'Ergenekon davası Türkiye için fırsat'

Rehn: Türkiye'nin kendi geçmişini değerlendirmesi için bir fırsat...

'Ergenekon davası Türkiye için fırsat'

Katılım süreci başta olmak üzere Türkiye'de son bir yıldaki gelişmeleri değerlendiren İlerleme Raporunu ve Genişleme Stratejisini açıklayan Avrupa Birliği (AB) Komisyonu, Türkiye'nin "Ergenekon" davasıyla "tarihinde ilk kez bir darbe girişimini soruşturduğu" belirtilerek, "bu davanın demokratik kurumların doğru işleyişine ve hukukun üstünlüğüne güveni artırmak için Türkiye'ye bir fırsat sunduğu" görüşüne yer verildi. İlerleme Raporunda, söz konusu oluşuma ait cephane ve silahların ele geçirildiği ve "Türkiye tarihinin en kapsamlı soruşturmasında" eski Genelkurmay Başkanı Hilmi Özkök'ün "kendi isteğiyle tanık olarak ifade verdiği" hatırlatıldı. AB Komisyonu, geçen yılki raporunda "Ergenekon" davasına değinirken sadece gelişmeleri aktarmayı tercih ederek, yorum yapmaktan kaçınmıştı. -SİVİL ANAYASA BEKLENTİSİ- Türkiye'de zaman zaman gündeme gelen "sivil anayasa" çalışmalarına desteğini yineleyen AB Komisyonu, "1980 askeri darbesi döneminde yazılan mevcut Anayasa'nın AB standartlarına uygun şekilde birçok alanda daha fazla demokratikleşmeye izin vermesi ve temel özgürlüklere daha güçlü güvenceler sağlaması için değiştirilmesi gerektiği konusunda farkındalığın arttığını" bildirdi. AB İlerleme Raporunda bu kapsamda Türkiye'den, Anayasa'nın özellikle siyasi partiler, sendikalar ve Türkçe dışındaki dillerin kullanımıyla ilgili maddelerinin gözden geçirilmesi ve ombudsmanlık kurumunun önündeki engellerin kaldırılması talep edildi. Raporda, bir grup akademisyence 2008 yılı başında hazırlanan sivil anayasa taslağının gündeme alınmaması, siyasi partilerin anayasa değişikliği konusunda uzlaşamaması ve "hükümetin Anayasa değişikliği için bir öneri ya da yöntem teklifinde bulunmaması" eleştirildi. AB raporunda, "siyasi partiler arasındaki diyalog ve uzlaşma ruhu eksikliğinin" siyasi ve anayasal reformlarda "sınırlı" ilerleme sağlanabilmesinde etkili olduğu belirtildi. Raporda, askeri personelin barış döneminde sivil mahkemelerde yargılanmasına yönelik yasal düzenlemeye de destek verilerek, bu konuda Türkiye'nin AB standartlarına ulaştığı bildirildi. Türkiye'de hükümetin jandarma teşkilatı görev ve yetkileri yönetmeliğinde değişiklik yaparak kırsal ve kentsel alanlarda polis ve jandarmanın yetki alanlarında düzenlemeye gitmesi de raporda yer aldı. -CUMHURBAŞKANI GÜL'E ÖVGÜ- İlerleme Raporunda Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, "siyasi partiler ve devlet kurumları arasında diyaloğu teşvik etmesi ve dış politikada oynadığı aktif rol" nedeniyle övüldü. AB belgesinde "Önde gelen siyasi partiler arasındaki kavgacı siyasi atmosfer ortamında Cumhurbaşkanı, devlet kurumlarının doğru işleyişi yanında siyasi partiler arasında ve sivil toplumda diyaloğu teşvik etmeye çalıştı" denildi. Cumhurbaşkanı Gül'ün sık sık Türkiye'nin AB'ye katılım sürecinin önemini vurgulayarak AB reformlarının hızlandırılması çağrısı yaptığı hatırlatılan raporda, "Cumhurbaşkanı, dış politikada aktif rol oynamayı sürdürerek sık sık dış geziler gerçekleştirdi. Irak'a Cumhurbaşkanı düzeyinde 33 yıl aradan sonra gerçekleştirdiği ziyaret, Kürt meselesinde olumlu bir atmosfere katkıda