Ergenekon sanığı Oğuztan itiraf etti

Ergenekon sanığı Ümit Oğuztan, TBMM Araştırma Komisyonu'na Susurluk ve Uğur Mumcu suikasti ile ilgili iki rapor sunduğunu belirtti.

Ergenekon sanığı Oğuztan itiraf etti

Susurluk raporunda Ergenekon'dan bahsettiğini ifade eden Ümit Oğuztan, "Ama orada bahsettiğim Türkiye'deki Gladyo yapılanması idi. Oysa bugün bizim de içinde sanık olduğumuz şu anda karşınızda gördüğünüz bu fotoğraf ise benim anlattığım yapılanma değil." dedi. İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülen Ergenekon davasının bugünkü duruşmasında savunması alınan sanık Ümit Oğuztan, Susurluk ve Uğur Mumcu suikastine ilişkin TBMM Araştırma Komisyonu'na iki rapor sunduğunu söyledi. "Gizli tanık olmayınca örgüt üyesi oldum" diyen Oğuztan, Ergenekon operasyonu kapsamında örgüt üyesi olduğu gerekçesiyle gözaltına alındığını evinde ve iş yerinde yapılan aramalarda 95 disketin ele geçirildiğini ifade etti. Oğuztan, "Laptop kullanıyorum. Disket sürücüsü yok. O disketler bana ait olamaz." dedi. Disketler 2001 yılında el konulan eşyalarıma karışıp bana gelmiş olabilir" dedi. Serbest bırakıldıktan 10 gün sonra Ergenekon soruşturmasını yürüten savcı tarafından kendisine gizli tanıklık teklif edildiğini iddia eden Oğuztan, "Teklifi kabul etmediğim için içi boş disketler aleyhime dolduruldu. Ben de tutuklandım. Devlet namuslu vatandaşına tuzak kurmaz. Hatta namussuz vatandaşına bile. Annesiz, babasız büyüdüm kendimi ancak bu kadar adam edebildi. Hoşgörünüze sığınıyorum." diye konuştu. Oğuztan, "Gladyo deyince savcılar yanlış anlıyor. Muhalefet içinde gladyo olmaz. Onlar hep önemli yerlerdedir. Bunun sebebi Bütün hükümetler emperyalizm tarafından kullanılıyor. Muhalefet kadroları içinde gladyo çıkmaz. Daima iktidardadırlar. Uykudadırlar. Bürokrasinin içindedirler. Hiçbir zaman basın onları yıpratamaz. Çünkü onlar görünmezler" dedi. Oğuztan savcılık ifadesinde yer alan 'Lobi belgesini aldım' şeklindeki beyanın yanlış olduğunu belirterek "Tuncay Güney'in elinde bir dosya vardı. Nedir o dedim. 'Önemli bir şey değil,arkadaşlar sivil toplum örgütü kurmaya çalışıyorlar' dedi. Bu dosyayı gördüm ama almadım." şeklinde konuştu. ALİ KALKANCI'YI HABER YAPTIM İŞSİZ KALDIM<7b> Ali Kalkancı hakkında yaptığı haberin 28 Şubat sürecinin başlangıcı olarak kabul edildiğini söyleyen Ümit Oğuztan, patronunun yanına gelen sakallı, irticacı kılıklı bir adam gördüğünü söyledi. Ümit Oğuztan, ismi Ali Kalkancı olan bu kişi ile patronu Turgut Büyükdağ aracılığı ile tanıştığını belirtti. Ali Kalkancı'nın, Turgut Büyükadağ ile un fabrikası almak için görüştüğünü ifade eden Ümit Oğuztan " O dönemde İstanbul Büyükşehir Belediye başkanı olan Recep Tayyip Erdoğan halk ekmeği kurmuştu. Ali Kalkancı ile un almak için anlaşma yapmıştı. Şeyh olarak bilinen, müritlerini dolandırarak parasını alan Ali Kalkancı'nın un fabrikası yoktu. Taksitle fabrikayı almak için defalarca geldi. Yeterli teminat göstermediği için fabrikayı alamadı. Ali Kalkancı dini istismar eden, külçe altın karşılığında muska yazan biriydi. Muska deyip geçmeyin. Türkiye'de muska en güçlü endüstrilerden biridir. Kağıtlara yazılan muskalarla büyük finans imparatorlukları kurulabilir" dedi. "TUNCAY GÜNEY TERBİYELİ BİRİYDİ" Bu bilgileri halk ile paylaşılması gerektiğini düşünerek haber yaptığını ifade eden Oğuztan, bu