Ergenekonculara kötü haber: ‘
Bursa Nutku’ uydurma
Ergenekon İddianamesi gerçek bir hazine. Elini atanı geri çevirmiyor maşaallah.
Türkiye’yi “işbirlikçi ve
hain cenneti” olarak gören Ergenekoncuların
Atatürk’ün ‘Bursa Nutku’ diye yutturulan bir metni yaygınlaştırmak için nasıl çalışacakları 1918 ve 1965. sayfalarda geçiyor.
Sayfa 222’de ise
Dell marka dizüstü bilgisayardaki bir yazıda
Meclis’i ‘düşük’, yani gayrimeşru gördükleri, onun seçtiği Cumhurbaşkanı’nı tanımadıkları ifade ediliyor ve okuyucular
Çankaya Köşkü’nün önünde “etten
duvar” örmeye davet ediliyor; üstüne üstlük bu eylemin Atatürk’ün emri olduğu söyleniyor. Emir dediği de malum Bursa Nutku.
Bursa Nutku hakkında ilk kez 11 yıl önce yazmıştım; en son yazımı yazalı da sanırım 2 yıl kadar oluyor. Ulaştığım sonuçları “Küller Altında Yakın
Tarih” (Timaş) adlı kitabımda topladım. Merak edenler okuyabilirler. Hoş, zaten okuyorlar da. Nitekim yakınlarda “
Sabah”tan Engin Ardıç kaynak belirtmeden bir yazı kaleme aldı, “
Yeniçağ”dan
Arslan Bulut da hem isim vererek yararlanan, hem de yorumumdan pek haz etmeyen örtük bir eleştiriyle çıktı ortaya. Keza bir internet
sitesinde alıntılanan yazıma aklıevvel bir
hukukçu tehdit dolu bir
mesaj yazmış; güya yazıyı yayından kaldırıp özür dilemezse site sahibi hakkında
dava açacakmış. Uğurlar ola.
İyi de Ergenekoncuların gündeme getirdiği Atatürk’ün Bursa Nutku’nun mahiyeti nedir?
Güya 1
Şubat 1933’te Bursa’da Ulu
Cami’den çıkan cemaatin bir kısmı,
İstanbul’da bazı camilerde
Arapça ezan okunduğu halde Bursa’da neden okunmadığını valiye sormaya giderler. Emniyet Müdürü vs. paniğe kapılıp
Ankara’ya, Ankara da o sırada
İzmir’de bir
yurt gezisinde bulunan Atatürk’e telgraf uçurup ‘Bursa’da irticaî kalkışma’nın başladığı mesajını verirler. Atatürk derhal Bursa’ya gelir. İncelemeleri sonucunda önemli bir mesele olmadığını anlar ve
Anadolu Ajansı’na meselenin ‘din’ değil, ‘dil’ meselesi olduğunu belirtir.
Buraya kadar okuyup da, “Ee ne var bunda?” dediniz muhtemelen. Türkiye’de, ateş olmayan yerden
duman çıkarmak hususunda emsalsiz yeteneğe sahip basın varken çok ekmek çıkar bundan.
Güya 6 Şubat gecesi
Gazi, Bursa’da şimdi Atatürk Köşkü olarak bilinen binada bir konuşma yapar ve konuşmasında “Görevini yapmayan kolluk kuvvetleri karşısında Türk gençliğinin bizzat harekete geçmesi gerektiğini” ifade eder. Bu, devrimlerin bekçisi olan gençliği sokaklara dökülmeye, anarşiye,
kanun ve nizam tanımazlığa çağıran kışkırtıcı bir konuşmadır.
1958’de “
Ulus” gazetesinde çıktığından bu yana, tam yarım asırdır vardı-yoktu diye tartıştığımız bu sözde nutuk hakkındaki görüşüm şudur:
Atatürk’ün Bursa Nutku yoktur!
Kanıtlarımı metodolojik ve olgusal olmak üzere iki düzeyde ifade edeyim:
Metodolojik kanıtlar şunlar:
1)
Nutuk, kalabalık bir topluluk önünde yapılan bir konuşmadır. Halbuki Bursa Nutku’nun 13-14 kişilik bir
içki sofrasında söylendiği rivayet edilmektedir. Dolayısıyla bir kere bu bir ‘nutuk’ olamaz.