bulundu" tespiti yapıldı. AB Komisyonu, geçen yılki raporunda da Cumhurbaşkanı Gül'ü, "uzlaştırmacı rolü, hükümetle iyi çalışma ilişkisi, AB reformlarına desteği ve Ermenistan'a yaptığı ziyaret" nedeniyle övmüştü. -HÜKÜMET- İlerleme Raporunda AB sürecinde hükümetin olumlu adımları arasında Ocak ayında Ulusal Programın kabul edilmesi ve "tam zamanlı başmüzakereci" atanması öne çıkarıldı. Raporda, Devlet Bakanı ve Başmüzakereci Egemen Bağış'ın Türkiye'nin AB üyeliği hazırlıklarını daha etkin hale getirerek katılım müzakerelerinde bakanlıklar arası işbirliğini geliştirdiği belirtildi. Türkiye'de son bir yıldaki siyasi gelişmeleri ve reformları değerlendiren AB belgesinde Bağış, sivil toplum örgütleri dahil ilgili tüm taraflarla toplantılar düzenleyerek AB sürecinin daha iyi anlaşılması ve buna herkesin katılması yönünde çalışmakla övüldü. Hükümetin daha etkin çalışabilmesi için Haziran ayında Avrupa Birliği Genel Sekreterliğini (ABGS) yeniden yapılandırdığı ve Dışişleri, İçişleri ve Adalet bakanlarıyla Devlet Bakanı ve Başmüzakereciden oluşan Reform İzleme Grubunun iki ayda bir düzenli toplanarak AB reformlarına büyük destek verdiği ifade edilen belgede, "Buna karşın (hükümet tarafındaki) bu tür çabalar daha somut ilerlemeyle sonuçlanmalı. TBMM'deki büyük çoğunluğu ve halktan aldığı güçlü yetkiye rağmen hükümet, genel olarak siyasi reformlarda sınırlı somut ilerleme sağladı" görüşü savunuldu. -SİVİL-ASKER İLİŞKİLERİ- Belgede, Türk Silahlı Kuvvetlerinin "siyaseti etkilemeyi sürdürdüğü" iddia edilirken, "üst düzey ordu mensuplarının birçok fırsatta etnisite, Güneydoğu, laiklik ve siyasi partiler gibi iç ve dış politika konularında görüş açıklaması" eleştirildi. Genelkurmay Başkanlığının birçok fırsatta siyasetçilere ve basına kamuoyu önünde tepki gösterdiği kaydedilen belgede, "Nisan ayındaki bir basın toplantısında Genelkurmay, Ergenekon davası ve iddianamesi hakkında yorum yaparak yargıyı baskı altına aldı. Üst düzey bazı ordu mensupları yargılanan askeri personele destek verdi" ifadelerine yer verildi. Kayseri İl Jandarma Alay Komutanı Albay Cemal Temizöz'ün "Güneydoğu'da 1990'lı yıllarda yargısız infazlar yaptırdığı suçlamasıyla" tutuklanmasına da yer verilen raporda, "ulusal güvenlik konusunda geniş tanımlama yaparak orduya geniş hareket alanı sağlayan TSK İç Hizmet ve Milli Güvenlik Kurulu (MGK) kanunlarının değiştirilmesi talep edildi. 1997 tarihli gizli Emniyet Asayiş Yardımlaşma (EMASYA) protokolünün de hala yürürlükte olduğu kaydedilen raporda, sivil-asker ilişkileri kapsamında askeri mahkemelerin yargılama yetkisinin daraltılmasında bazı ilerlemeler sağlansa da "üst düzey ordu mensupları yetkilerini aşan konularda açıklamalar yapmayı sürdürdüğü ve TBMM'nin savunma harcamaları üzerinde tam denetiminin sağlanamadığı" ileri sürüldü. AB raporunda, "Ergenekon soruşturmasında ortaya çıkarıldığı gibi (bazı) askeri personelin hükümet karşıtı eylemlerde rol aldığı iddiaları ciddi endişe uyandırmaktadır" denildi. -"YARGININ TARAFSIZLIĞI TEHLİKEDE"- AB raporunda, "yargının bağımsızlığı, tarafsızlığı ve yeterliliği hakkındaki endişelerin sürdüğü" belirtilerek, "Üst düzey yargı ve ordu mensuplarıyla bir yargıçlar ve savcılar derneği, önemli davalarda yargının tarafsızlığını tehlikeye sokabilecek açıklamalarda bulunuyorlar" görüşü savunuldu. İlerleme Raporunda Şemdinli iddianamesini hazırlayan savcı Ferhat Sarıkaya'nın Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK) tarafından meslekten ihraç edildiği hatırlatılarak, "bu orantısız kararın HSYK'nın bağımsızlığı hakkında şüpheler uyandırdığı" kaydedildi. Hükümetin Ağustos ayında onay verdiği yargı reformu stratejisini, "herkesin görüşü alınarak hazırlanması ve doğru yönde reformlar içermesi" nedeniyle memnuniyetle karşılayan AB Komisyonu, kapsamlı stratejinin, yargının tarafsızlığı, bağımsızlığı, verimliliği ve etkinliği, mesleki uzmanlaşması ve yargıya güvenin artırılması sorunlarına çözümler içerdiğini bildirdi. Demokratik Toplum Partisi'nin (DTP) kapatılması istemiyle 2 yıl önce açılan davanın Anayasa Mahkemesinde görülmekte olduğu hatırlatılan raporda, Avrupa Konseyi Venedik Komisyonunun, Anayasa'nın 68 ve 69'uncu maddeleriyle Siyasi Partiler Kanunu'ndaki ilgili maddelerin değiştirilmesi talebinin henüz karşılanmadığı ifade edildi. -YSK'NIN "TARTIŞMALI" KARARLARI- İlerleme Raporunda, Yüksek Seçim Kurulu (YSK), 29 Mart yerel seçimlerinde, "seçmen olabilmek için gereken belgeler ve engellilerin oy kullanabilmesi konularında ve sandık görevlilerine başörtüsü yasağı getirerek, birçok tartışmalı karara imza attığı" gerekçesiyle eleştirildi. Bununla birlikte, yerel seçimlerin ülke genelinde "serbest ve adil" gerçekleştirildiği kaydedilen raporda, yüzde 85 olan seçimlere katılım oranının "seçmenin seçim sürecine güvenini gösterdiği" belirtildi. -İFADE ÖZGÜRLÜĞÜ- "Türkiye'deki yasaların ifade özgürlüğü için yeterli güvence sağlayamadığı ve bunun sonucunda savcı ve yargıçların genelde kısıtlayıcı yorumları tercih ettikleri" savunulan raporda, Türkiye'de ifade özgürlüğünü sınırlayan birçok yasa bulunduğu ileri sürüldü. Yapılan değişikliğe rağmen Türk Ceza Kanunu'nun (TCK) 301'inci maddesine dayanılarak hala soruşturma ve yargılamaların devam ettiği aktarılan raporda, TCK'da ifade özgürlüğünü kısıtlayan diğer maddeler arasında şerefe karşı suçlar, (125'ten 131'e kadar) kamu düzeni, (214,216, 217, 218, 220) devletin güvenliği (312, 314) ve müstehcenlik (226) sayıldı. AB belgesinde, "Bunlara ilaveten, halkı askerlikten soğutmayı düzenleyen TCK'nin 318'nci maddesi yanında Atatürk aleyhine işlenen suçlar hakkında kanun ve Türk harflerinin kabul ve tatbiki hakkında kanuna dayanılarak yargılamalar ve mahkumiyetler devam etmektedir. Bu yasal belirsizlik nedeniyle gazeteciler, yazarlar, yayıncılar, siyasetçiler, akademisyenler ve diğerleri soruşturulma, kovuşturulma, yargılanma, mahkumiyet ve hapsedilme riski altındadırlar ve bu nedenle otosansür yapmak zorunda kalabilirler" denildi. Raporda, yasal kısıtlamalara rağmen basında "Kürt sorunu, azınlık hakları, ordunun rolü ve Atatürk'ün mirası gibi Türk kamuoyunda hassas kabul edilen birçok konuda yoğun tartışmalar yaşandığı" ve "200 Türk aydını" tarafından 1915 olaylarıyla ilgili özür için başlatılan sanal imza kampanyasına 30 bine yakın katılım olduğu ve devamında geniş bir tartışma başladığı hatırlatıldı. İlerleme Raporunda, Doğan Yayın Holding'e kesilen "yüksek vergi cezalarının ekonomik açıdan grubun yaşayabilirliğini tehlikeye düşürme potansiyeli taşıdığı ve bu nedenle uygulamada ifade özgürlüğünü