haberlerden birilerinin rahatsız olduğunu, ve büyük bedel ödediğini söyledi. Türkiye'nin bir çok şeyi unuttuğunu ancak Ali Kalkancı'yı unutmadığını sözlerine ekleyen Oğuztan, "Çünkü zarar çok fazlaydı. Bu haberden sonra hakkımda kampanya başlatıldı. Ne eşcinselliğim kaldı, ne pornoculuğum kaldı. Uzun süre işsiz kaldım" diye konuştu. Bir süre sonra TGS şirketi tarafından çıkarılan Strateji dergisinde genel yayın yönetmeni olarak işe başladığını belirten Oğuztan, "Akşam Gazetesi'nde sorumlu yazıişleri müdürü olan Alev Çukurkavaklı'nın tavsiyesi ile 17 Aralık 1997'de Tuncay Güney denen genç muhabirini işe aldım. Hiç tanımazdım. Karşımda genç saygılı, ihtiraslı son derece terbiyeli, Cuma günleri namaza giden boş zamanlarında Kur'an-ı Kerim okuyan benim gibi yetim birini gördüm" dedi. "TOMRİS ÖZDEN İLE HABER İÇİN GÖRÜŞTÜK" Şehit Albay Rıdvan özden'in eşi Tomris Özden'in 'Ergenekon beni sorguladı' şeklindeki beyanına da değinen Ümit Oğuztan, "Tomris Özden'i Tuncay Güney tanıyordu. Bir televizyon kanalında Tuncay Güney ile haber programı yapıyorduk. O dönemde basında Rıdvan Özden ile ilgili çok haber çıkıyordu. Tuncay Güney programa getireyim mi diye sorunca bende getir dedim. Kendi isteğiyle geldi. Stüdyoda herkesin gözü önünde anlattı. Konuşmaları kameraya kaydedildi ancak haber değeri bulunmadığı için yazılmadı. Haber değeri olmadığı için yayınlanmamasında art niyet aranmasını anlayamıyorum" diye konuştu. Tuncay Güney'in hiçbir zaman kendisinde şüphe oluşturmadığını vurgulayan Ümit Oğuztan Güney'in Kuzey Irak'a silah götürmesinin de mümkün olmayacağını öne sürdü. Tuncay Güney'in Irak'a farklı kurumlarda çalışan çok tecrübeli gazetecilerle gittiğini ifade eden Oğuztan " Birlikte gittiği gazeteciler arabada silah olduğunu nasıl anlayamazlar. Bu mümkün değil" dedi. Güney , Eymür ile tanıştığını söyledi. Tuncay Güney'in kendisine bir sohbet sırasında Mehmet Eymür'ü tanıdığını söylediğini belirten Oğuztan, "Birebir görüştüklerine tanık olmadım. Kendisi adı cellata çıkmış İranlı bir ajanı Türkiye'de takip edip Mehmet Eymür'e bilgi aktardığını bana anlatmıştı. Ben ne kadar önemli biriyim, Mehmet Eymür ile görüşüyorum havasını yaratmak için di sanırım" diye konuştu. YENERER'İN AVUKATI VURAL ERGÜL'E SUÇ DUYURUSU Bu arada, sanık Vedat Yener'in avukatı Vural Ergül, sanıkların dağda bayırda terör örgütüne karşı cansiperane mücadele ettiklerini söyleyerek, "Siz şimdi bu insanları bu yaptıklarından dolayı mı cezalandıracaksınız? Zaten başka bir amacınızın olduğu da söylenemez." diye konuştu. Ergül, "Hurşit Tolon paşa 'yılın kuvvacısı' ödülüne layık görülmüş. Ancak işlerinin yoğunluğu nedeniyle ödülü verilememiştir. Kaldı ki böyle başarılı çalışmaları olan birisine değil yılın 'yılın kuvvacısı' 'yüzyılın kuvvacısı' ödülü verilmelidir." iddiasında bulundu. Sanık Vedat Yenerer'de ele geçirilen ve 135 yıllık olduğu ileri sürülen silahın üstten doldurmalı tek atımlık bir silah olduğunu savunan Vural, "Nasıl vahim silah olabilir?" diye sordu. Ergül, boş havan kovanlarını silah olarak kabul etmenin de örgüt oluşturmaktan başka bir gaye taşımadığını öne sürdü. Veli Küçük'e Vedat Yenerer'in "Komutanım" demesinin örgüt içi hiyerarşi olarak değerlendirildiğini söyleyen Vural, "Emekli olabilir ama komutan komutandır. Kaldı ki Türk milleti asker bir toplumdur. Birine ödül vermek, selam vermek, hal hatır sormak terör örgütü üyesi oldukları yolunda delil olarak kullanılırsa faşizmin kapısını açarsınız. Müvekkilim Velik Küçük ile görüşemez mi? Veli Küçük, Karadeniz'de terör örgütlerine kan kusturmuş, değerli bir askerdir." dedi. Ergenekon savcılarından ikisinin askerliğini yapmadığını, birinin de vukuatlı olarak yaptığı şeklinde iddialar bulunduğunu söyleyen Ergül, "Boş kovan cephanelik olarak yazılmış. Mühimmat listesinde sadece kovan var. Buradaki mühimmat ile bırakın ülkeyi köy bile ele geçiremezsiniz." ididasında bulundu. Duruşma sonunda mahkeme heyeti, Avukat Vural Ergül'ün savcılar aleyhine iftira ve hakaret içeren sözleri nedeniyle hakkında işlem yapılmak üzere Silivri Cumhuriyet Başsavcılığı'na yazı yazılmasına karar verdi. Duruşma ertelendi. NAHKEMEDEN GÜNEY KARARI ''Ergenekon'' davasına bakan mahkeme, Tuncay Güney'in 10 ayrı kimlikten herhangi biriyle Türkiye'ye giriş-çıkış yapıp yapmadığının, Emniyet Genel Müdürlüğünden sorulmasına karar verdi. İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesince görülen duruşmada, verilen aranın ardından Mahkeme Heyeti Başkanı Köksal Şengün, ara kararları açıkladı. Mahkeme heyeti, tutuklu sanık Ergün Poyraz'ın talebi doğrultusunda, Tuncay Güney tarafından kullanıldığı ifade edilen iki ayrı yabancı telefon numarasının teknik takibe alınıp alınmadığının, teknik takibe alınmış ise bu telefon numaralarıyla 2007 yılı Aralık ayından 2008 yılı Ocak-Şubat aylarına kadar Türkiye'de herhangi bir telefon görüşmesi yapılıp yapılmadığının İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığından sorulmasına karar verdi. 2007 yılı Aralık ayı başından 2008 yılı Şubat ayı sonuna kadar ''Tuncay Güney'', ''Tuncay İpek'', ''Tuncay Güney İpek'', ''Tuncay Bubey'', ''Tolga İpek'', ''Daniel Güney'', ''Daniel Levi'', ''Kemal Kosbağ'', ''Alparslan Evrenos'' ve ''Alpaslan Evrenos'' isimleriyle Türkiye'ye giriş-çıkış yapan kişi olup olmadığı, var ise bu kişiye veya kişilere ait ayrıntılı bilgilerin ve giriş-çıkış belgelerinin onaylı suretlerinin gönderilmesi için Emniyet Genel Müdürlüğüne yazı yazılmasına karar veren mahkeme heyeti, Kemal Kerinçsiz'in talebi doğrultusunda, dilekçesinde belirttiği kişilerin 1999'dan itibaren yurt dışına gidiş gelişlerinin ilgili mercilerden sorulmasına hükmetti. Mahkeme heyeti, aynı kişilerin yurt dışında herhangi bir toplantı yapıp yapmadıklarının, yapmışlar ise içeriğinin MİT Müsteşarlığından sorulmasına karar verdi. Ara kararda, tutuklu sanık Vedat Yenerer'in avukatı Vural Ergül'ün, bugünkü oturumda Cumhuriyet savcılarına yönelik ''Hükümet yanlısı oldukları'' yönündeki beyanıyla ve ''yaptığı veya yaptırdığı araştırmaya göre, soruşturma savcılarından ikisinin askerlik görevini yerine getirmediğini, birisinin de vukuatlı olarak askerlik yaptığını'' belirtmek suretiyle hakarette bulunduğu belirtilerek, Cumhuriyet savcısının istemde bulunduğu hatırlatıldı. Bu konunun gereğinin yapılması için duruşma tutanağıyla birlikte Silivri Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilmesine karar veren mahkeme heyeti, tutuklu sanıkların bu hallerinin devamına hükmetti. Mahkeme heyeti, duruşmayı 25 Aralık Perşembe günü saat 09.30'a bıraktı. AJANSLAR
<< Önceki Haber Ergenekon sanığı Oğuztan itiraf etti Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER