İddia edilen
Ergenekon davasının
tutuklu sanığı Ümit Oğuztan, MİT tarafından
mahkemeye gönderilen ve mahkeme tarafından çözümü yaptırılan ses CD'lerinde işkence gören kişinin
Tuncay Güney değil, kendisi olduğunu ileri süren yazılı
basın açıklaması yaptı.
Kemal Kerinçsiz ise iddianameyi hazırlayan savcıların,
sanıklar arasında zorla irtibat kurmaya çalıştıklarını ileri sürerek, hatta bazı sanıklarla birlikte 100 metre yol bile alamayacaklarını savundu.
Yazar Orhan Pamuk'un, kitabında Türk milletine
hakaret ettiğini, bu kitabın 25 dile çevrilerek dünyaya yayıldığını belirten Kerinçsiz, "Onurlu olan hiçbir insan kendine ve milletine hakaret ettirmez. Biz de bu durum karşısında hukuk çerçevesinde demokratik hakkımızı kullandık." dedi.
Ceza ve Tevfik Evleri Genel Müdürlüğü
Silivri kampüsü içerisinde
İstanbul 13.
Ağır Ceza Mahkemesi tarafından yürütülen Ergenekon davasının 72. oturumunda tutuklu sanık
avukat Kemal Kerinçsiz savunmasına devam etti.
Geride bıraktığı 5 günlük savunmasının ardından Kerinçsiz, 6. günde de sanıklar arasında suni bir irtibat kurulmaya çalışıldığını öne sürdü.
Davanın diğer sanıkları Behiç Gürcihan ve Bekin
Öztürk ile ilişkilerinin son derece kötü olduğunu belirten Kerinçsiz, bazı sanıklarla 100 metre yol bile gidemeyeceğini, zaruriyetten aynı
çatı altında bulunduklarını ve bu kişiler arasında
örgüt ilişkisi aramanın zorlama olduğunu öne sürdü.
İddianamede 1995 yılından itibaren basın açıklamaları yapmaya başladığının vurgulanmaya çalışıldığını belirten Kerinçsiz, "Bu insan birden bu tarihte ortaya çıktı denilmeye çalışılıyor. 1995 yılı açıklama miladım olarak gösterilmeye çalışılıyor. Oysa siyasi hayatımın başladığı 1990-1991 yıllarından itibaren ben demokratik hak arayışı amacıyla basın açıklamaları yapmaya başladım. 17-18 yıldır bu mücadelenin içerisindeyim." diye konuştu.
Hiçbir açıklamaya 3-5 kişi dahi bir olup gitmediklerini ileri süren Kerinçsiz, "Açıklama zamanında insanlar orada toplanır. Birbirlerini oraya görür. Hatta belki bin kişiye varan kalabalık içerisinde katılan herkesi göremediğiniz zamanlar bile olur. Büyük
Hukukçular Birliği'ne ait açıklamalarda avukat Kemal,
savcılık tarafından cımbızla alınıp çıkarılmıştır. Bu tamamen maksatlı bir olaydır. Ben
hedef seçilip, o toplumdan alınarak buraya getirildim." şeklinde konuştu.
Tutuklu sanıklardan
Veli Küçük ile
Muzaffer Tekin'in 28
Ekim 2005 tarihinde Fener Rum Patrikhanesi'nin Yunanistan'a gönderilmesi için yaptıkları etkinliğe katıldığı ileri sürülerek sanıklar arasında suni bir hiyerarşi ve örgütsel bağ kurulmaya çalışıldığını savunan Kerinçsiz, "
Veli Küçük ile partim arasında bir husumet vardır. Bir arada bulunmamıza imkan yoktur. Belki toplantıya gelmiştir ki tutanaklar da orada olduğu belirtiliyor. Ancak partimin de bu açıklamaya
destek verdiğini, katıldığını bilse belki kendisi hiç gelmeyebilirdi. İddia makamı, Veli Küçük ile aramızda örgütsel bağ olduğuna ilişkin bir kare fotoğraf getirsin, ben o zaman bir ilişkimiz olduğunu kabul edeyim. Ancak buna imkan yoktur. Çünkü bir arada bulunmamız söz konusu bile değildir. Kendisi Türk ordusuna yıllarca
hizmet vermiş değerli bir subaydır. Tanısam neden söylemeyeyim ki. Savcılar, toplantı sırasında gördüm şeklindeki ifadeyi toplantı sırasında tanıdım diye iddianameye geçirmişlerdir. Tanımak ile görmek arasında fark vardır." ifadesini kullandı.
Fransız Konsolosluğu önünde sözde
Ermeni soykırımının Fransız meclisinde kabul edilmesini
protesto etmek için yaptıkları etkinlikte bir basın mensubu vasıtasıyla
Danıştay saldırısı olayını duyduğunu belirten Kerinçsiz, saldırıdan büyük üzüntü duyduğunu söyledi.
Kerinçsiz, Kuva-i Milliye Yeniden ve Kuvayi Milleye 1919 adlı
dernek üyeleriyle hiçbir toplantıda bir araya gelmediklerini, sadece Beykoz'daki
Türkiye Kuvayi Milliye Mücahitleri Derneği'nin düzenledikleri bir etkinliğe katıldıklarını söyledi.
Ayasofya Derneği, Büyük Hukukçular Derneği ve Büyük Güçbirliği Derneği'nin etkinliklerinin örgütsel faaliyet olarak gösterildiğini belirten, bu tekinliklerle ilgili daha önceki oturumlarda görsel gösteri de sunan Kerinçsiz, bu derneklerinin kurulması için herhangi bir talimat alınmadığını dile getirdi.
Son iki oturumda mahkemede 21 etkinliğe ilişkin sunum yaptığını hatırlatan Kerinçsiz, iddianamede belirtilen diğer 11 etkinliğin ise zamanı gözeterek sunumunu yapmadığını söyledi.
Bu etkinlikleri emniyete bildirdiklerini, örgütlerde olması gereken
gizlilik kuralının bulunmadığını belirten Kerinçsiz, basit insan ilişkilerinin iddianamede örgütsel ilişki, basit insani dostlukların ise bir suç delili olarak gösterildiği iddiasında bulundu.
Kerinçsiz, etkinliklerinde herhangi bir taşkınlık olmadığını, yasal çerçevede düzenlenen etkinliklerde kendilerine yönelik gerçekleştirilen
gözaltılar sırasında görevlilerin hiçbir zorlukla karşılaşmadığını, tek bir direnişin dahi yaşanmadığını, örgüt operasyonlarında böyle bir durumun olamayacağını kaydetti.
Birçok Ermeni dostu olduğunu belirten Kerinçsiz, yaşayan her
azınlık mensubu kişinin insani yaşama hakkı bulunduğunu söyledi. Kendisinin iddianamede etnik ayrımcılıkla suçlandığını belirten Kerinçsiz, "Onurlu olan hiçbir insan kendine ve milletine hakaret ettirmez. Orhan Pamuk kitabında Türklüğe hakaret edecek, bu kitap 25 dile çevrilerek dünyanın her yerine gönderilecek sorun yok, biz demokratik hak arayışı içerisinde dava açınca Türk milletinin imajı zedelenecek.
Basın açıklamalarımızın çirkin olduğu söyleniyor. Oysa asıl çirkin olan Ermeni soykırımını teslimiyetçilik içerisinde kabul etmektir." şeklinde konuştu.
Türkiye'yi
kaosa sürüklediğinin iddia edildiğini hatırlatan Kerinçsiz, "30 kişinin verdiği dilekçe ile nasıl bir kaos ortamı yaratılmıştır? Savcılığın tabiriyle bir gerginlik yarattıklarını kabul etseniz bile 30-40-50 kişi ile ülkeyi kaosa sürükleyemezsiniz." açıklamasını yaptı.
Öte yandan davanın tutuklu sanıklarından Ümit Oğuztan,
duruşma sırasında avukatlar aracılığıyla yazılı açıklama yaparak, MİT tarafından gönderilen ve mahkemenin bilirkişiye çözümünü yaptırdığı ses CD'sinde işkence yapılan kişinin
Tuncay Güney değil kendisi olduğunu ileri sürdü.
Oğuztan, "
Hürriyet gazetesinde yayımlanan
sorgu seslerinde işkence yapılan kişi benim. Bana yapılan işkence Tuncay Güney'e izlettirilerek korku sağlanmış ve sorgucuların her istediklerini kabul ettirebilmeleri sağlanmıştır. Tuncay Güney'e
psikolojik baskı uygulanmış, birkaç tokat atılmışsa da fiziki olarak sistemli bir işkence yapılmamıştır. Yapılmasına gerek kalmamıştır. Mülakatında yer alan söylemleri ve rahatlığı kanıttır." şeklindeki yazılı açıklamasının basında yer almasını istedi.
Mahkeme heyeti başkanı Köksal
Şengün, Kemal Kerinçsiz'in savunmasını keserek duruşmaya 9
Nisan saat 09.30'a kadar ara verdiklerini açıkladı.
(CİHAN)