etkileyebileceği" savunularak, vergiyle ilgili işlemlerde "orantılı ve adil" davranılması istendi. -DEMOKRATİK AÇILIM- Hükümetin "Kürt sorununu barışçıl yollarla çözmek için geniş kapsamlı bir danışma süreci başlattığı ve kapsamlı bir plan hazırladığı" anlatılan İlerleme Raporunda, içeriği henüz açıklanmasa da "demokratik açılım" sürecini "somut önlemlerin takip etmesinin hayati önem taşıdığı" vurgulandı. Cumhurbaşkanı Gül'ün Irak ziyareti ve kuzey Irak bölgesel yönetimiyle Türkiye arasındaki yakınlaşmanın "Kürt sorununun çözümünde olumlu atmosfere katkı yaptığı" anlatılan raporda, çözüm konusunda muhalefet ve sivil toplumun da dahil olduğu heyecan verici bir tartışmanın yaşandığı ifade edildi. Bu kapsamdaki olumlu gelişmeler arasında; TRT 6'nın Kürtçe yayına başlaması ve açılışta Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın "birkaç kelime Kürtçe konuşması", yerel seçimlerde partilerin siyasi faaliyetlerinde kısmen Kürtçe kullanması, Güneydoğu'daki bazı valiliklerde Kürtçe kamu hizmetleri verilmesi ve bu yılki Nevruz kutlamalarının geçen yıllara göre sakin geçmesine yer verilen raporda, özel televizyon kanalları ve radyoların Kürtçe yayını önündeki kısıtlamaların kaldırılması, anadili Türkçe olmayan öğrencilerin okullarda anadillerini öğrenebilmesi, anadili Türkçe olmayanların kamu hizmetlerinden faydalanmalarının kolaylaştırılması, ifade ve örgütlenme özgürlüğünün güçlendirilmesi, Güneydoğu'nun sosyal ve ekonomik açıdan kalkındırılması, kara mayınların temizlenmesi ve koruculuk sisteminin kaldırılması üzerinde duruldu. Raporda, Alevilerin cemevlerinin ibadet yeri olarak tanınması ve zorunlu din kültürü ve ahlak bilgisi derslerinden muafiyet taleplerinden de bahsedilerek Aleviler ve gayrı Müslimlerin dini özgürlüklerine tam saygı gösterilmesi istendi. Hükümetin Alevilerin sorunlarını çözmek ve beklentilerini karşılamak için çalışma başlattığı ve olumlu tepkiler aldığı hatırlatılan AB belgesinde, Aralık 2008'de Alevilik Araştırma, Dokümantasyon ve Uygulama Enstitüsünün açılışına katılan Kültür ve Turizm Bakanı Bakanı Ertuğrul Günay'ın geçmişte yapılan yanlışlar nedeniyle devlet adına özür dilediği, Başbakan Erdoğan'ın bu yıl ikinci kez Alevilerin Muharrem ayı iftarına katıldığı, TRT'nin Alevilerin Muharrem ayındaki birçok etkinliğini yayınladığı ve Kültür Bakanlığının 1993 yılındaki olayların kurbanlarının anısına Sivas'taki Madımak Otelini kültür merkezine dönüştürmek için çaba gösterdiği ifade edildi. -KIBRIS- İlerleme Raporunda Türkiye'nin Kıbrıs'ta BM gözetimindeki kapsamlı çözüm müzakerelerine desteğini sürdürdüğü belirtilerek, "Buna karşın Türkiye'nin süren müzakereleri aktif şekilde desteklemesinin ve kapsamlı çözüm için uygun iklim yaratılmasına katkıda bulunacak adımlar atmasının beklendiği" kaydedildi. Türkiye'nin limanlarını Kıbrıs Rum kesimi gemilerine açma yükümlülüğünü yerine getirmediği savunulan raporda, "Şimdi Türkiye, Ek Protokol'ün tam ve ayrım yapmadan uygulanmasını güvence altına alma yükümlülüğünü acil olarak yerine getirmelidir" denildi. Belgede, Kıbrıs Rum kesimi adına petrol arayan sivil gemilerin son bir yılda "Türk donanması tarafından defalarca engellendiği" de ileri sürüldü.
<< Önceki Haber 'Ergenekon davası Türkiye için fırsat' Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER