Tutuklu olduğu halde, cezaevi yerine hastanede kalma, sonrasında bir yolunu bulup, sağlık gerekçeli olarak
tahliye yolunun aralanmasında, kamuoyuna mal olmuş ilk olay,
Dinç Bilgin’in göz rahatsızlığında yaşanmıştı.
“Etibank’ı batırmak”tan yargılanan
Dinç Bilgin, cezaevinde iken “göz rahatsızlığı” gerekçe gösterilerek hastaneye sevkedilmiş, o günden sonra da, cezaevi yerine artık hastanede kalır olmuştu.
Arkasından yine “Etibank ve İnterbank hortumları”ndan tutuklanan Cavit
çağlar da benzer gerekçeye başvurdu.
“İhale yolsuzluğu”ndan dolayı tutuklanan
Yücel Aşkın’ın da numarası aynı idi! “Kalp rahatsızlığı” dediler, “Her an
kalp krizi gelebilir,
rektör ölebilir” dediler. Hatta cezaevinde yatması gereken dönemde işe ciddiyet kazandırması için,
Ankara’dan getirdikleri
öğretim üyesi özel doktora
ameliyat bile ettirdiler.
Bu üç isim de, yıllar önce cezaevinde “Ha öldü ha ölecek” yaygaraları ile hastaneye çıkarılıp, tahliye ettirilen isimler.
Bugün bu sanıkların üçünün de sağlıkları yerinde, sapasağlam bir şekilde hayatlarına devam ediyorlar. (Eylemlerini tasvip etmemekle birlikte, bir insan olarak herkese, bu arada onlara da sağlık diliyorum.)
Aynı numara, şimdi “
Ergenekon sanıkları” tarafından tekrarlanıyor.
Sağlık konusunda, kimseye
suçlama getirmeyi, “Sağlıklı ama, numara yapıyor” demeyi
kural olarak doğru bulmuyorum.
Ama önümüzdeki somut örneklerin, sağlık konusunun ne kadar istismar edildiği gerçeğini bize göstermesi karşısında, bu konuya dikkat çekmemeyi de, pek makul bulmuyorum.
Gazete patronu yapar,
bakan/milletvekili yapar, rektör yapar da,
Ergenekon sanıkları yapmaz mı?
Onlar da sağlık bahanesi ile tahliye edilmenin yollarını sonuna kadar zorladılar..
Ergenekon’da, sağlık gerekçesi ile ilk tahliye,
İlhan Selçuk’a verildi. 80’i aşkın yaşına rağmen,
Cumhuriyet gazetesinde
darbe tahrikçiliğine soyunan, “Şunu da yapın, bunu da yapın” diye kendi gazetesindekileri bile alevleyen Selçuk, iş
hesap vermeye gelince, “Sağlık koşullarım cezaevinde kalmaya müsait değil” palavrasına sığınıp, tutuklanmayı engelledi. Arkasından da,
itiraz üzerine
tutuklama kararı verilme ihtimalini de önlemek için, ciddi ciddi kalp ameliyatı oldu..
Ama şimdi, istirahatte falan değil. Sapasağlam.. Yine gazetenin başında. Yine tahrikçiliğe, kıvılcım çakan yazılara devam ediyor!
Selçuk ile birlikte,
İstanbul üniversitesi eski rektörü
Kemal Alemdaroğlu da, “sağlık koşulları” sebebi ile tahliye edilenlerden..
Savcı tutuklanmasını istemişti ama, “Sağlığım elvermiyor” diyerek, hakimden tutuksuz
yargılanma ricasında bulundu ve tahliyesini sağladı.
Ama şimdi; Alemdaroğlu da,
emekli maaşı yetmiyor olmalı ki (?!), darbe tahrikçiliği ile ilgili çalışmaları bir kenara, ayrıca özel bir işyerinde fiili olarak çalışmasını sürdürüyor!
Devamında Kuddusi Okkır’ın başına gelenler var. (Kuddusi Okkır’ın
ölümü, biraz garip değil mi? Konunun uzmanları bu konuyu açıklasınlar, akciğer kanserinden
vefat ettiği açıklanan bu kişinin rahatsızlığı,
Nisan 2008’de ortaya çıkıyor, Temmuz ayında önce tahliye, hemen arkasından da ölüm haberi geliyor. Bu kadar kısa sürede, somut ve hızlı bir kilo kaybı sonrasında gelen bu ölüm, biraz ilginç değil mi? Ya doktorların teşhis konusunda büyük bir hatası var. Ya da işin içinde, çok derin başka bir iş var!)
İki paşanın
savcılık ifadesi öncesindeki rahatsızlanmaları, özellikle Şener
Eruygur’un hastaneye kaldırılmasını gerektirecek derecede sağlığının bozulmasını hepiniz hatırlıyorsunuz..
Veli Küçük’ün, 5 aylık
tutukluluk süresinde, üç defa hastaneye kaldırılması..
Sonrasında Ergenekon sanığı Asuman özdemir’in yine rahatsızlık sebebi ile tahliyesi..
Ve son olarak da dün, İşçi Parti’li, Ergenekon sanığı
Ferit İlsever’in, yine sağlık gerekçeli
tahliye talebi!
Dünkü
batık bankacıların rahatsızlık gerekçeli tahliye istekleri, bugün de Ergenekon davasının sanıklarının başvurduğu
kanun hükmünden kaçma aracı olarak karşımıza çıkıyor..
O il senin/bu il benim, şu
basın toplantısı/bu basın toplantısı sektirmeden çalışanlar, şimdi tel tel dökülüyorlar.
Acaba gerçekten mi, yoksa hikayeden mi?
ALİ KARAHASANOĞLU/VAKİT