşık 500 metre mesafede bulunan dubleks villalardan oluşan bir
site içerisindeki villaya gittik.
Alparslan Arslan’ın bekar arkadaşlarının kaldığı bu evde Muzaffer Tekin, Alparslan Arslan,
Oktay Yıldırım ile birlikte tanımadığım 10 - 15 şahıs vardı. (Not: Osman Yıldırım bir başka dilekçesinde, söz konusu toplantıda
Mehmet Zekeriya Öztürk, Mehmet Fikri Karadağ, Kuddusi Okkır ve Oktay Yıldırım’ın da bulunduğunu öne sürüyor.) Muzaffer Tekin burada üç adet el bombasını yanında koruması gibi duran bir kişiye (Not: Yıldırım, bu kişinin Rasim Görüm olduğunu fotoğrafından teşhis etti.) yan odadan getirterek “Bunlar Cumhuriyet gazetesine atılacak.
Rahat ol, kimse ölmeyecek. O şekilde olsun. İş bitince sana 500 bin dolar para vereceğiz. Senin attırdığın ki
şilere vereceğin paraya karışmayız” dedi. (Not: Yıldırım,
1 Nisan 2008 tarihli ifadesinde bombaların Veli Küçük tarafından verildiğini söyledi, ancak daha sonra bu ifadesini değiştirdi.) İki adet el bombasını alıp cebime koydum, bir tanesini de Alparslan Arslan çantasına koydu.
Danıştay saldırısına katılmadım, bu konu hakkında bilgim yok. Alparslan Arslan olay hakkında üstü kapalı olarak bir şeyler anlattı. Cumhuriyet gazetesi saldırıları karşılığı
vaat edilen 500 bin dolar paranın Ankara’da verileceğini düşündüğüm için Ankara’ya geldim. Ancak vaat edilen parayı da alamadım.
Muzaffer Tekin tarafından 500 bin dolar verileceği vaat edildiği için duruşmalarda el bombalarının Muzaffer Tekin tarafından, Oktay Yıldırım’ın bulunduğu ortamda Ataşehir semtinde verildiğini söylemedim.
İsmail Genç’i 1993’ten beri tanırım. Yanında
Abdullah Çatlı, Aykut Sezer,
Osman Gürbüz, Esen Türkyılmaz ile birçok itirafçı ve ismini hatırlayamadığım kişiler olurdu.
Ziya Ayçan bu kişilere tahsilat yaptırdı.
Danıştay saldırısını Ergenekon gerçekleştirdi. Danıştay saldırısı, Ergenekon örgütü üyeleri tarafından gerçekleştirilen hükümete yönelik planlı bir saldırıdır. Bu olaylar Veli Küçük, Muzaffer Tekin, Yusuf Ziya Arpacık ile diğer kişiler tarafından organize edildi.
Danıştay olayından bir süre önce Jitemci İsmail isminde bir yüzbaşı geldi. Bu yüzbaşı
dokunulmazlık karşılığında
hizmet etmemi istedi, bu teklifi kabul etmedim. Bu olayın hemen sonrasında Alparslan Arslan işyerime gelip gitmeye başladı.
Eskişehir’de yakalanan bombalar önemli delil
4- Eskişehir’de Ergenekon zanlılarından Fikret Emek’in annesine ait evde bulunan el bombalarıyla Cumhuriyet gazetesine atılan bombaların aynı
kafile numarası taşıyor oluşu
savcının önemli delilleri arasında.
Danıştay sanıkları ve yakınlarının banka hesaplarındaki hızlı artış
5- Danıştay davası sürecinde, sanıklardan Alparslan Arslan’ın anne ve babası ile Osman Yıldırım’ın akrabalarının ve
İlhan Parlak’ın
banka hesaplarında toplam 300 bin YTL tutarında artış oldu. Savcı Öz iddianamede, yargılama sürecinde artan
banka hesapları ile yapılan açıklamaların değişkenliği arasındaki ilginç paralelliğe dikkat çekti.
Feride Gökçimen’in savcılık ifadesi
6- Ergenekon sanıklarından TİT kurucusu
Semih Tufan Gülaltay’ın yanında dört ay çalışmış olan Esra Feride Gökçimen’in 11 Temmuz 2006 tarihli ifadesinde Danıştay saldırısı sonrasında örgüt üyelerinin telaşını sergileyen ciddi iddialar var. Gökçimen ifadesinde, “
Semih Tufan Gülaltay’a ait olan Küçükyalı semtindeki binaya sık sık gelen şahıslardan birinin Danıştay binasında yapılan silahlı saldırıda adı geçen Muzaffer Tekin olduğunu, bu şahsı Muzaffer olarak bildiğini, soyadını Danıştay saldırısından sonra gazetelerden öğrendiğini, bu şahsın geldiğinde sadece birinci katta bulunan parti kısmına çıktığını, orada Semih Tufan Gülaltay ile baş başa görüştüklerini, bu şahsın son olarak Danıştay’da yapılan silahlı saldırıdan iki gün önce 4-5 kişilik kalabalık bir grup ile geldiğini ve Semih Tufan Gülaltay ile saatlerce toplantı yaptığını” söyledi. Gökçimen, “Danıştay saldırısından sonra Veli Kılıç adlı şahsın aradığını ve www.ulusalbirlikkomitesi.com isimli siteden Muzaffer Tekin, Savaşan Tosunoğlu, Mahmut Aydın ve soyadını hatırlamadığı ama kurucu üye listesinde olan Mahmut isimli başka bir şahsın ismini silmesini istediğini” anlattı.
Bomba kasasında bulunan parmak izi
7- İddianamede Ümraniye’de bulunan el bombalarının kasasından elde edilen parmak izinin Ergenekon sanıklarından Oktay Yıldırım’a ait olduğunun saptandığı belirtilerek şu değerlendirme yapılıyor: Cumhuriyet gazetesinin İstanbul’daki binasına atılan el bombasının,
şüpheli Oktay Yıldırım’ın kasasında parmak izlerinin bulunduğu Ümraniye ilçesinde ele geçen kasa içerisindeki el bombaları ile aynı kafile numarasından olması,
tanık Osman Yıldırım’ın buna uygun şekilde söz konusu eylemin planlandığı toplantıda Oktay Yıldırım’ın da bulunduğunu beyan etmesi, Cumhuriyet gazetesi binasının bombalanması eyleminin tanık Osman Yıldırım’ın beyanındaki Muzaffer Tekin’in kendisine el bombaları verilirken “Bunlar Cumhuriyet gazetesine atılacak. Rahat ol, kimse ölmeyecek. O şekilde olsun” sözlerine uygun şekilde gerçekleştiğinin anlaşılması, şüphelinin, Muzaffer Tekin’i tanımadığını beyan etmesine karşılık örgütsel bir etkinlik olan Şile ve
Maltepe toplantılarında Tekin ile aynı fotoğraf karesinde yer alması dikkate alındığında, tanık Osman Yıldırım’ın beyanları gerçekleşen maddi olaylar ile uyumludur. (Not: İddianamede bu olgu delil olarak yer alsa da, Cumhuriyet’e atılan bombalarla Ümraniye değil Eskişehir bombalarının aynı kafileden olduğu saptandı.)
İki zanlının ilginç telefon görüşmesi
8- Danıştay soruşturması kapsamında ifadesi alınarak serbest bırakılan ancak daha sonra Ergenekon üyeliği suçlamasıyla haklarında dava açılan Zeki Yurdakul Çağman ile Mahmut Öztürk arasındaki telefon görüşmesi de ipucu olarak değerlendirildi. Zanlıların serbest kalınca aralarındaki telefon görüşme çözümleri iddianamede yer aldı:
- Zeki Yurdakul: Aydınlandı mı bazı şeyler aydınlığa kavuştu mu?
- Mahmut: Abi bize kadar aydınlandı, bizden yukarısı daha belli değil, bize kadar aydınlandı yani, öyle söyleyeyim.
- Zeki Yurdakul: Biz aydınlanalım da, öbürlerinin anasını avradını, yani orospu çocukları..
- Mahmut: Bize kadar aydınlandı, yine de konuşuruz, anladın mı, yine boş ver, yarın geldin mi konuşuruz. Başkana selamımı söyle, kafanı yorma, gerisini konuşuruz.
Danıştay için gizli tanığın verdiği ifade
9- Savcılığa ifade veren bir
gizli tanık, Alparslan Arslan’ı tanıdığını, Veli Küçük ile bizzat görüştüklerini gördüğünü, samimi ilişkiler içinde bulunduğunu bildiğini, Kuddusi Okkır’ın Alparslan Arslan’ın dostu olduğunu, Alparslan Arslan’ın 2003 yılından itibaren Veli Küçük ve Muzaffer Tekin’e danışmadan hareket etmediğini, Tekin’in azmettirmesi, para vaadi ve bombaları getirmesi ile Cumhuriyet gazetesine bombalı saldırıların yapıldığını, Alparslan Arslan’ın Danıştay saldırısı öncesinde Veli Küçük ve Muzaffer Tekin’den talimat aldığını bildiğini söyledi.
RADİKAL