Bu arada Çelebi'nin
avukatı
Hüseyin Ersöz,
soruşturma aşamasında
Mehmet Ali Çelebi'nin evi ve iş yerinde yapılan
arama ve el koymaların hukuksuz olduğunu ileri sürdü. Ersöz, Arama ve el koyma kararlarının
İstanbul'dan alındığını ancak bu kararın
Ankara polislerince uygulandığını belirterek, "Bu kararın Ankara'dan alınması gerekirdi. İstanbul yetkisiz olduğu için de uygulanan bu kararların geçersiz sayılmasını talep ediyoruz." dedi. Ersöz ayrıca Çelebi'nin
savunma yapacağı
sanık kürsüsünün, kendilerinin oturduğu bölüme yaklaştırılmasını da istedi.
Savcı Mehmet Ali Pekgüzel'in de taleplerinin reddi yönünde görüş belirtmesinin ardından duruşmaya ara verildi. Yaklaşık 15 dakika sonra
mahkeme heyeti, Ersöz'ün her iki talebinin de reddine karar verdi. Ardından da Çelebi savunması için kürsüye çağrıldı.
Tutuklu sanık Mehmet Ali Çelebi, soruşturma aşamasında
intihar eden Deniz Kurmay
Albay Berk Erden ve Deniz Yarbay
Ali Tatar ile evinde ölü bulunan ve intihar ettiği iddia edilen
emekli Albay Abdulkerim Kırcı'nın şehit olduğunu belirtip, onları saygıyla anarak savunmasına başladı. Çelebi, intihar eden Ali Tatar'ın anısına saygı göstermek için Deniz subaylarının kullandığı bir armayı ceketin yakasına takarak duruşmaya çıktığını söyledi.
Dava konusu iddianamede iki şeyin olmadığını belirten Çelebi, "Birincisi bu iddianamede hukuk yok. İkincisi iddianamede ben yokum. Çünkü iddianamede yaratılan canavarın benle bir alakası yok. Bu iddianamenin mantığıyla
terörist sayılamayacak tek bir insan bile bulunamaz. Şahsımda
TSK ve dolayısıyla Türk milletinin nasıl
hedef tahtasına oturtulduğunu göstereceğim. Şu ana kadar orduya ve millete yararlı bir fert olmaktan başka emel gütmedim." dedi.
İddianamede
tutuklu sanıklardan Kemal Aydın'ın evine gittiği iddiasına
itiraz eden Çelebi, "Ben sadece tutuklanmasının ardından Kemal Aydın'ın ailesini ziyaret etmek için evine gittim." dedi. Çelebi, tutuklu sanıklardan
Neriman Aydın ve Durmuş Ali
Özoğlu ile yaptığı görüşmelerinden TSK'nın haberi olduğunu söyledi.
Öte yandan
İstanbul Üniversitesi Kardiyoloji Enstitüsünde tedavisi süren tutuklu sanık
Başkent Üniversitesi eski rektörü Mehmet
Haberal'ın avukatı Dilek Helvacı, yazılı
basın açıklaması yaptı. Helvacı sanık Haberal'ın, hayati risk teşkil eden ciddi sağlık sorunlarının da mevcudiyetine rağmen, siyasi
baskı neticesinde 17 aydır hürriyetinden kasten mahrum edildiğini ileri sürdü.
Başkent Üniversitesi'nin santraline ait iki
telefon numarasının izinsiz dinlenerek, kayda alınıp iddianamenin ekleri arasına konulduğunu belirten Helvacı, "Haberleşmenin Gizliliğini
İhlal Suçu işlenmiştir.
Yargıtay 4.Hukuk Dairesi'nce, müvekkilimizle ilgili hukuksal hiçbir gerekçe göstermeksizin ve
yaşam hakkını da ihlal etmek suretiyle, tutukluluk halinin devamına karar veren 9 Hakimin 'Yoruma ihtiyaç göstermeyecek derecede açık ve kesin olarak hukuka aykırı davrandıkları' tespit edilerek, tazminata mahkum edilmelerine karar verilmiştir." dedi.
Avukat Helvacı, açıklamada İstanbul
Emniyet Müdürlüğü tarafından düzenlenen fezlekede, Başkent Üniversitesi ve
Kanal B ile bağlı kuruluşlarında yapılan aramaları hatırlattı. Helvacı, "El konulan ve kime ait odada, ne şekilde bulunduğu ayrıntılı olarak belirtilen bilgisayar, hardisk ve sair dijital verilerin, çok sayıda olması nedeniyle,
ödenek eksikliği bahanesiyle, 1,5 senedir halen daha imajlarının alınamadığının ve incelemelerinin tamamlanmadığının, açıkça belirtildiği görülmektedir." ifadesini kullandı.
Helvacı, "Bu dijital verilerin, 1,5 senedir imajlarını almayan ve üzerlerinde inceleme yapmayarak, yargılamanın kasten sürüncemede kalmasına sebebiyet veren sorumlular hakkındaki suç duyurusu talebimiz reddedilmiştir. Bunun üzerine, müvekkilimiz Prof.Dr.
Mehmet Haberal tarafından, görevlerini kötüye kullanarak, kasten tutukluluk halinin uzamasına sebebiyet veren ilgili
Cumhuriyet Savcıları ile Emniyet Mensupları hakkında adli makamlara doğrudan suç duyurusunda bulunularak, haklarında ayrıca tazminat
davası açılmıştır." dedi.
Prof.Dr. Mehmet Haberal ile ilgili incelemelerin, ödenek yetersizliği nedeniyle neden 1,5 yıldır yaptırıladığını soran Helvacı, "HSYK'nun başkanı sıfatıyla Sayın Bakan'ın sorumlular hakkında resen yasal işlem başlatıp, başlatmadığını?" sorusuna da
cevap verilmesini istedi.