Sene 2002. Dönemin
Başbakanı
Bülent Ecevit, aniden rahatsızlanır. Sırtında belirsiz bir ağrı başlar ve
Ergenekon sanığı Mehmet Haberal'ın sahibi olduğu
Başkent Üniversitesi Hastanesi'ne gider. Zaten ne olduysa ondan sonra olur. Ecevit, kısa bir muayene beklerken, apar topar
hastaneye yatırılır. İğnelerin, ilaçların, tahlillerin ardı arkası kesilmez.
ECEVİT'İ TASFİYE PLANI
Bu arada; sanki gizli bir el düğmeye basmış gibi; ülkenin gündemi de aniden değişir.
Gazeteler, büyük büyük başlıklarla; Ecevit'in çok ağır hasta olduğunu yazmaya başlar.
Başbakan
hastaneden çıkarılmayınca, devlet işleri de tıkanır. Doktorların yataktan kalmasına izin vermediği Ecevit, Bakanlar Kurulu'na bile katılamaz.
HASTANEDEN ÇIKINCA İYİLEŞTİ
Ecevit şüphelenip hastaneden çıkmaya karar verir. Yataktan kaldırılmayan Başbakan, iyileşmeye başlar.
Birgün hastaneden kontrole çağırılır ve işin iç yüzü ortaya çıkar.
İşte o
tasfiye projesi, Ergenekon davasına konu olmuştu. Davayı gören
mahkeme heyeti ise, son celsede soruşturmanın daha da derinleştirilmesine karar verdi.
MAHKEME RAPORLARI İSTEDİ
Mahkeme;
Başkent Üniversitesi'ne bir yazı yazdı ve
merhum Ecevit'in tedavisi ile ilgili evrakları istedi. Üniversite;
rapor, film, grafik ne varsa, bütün hastane evraklarını gönderecek. Uzmanlar tarafından yapılacak inceleme sonucu; Ecevit'e uygulanan gereksiz ya da sakıncalı tedaviler tespit edilecek.