Yapılan muamelenin fiziki olduğu kadar
psikolojik bir eziyet olduğunu öne süren
Öztürk, önce
ölüm orucuna gideceğini ardından da hayatına son verebileceğini açıkladı.
İstanbul 13. Ağır
Ceza Mahkemesi'nde görülen
Ergenekon ana davasının 177.
duruşmasında
emekli Tuğgeneral Veli Küçük,
İşçi Partisi Genel Başkanı
Doğu Perinçek, emekli
Yüzbaşı Muzaffer Öztürk ve
Danıştay saldırısı faili
Alparslan Arslan'ın da aralarında bulunduğu 19
tutuklu sanık ile tutuksuz sanıklardan
Gazeteci Güler Kömürcü Öztürk hazır bulundu. Tutuklu sanıklardan
Ergun Poyraz ve
Sevgi Erenerol ise mazeretleri nedeniyle duruşmaya katılmadı.
Mahkeme Başkanı Hasan
Hüseyin Özese, bugünkü oturumda hafta sonu olması nedeni ile sanıklar ile avukatlarının taleplerinin alınacağını açıkladı. Bu açıklamanın üzerine tutuklu sanık eski Yüzbaşı Mehmet
Zekeriya Öztürk, söz istedi.
28
Şubat 2011 tarihinde 1 nolu cezaevi F1 koğuşuna sevk edildiğini söyleyen Öztürk, 5
Mart 2011 tarihine kadar koğuşta bulunan inşaat atıkları,
boya ve çimento atıklarını da bizzat kendisinin temizlediğini ifade etti. Koğuş değişikliği sırasında yargılama ile ilgili
dosya ve evrakları bir
kamyonet ile ancak taşıyabildiğini savunan Öztürk, "1 nolu cezaevi görevlileri, bulunduğum koğuştan alınarak başka bir koğuşa verileceğimi söylediler. İtiraz etmeme rağmen ısrarla önümüzdeki hafta Pazartesi günü bu nakil işlemini gerçekleştireceklerini söylediler. Koğuş değiştirme işlemi, ikinci bir fiziki eziyetin yanı sıra psikolojik eziyet haline dönüştürülmüştür." dedi.
Tutuklu bulunduğu 39 aylık süreçte rahatsızlandığını, 1 Haziran 2010 tarihinde annesini kaybettiğini belirten Öztürk, bu durumları savunmasında malzeme olmasın düşüncesiyle kullanmadığını dile getirdi. Öztürk, "Ancak yeter noktasındayım. Son durum beni istemeyerek bir başka noktaya getirmektedir." ifadesini kullandı.
Sanık Zekeriya Öztürk, yaptığı açıklamanın ardından şu ifadelere yer verdi; "
Onur ve şerefim için artık her türlü fiziksel karşı koymayı, birey hakkım olan hayatıma son vermeyi, hiç tereddütsüz uygulayabilirim. Bunun başlangıç noktasında '
açlık grevi' gibi pasif
uygulama değil, doğrudan 'ölümü gören bir oruç' ve son aşamada 'hayatıma son verme' eylemidir. Bunlar şahsımın bireysel düşünceleridir. Beni ya
mahkemenizde yargılayın, başkaca yerlerin intikam alınacak özneleri haline gelmemize müsaade etmeyin, ya da bundan sonra şahsımın her türlü mücadelesinin hukuk dışına çıkması halinde payınız olduğunu kabul edin."
Duruşma, diğer sanıkların taleplerinin alınması ile devam ediyor.
Öte yandan Ergenekon tutukluları emekli
Albay Levent Göktaş ile emekli
Binbaşı Levent
Bektaş'ın avukatları, bir dilekçe ile müvekkillerinin koğuş değişikliğine
itiraz etti. Göktaş ile Bektaş'ın avukatları Celal Ülgen ile
Hüseyin Ersöz, dün
Silivri İnfaz Hakimliği'ne verdikleri dilekçe ile koğuş değişikliği uygulamasına itiraz etti. Dilekçede, 28 Şubat 2011 akşamı yapılan koğuş değişikliğinin
insan hakları ihlali olduğu ileri sürülerek, yeni koğuşun
soğuk, rutubetli, sağlık koşulları uygun olmayan, çok
küçük ve bir insanın yaşayabileceği uluslararası asgari standartların altında olduğu öne sürüldü. Göktaş ile Bektaş hakkında kesinleşmiş bir yargı kararı olmadığı belirtilerek bu uygulamanın dayatılması durumunda cezaevi yönetiminin "görevi kötüye kullanma" suçunu işleyeceği savunuldu. 53 yaşındaki Levent Göktaş için sağlık sorunlarının da dikkate alınarak bu uygulamadan vazgeçilmesi istendi. Dilekçede, Göktaş ile Bektaş'ın tekrar eski koğuşlarına yerleştirilmeleri, hafta içi her gün saat 09.00-16.30 arası hafta sonu ise 09.30-15.00 arası bilgisayar kullanma hakkından faydalandırılmaları istendi.
Silivri 5 Nolu L Tipi
Cezaevi'nde bulunan
Özel Kuvvetler emeklisi Göktaş ile emekli SAT subayı Bektaş, Özel Harekatçı Emniyet Amiri
Servet Kaynak ile 1 Nolu L Tipi Cezaevi'ndeki F-6 koğuşuna konulmuştu.