2) Atatürk gibi kanun ve hukuka son derece titizlenen bir devlet adamının gençliği sokağa dökecek ve polis, savcı, hakim vs. devlet görevlilerini dinlememeye sevk edecek bir konuşma yapması kendisiyle çelişmesi demektir. Nitekim Mahmut Goloğlu’nun dikkatimizi çektiği gibi 2,5 ay sonra meydana gelen Razgrad Olayı’nda (Bulgarlar Türk mezarlığına tecavüzde bulunmuşlardı) gençliği yatıştırıcı bir dille konuşan ve kanunlara uymaya çağıran da Atatürk’ten başkası değildi. Dolayısıyla kanunlara uyulması hususunda bu denli titiz birinin halkı sokağa dökecek Maovarî bir konuşma yapması mümkün değildir.
Olgusal açısından bakarsak Bursa Nutku’nun sahteliğini şu kanıtlardan anlayabiliriz:
1) Atatürk’ün bütün söz ve yazışmalarını toplayan resmi yayınlarda bu nutka yer verilmemiştir. Mesela “Söylev ve Demeçler”de yoktur.
2) Atatürk’ün yaptığı her konuşmanın kaydedildiği Nöbet Defteri’nde bu toplantının kaydı bulunmamaktadır.
3) Bursa Nutku bu kadar önemli bir konuşma idiyse neden o günlerde basına yansımamıştır da, ilk olarak söylendiğinden 14 yıl sonra, yazanın da pek emin olmadığı ve kimden duyduğunu belirtmediği bir kitapta karşımıza çıkmıştır?
4) Nutku aktaran Rıza Ruşen Yücer’i Atatürk’ün çevresinden kimse tanımamaktadır. Farz edelim ki, bir şekilde o grubun arasına katıldı gazetecimiz, notunu tuttu. Ancak bu nota çıkışta el konulur ve ertesi gün Atatürk’ün onayından geçerse kendisine iade edilirdi. Kaldı ki, Atatürk, içki sofrasında konuşulanlar orada kalacaktır emrini vermiştir. Bu yüzden de onun onaylamadığı sözler yok hükmünde sayılırdı. Onaylanmış olsaydı zaten birkaç gün içinde basına yansımış olurdu.
5) Nutkun gerçekliği hususunda en ciddi kanıtlardan biri, Atatürk’ün 2. yaveri
Cevdet Tolgay’ın
Aralık 1966’da
Milliyet’te çıkan yazısıdır. Ancak bu yazıda önemli bir hata göze çarpmaktadır. Burada konuşmanın yapıldığı tarih, 6 Şubat
akşamı olarak verilmektedir. Ancak Atatürk’ü Mudanya’dan İstanbul’a götüren Gülcemal vapurunun seyir
defterinde o akşam 19.30’da hareket edildiği yazılıdır. Bursa-Mudanya arasının o tarihlerde 60-70 dakikada alındığı ve vapura binmeden önce selamlaşma vs. ile yarım saate yakın bir sürenin geçtiği hesaba katılırsa Atatürk’ün köşkten en
erken 17.45-18.00 civarında ayrılması söz konusudur. Sofranın en az 1-1,5 saat açık kalması gerekir ki, bu durumda saat 16 civarında akşam yemeğine oturulduğu sonucu çıkar. Halbuki Atatürk’ün en yakınında bulunanlar, mesela
Cumhurbaşkanlığı Sekreteri Hikmet Bayur o saatlerde Atatürk’ün asla akşam yemeği yemediğini söylemişlerdir ki, bu durumda o sofranın da gerçek dışı olduğu sonucu çıkmaktadır.
Son sözü, Atatürkçülüğünden kuşku duyulmayacak bir isme, Falih Rıfkı Atay’ın 10
Nisan 1967 tarihli
savcılık ifadesine bırakayım:
“Bursa Nutku diye Atatürk’ün söylediği bir nutuk yoktur… Bursa gazetecisinin yazdıkları
kulak rivayetleridir. Atatürk son derece nizamcı v
e devlet otoritecisi idi. Memlekette anarşi havası yaratmak kasdı vardır. Atatürk bu kasda alet edilmek istenmiştir.”
Ergenekonculara benden
nasihat: Bursa Nutku’ndan size ekmek yok! Başka kapıya.
MUSTAFA ARMAĞAN - ZAMAN